Ölüm ve ayrımcılık kadınların yakasını bırakmıyor

Dünya genelinde milyonlarca kadın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde bir araya gelerek, eşitlik, adalet ve daha iyi yaşam koşulları taleplerini yüksek sesle dile getiriyor. Bu özel gün, kadınların toplumsal, ekonomik ve politik alandaki başarılarını kutlamanın yanı sıra, cinsiyet eşitliği için devam eden mücadeleye dikkat çekiyor.

Tarihi 1900'lerin başlarına dayanan bu anlamlı gün, kadınların çalışma hayatında karşılaştıkları zorluklara ve eşitsizliklere karşı çıkan bir hareket olarak başladı. Günümüzde ise, kadınların seslerini duyurduğu, haklarını savunduğu ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için atılan adımları desteklediği global bir platforma dönüştü.

Türkiye'de de çeşitli etkinliklerle kutlanan 8 Mart, kadınların birlik ve dayanışma içinde oldukları, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemini vurguladıkları bir gün olarak öne çıkıyor. Etkinlikler, seminerler, yürüyüşler ve çeşitli kampanyalarla renklenen bu gün, kadınların toplum içindeki yerini güçlendirme ve farkındalık yaratma amacını taşıyor.

Bu yılki tema, "Her Yerde Eşitlik" olarak belirlendi. Kadınların her alanda eşit temsil edilmesi ve karar alma süreçlerinde aktif rol alması gerektiğinin altı çiziliyor. Etkinliklerde, kadın emeğinin görünür kılınması, şiddetin son bulması ve ekonomik bağımsızlığın sağlanması gibi konular ele alınıyor.

8 Mart, sadece bir gün değil, her gün hatırlanması ve mücadele edilmesi gereken bir farkındalık günüdür. Kadınların toplumda hak ettikleri yeri alabilmeleri için verilen mücadele, bu özel günle birlikte daha da güçleniyor.

2 ayda 71 kadın cinayeti işlendi

Türkiye, kadın cinayetlerinin gölgesinde bir gerçeği yüzleşmek zorunda kalıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre, geçen yıl en az 403 kadın, çoğunlukla mevcut ya da eski eşleri veya kendilerine yakın erkekler tarafından hayatını kaybetti. Bu yılın ilk iki ayında ise 71 kadın cinayeti daha işlendi.

Bu trajik istatistikler, kadına yönelik şiddetin sadece bireysel bir sorun olmadığını, aynı zamanda derinlemesine toplumsal ve sistemik bir mesele olduğunu gösteriyor. Kadın cinayetlerinin önlenmesi için atılan adımlar, yasal düzenlemeler ve farkındalık kampanyalarına rağmen, bu cinayetlerin sayısında bir azalma görülmemesi, toplumun her kesiminden daha fazla eylem ve duyarlılık gerektirdiğinin altını çiziyor.

Kadın cinayetlerine karşı mücadelede, sadece yasal düzenlemelerin yeterli olmadığı, eğitimden medyaya, aile içi ilişkilerden sosyal politikalara kadar geniş bir yelpazede değişiklikler yapılması gerektiği vurgulanıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların ekonomik ve sosyal hayatta güçlendirilmesi, şiddetin her türlüsüne karşı sıfır tolerans gösterilmesi gibi konular, bu mücadelede kritik öneme sahip.

Türkiye'de ve dünya genelinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde kadın cinayetlerine dikkat çekmek ve bu konuda farkındalık yaratmak için çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Ancak bu konuda atılacak adımların ve yapılacak çalışmaların yılın sadece bir gününe sığdırılmaması, sürekli ve kararlı bir şekilde devam etmesi gerektiği belirtiliyor.

Kadın cinayetlerinin önlenmesi, toplumun her bireyinin sorumluluğundadır. Her birimiz, bu konuda bilinçlenmeli ve harekete geçmeliyiz. Kadın cinayetlerine karşı mücadele, sadece kadınların değil, tüm insanlığın mücadelesidir.

İş hayatında cinsiyet eşitsizliği

Türkiye'de kadınların bir diğer sorunu da iş hayatında yaşadıkları cinsiyet eşitsizliği. 

Türkiye'de iş hayatında kadınlar, erkek meslektaşlarına kıyasla birçok engelle karşı karşıya kalıyor. İş dünyasında kadın yöneticilere ilişkin cinsiyet ayrımcılığı, kadınların üst düzey pozisyonlara ulaşmasını engelleyen "cam tavan" olarak adlandırılan görünmez bariyerlerle dolu.

Kadınların işgücüne katılım oranının düşük olması, bilinçsiz önyargılar ve kadına biçilen toplumsal roller, çeşitlilik ve katılımcılık ilkelerinin İK politikalarına yansımaması gibi faktörler, ücret eşitsizliğinin temel nedenleri arasında yer alıyor. Türkiye'de kadınlar, erkeklerden ortalama yüde 15,6 daha az kazanıyor.

Bu durum, kadınların belli mesleklerde yoğunlaşmaya zorlanması, ücretsiz aile işçisi olma durumu, ucuz emek olarak algılanması ve sosyal güvenlik sistemine dahil olmakta yaşanan zorluklar gibi birçok faktörden kaynaklanıyor. Ayrıca, iş ve aile yaşamı arasında denge kurma zorunluluğu ve gebelik süreci gibi ek sorumluluklar da kadınların kariyer yollarını etkiliyor.

Türkiye'deki iş hukuku, kadınları korumaya yönelik düzenlemeler içerse de, bu hükümlerin hayata geçirilmesi ve toplumdaki her bireyden yönetişim ağı içerisindeki her kuruluşa önemli görevler düşmektedir. Kadınların iş hayatındaki sorunlarına dikkat çekmek ve çözüm yolları bulmak için toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha fazla farkındalık yaratılması ve eylem planlarının uygulanması gerekmektedir.