Son yıllarda üniversite öğretim üyesi kalitesi sıkça sorgulanmaya başlandı. Sorunun temelinde bilim adamı yetiştirme planı, programı ve stratejilerinin olmadığı, doğru bilim kişisini seçeme konusunda halen evrensel ölçekte kriterlerinin de olmayışı yatmaktadır. Üniversitelerimizin kurumsal olarak gelecekteki bilim politikalarını nasıl ve kimler tarafından yürütecekleri konusunda hiçbir hazırlıkları olmadığı gibi bir öngörüleri de bulunmamaktadır. Öğretim üyesi belirlemede ciddi kriteri olmadığı için bunun yansıması olan diğer alanlarda da ölçüt ve kriterlerin olmayışından kaynaklanan ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Açıkçası ülkenin beyin takımının olduğu üniversite gibi bilim kurumları örgütsüz ve ölçüsüz olarak açık denizde hedefsiz yol almaktadırlar.
Üniversitelilik ortamının istenilen ölçüde olmaması, akademisyenlerin maaşının yersizliği mesleğe olan ilginin kalitesini düşürmüştür. Bunun sonucu olarak zamanla öğretim üyesi profili daha yüksek sesle sorgulanır duruma gelmiştir. Ancak bu sorgulama YÖK ve üniversitelerden değil, daha çok dernek, sendika ve öğretim üyeleri tarafından yapılmaktadır. Bu konuda Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Çağatay Özdemir başkanlığındaki bir ekip tarafından 11'i vakıf, 69 üniversitede toplam 3 bin 392 öğretim elemanı ile yapılan anket çalışması ile belirlenmiştir. Sağ olsun sayın Prof. Dr. Özdemir anketin bir kopyası da değerlendirtmek üzere bana da gönderdi.
Anket sonuçlarına göre öğretim üyeleri geldikleri sosyo-ekonomik alt yapıya göre guruplara ayrılıyorlar. Batıdaki başta vakıf üniversitelerindeki öğretim üyeleri sahip oldukları ekonomik ve sosyal statüden dolayı daha sosyal ve özgüven değerleri yüksek, Anadolu üniversitelerindeki öğretim üyeleri daha kaygılı özgüveni düşük ve gelenekçi bir görüntü sergilemektedir. Bir yönüyle YÖK'e karşı, demokrasinin iyi işlemediğini ve akademik yükselmenin objektif değerlendirmeye göre yapılmadığını belirten fikir var. Diğer yönden de, öğretim üyelerinin genelde gelenekçi, kalıplaşmış düşüncelerin ekseninde dolaştıkları ve öğretim üyelerinin ciddi anlamda iletişim ve özgüven sorunu yaşadığı anlaşılmaktadır.
Anket, bir bütün olarak ele alındığında, öğretim üyeleri olumlu portre sergiliyorlar ancak, içerik ve derinlemesine sorgulandığında sıkıntılı olduğu görülüyor. Anket, bu yönü ile olumlu ve olumsuzlukları ile bize ülkemizin beyin takımının ne olduğunu ve ne olmadığını önümüze koymuş bulunuyor. Bu bakımdan her üniversitenin öncelikle kendi üniversitesinin öğretim üyesi profilini geniş anket çalışması ile belirlemesi gerekir. Bununla birlikte YÖK'ün böyle bir çalışmayı ciddi olarak yaparak geleceğin yetişmiş bilim insanı kaynağını oluşturması gerekir. Bir ülkenin yarınlarının aynası olan yetişmiş, çağının sorunlarını bilen ve çözüm üretebilen bilim ordusunu doğru seçmesi bir zorunluluktur. Aksi takdirde bugünkü profille hiçbir üniversitemiz dünyanın hiçbir yerinde kendisini kabul ettiremez. Çin Bilimler Akademisi ve TIME dergisinin sonuçlarına göre Türk üniversiteleri dünyadaki ilk 500 sıralamasında yoklar. Birim bilim adamı başına yapılan bilimsel araştırma sayısı ve kalitesi yönünden iyi olmadığımızı biliyoruz. Ülkemizin bilgi çağında dünyadaki yerini doğru olarak alması için öncelikle beyin takımını iyi tanıması, sorunlarını bilmesi ve doğru seçim yapması artık kaçınılmazdır.
Üniversitelilik ortamının istenilen ölçüde olmaması, akademisyenlerin maaşının yersizliği mesleğe olan ilginin kalitesini düşürmüştür. Bunun sonucu olarak zamanla öğretim üyesi profili daha yüksek sesle sorgulanır duruma gelmiştir. Ancak bu sorgulama YÖK ve üniversitelerden değil, daha çok dernek, sendika ve öğretim üyeleri tarafından yapılmaktadır. Bu konuda Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Çağatay Özdemir başkanlığındaki bir ekip tarafından 11'i vakıf, 69 üniversitede toplam 3 bin 392 öğretim elemanı ile yapılan anket çalışması ile belirlenmiştir. Sağ olsun sayın Prof. Dr. Özdemir anketin bir kopyası da değerlendirtmek üzere bana da gönderdi.
Anket sonuçlarına göre öğretim üyeleri geldikleri sosyo-ekonomik alt yapıya göre guruplara ayrılıyorlar. Batıdaki başta vakıf üniversitelerindeki öğretim üyeleri sahip oldukları ekonomik ve sosyal statüden dolayı daha sosyal ve özgüven değerleri yüksek, Anadolu üniversitelerindeki öğretim üyeleri daha kaygılı özgüveni düşük ve gelenekçi bir görüntü sergilemektedir. Bir yönüyle YÖK'e karşı, demokrasinin iyi işlemediğini ve akademik yükselmenin objektif değerlendirmeye göre yapılmadığını belirten fikir var. Diğer yönden de, öğretim üyelerinin genelde gelenekçi, kalıplaşmış düşüncelerin ekseninde dolaştıkları ve öğretim üyelerinin ciddi anlamda iletişim ve özgüven sorunu yaşadığı anlaşılmaktadır.
Anket, bir bütün olarak ele alındığında, öğretim üyeleri olumlu portre sergiliyorlar ancak, içerik ve derinlemesine sorgulandığında sıkıntılı olduğu görülüyor. Anket, bu yönü ile olumlu ve olumsuzlukları ile bize ülkemizin beyin takımının ne olduğunu ve ne olmadığını önümüze koymuş bulunuyor. Bu bakımdan her üniversitenin öncelikle kendi üniversitesinin öğretim üyesi profilini geniş anket çalışması ile belirlemesi gerekir. Bununla birlikte YÖK'ün böyle bir çalışmayı ciddi olarak yaparak geleceğin yetişmiş bilim insanı kaynağını oluşturması gerekir. Bir ülkenin yarınlarının aynası olan yetişmiş, çağının sorunlarını bilen ve çözüm üretebilen bilim ordusunu doğru seçmesi bir zorunluluktur. Aksi takdirde bugünkü profille hiçbir üniversitemiz dünyanın hiçbir yerinde kendisini kabul ettiremez. Çin Bilimler Akademisi ve TIME dergisinin sonuçlarına göre Türk üniversiteleri dünyadaki ilk 500 sıralamasında yoklar. Birim bilim adamı başına yapılan bilimsel araştırma sayısı ve kalitesi yönünden iyi olmadığımızı biliyoruz. Ülkemizin bilgi çağında dünyadaki yerini doğru olarak alması için öncelikle beyin takımını iyi tanıması, sorunlarını bilmesi ve doğru seçim yapması artık kaçınılmazdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012