Türkiye'de iç siyaset Yargıtay-Mafya-MİT ayağında yaşanan tartışmalara odaklanınca gözlerimiz ister istemez dışa kapanıyor.
Türk siyasetinin en büyük sendromlarından biri bu.
İki gözünü bir anda açamamak.
Ya hep dışarıdan sözederek içteki gelişmelere duyarsız kalırız ya da içeriye konsantre olarak dışarıdaki kıpırdanmalara kulak tıkarız.
Gözümüzle kulağımızın mesafesi ters istikamette.
İç ve dış siyaseti dengesinde götürmekte sürekli zorlanıyoruz.
Şimdiki durum iç politikaya kilitlenmiş halde.
Türkiye yıllardan beri dış politikadaki dışavurumlarını tek merkezli sürdürüyor.
Avrupa Birliği merkezli oluşturulan diplomasi, tüm sahaya yayılarak ülkesel çevre politikaları aynı eksene çekilmeye kalkışılıyor.
İsrail'le inatlaşılırken, İran'la ikili ilişki kurulurken, Ermenistan'a yanaşılırken, Filistin'e yardım edilirken, Rusya, Almanya ve Fransa ile temas kurulurken sürekli "AB ne der?" kaygısına sürükleniyoruz.
Komşularımız başta olmak üzere, diğer coğrafyalardaki ülkelerle ilişki kurarken de AB-ABD faktörlerin etkisiyle davranıyor. Onların bize ne diyebileceği öngörüsüyle kendi kendimizi kısıtlıyoruz.
AB beğenir mi, ABD kızar mı?
Böyle bir ikilem yaşamaktayız.
Kendi ulusal önceliklerimiz yerine bu kurumların takdirini ön plana çıkarıyoruz.
Dışarıdaki beynimiz bu olunca, elimiz de fazla uzağa uzanamıyor.
Necef'te Şiiler Amerikan askerlerince köşeye kıstırılmış vaziyette.
Basra, Musul ve Kerkük'te insanlar kaçırılıyor, insanlar öldürülüyor.
İran ve Suriye Amerika'nın olası müdahalelerine dair hazırlık içerisindeler.
Rusya yeni yeni açılımlarla Ortadoğu'ya inmek, Avrupa ülkeleri Uzakdoğu'ya açılmak,Amerika Kafkaslar'a oturmak istiyor.
Bir taraftan Ermeniler eskisinden daha fazla Büyük Ermenistan hayali kuruyor, bir taraftan Azeriler kaptırdıkları Karabağ için daha fazla mücadele veriyor...
Rumlar, Yunanlılar Helenizm umutları için, Ruslar Sıcak denizlere inmek için, İsrail Arz'ı Mev'ud için, Gürcistan ulusal bütünlük için, Güney Osetya ve Çeçenistan ulusal baığımsızlık için mücadele veriyor...
Türkiye içeride Yargıtay-Mafya-MİT tartışmalarını yaşarken; dışarıda diğer ülkeler, etkinliklerini global eksende geliştirebilmek için büyük ve anlamlı mücadeleler veriyorlar
Bizimkiler neyin mücadelesini veriyor bunu bir türlü anlayamıyoruz?
İçte bütünlük olmayınca dışarıda da sözünüzü geçiremiyorsunuz.
Türkiye'nin mücadele ruhu yok.
Türk siyasetinin en büyük sendromlarından biri bu.
İki gözünü bir anda açamamak.
Ya hep dışarıdan sözederek içteki gelişmelere duyarsız kalırız ya da içeriye konsantre olarak dışarıdaki kıpırdanmalara kulak tıkarız.
Gözümüzle kulağımızın mesafesi ters istikamette.
İç ve dış siyaseti dengesinde götürmekte sürekli zorlanıyoruz.
Şimdiki durum iç politikaya kilitlenmiş halde.
Türkiye yıllardan beri dış politikadaki dışavurumlarını tek merkezli sürdürüyor.
Avrupa Birliği merkezli oluşturulan diplomasi, tüm sahaya yayılarak ülkesel çevre politikaları aynı eksene çekilmeye kalkışılıyor.
İsrail'le inatlaşılırken, İran'la ikili ilişki kurulurken, Ermenistan'a yanaşılırken, Filistin'e yardım edilirken, Rusya, Almanya ve Fransa ile temas kurulurken sürekli "AB ne der?" kaygısına sürükleniyoruz.
Komşularımız başta olmak üzere, diğer coğrafyalardaki ülkelerle ilişki kurarken de AB-ABD faktörlerin etkisiyle davranıyor. Onların bize ne diyebileceği öngörüsüyle kendi kendimizi kısıtlıyoruz.
AB beğenir mi, ABD kızar mı?
Böyle bir ikilem yaşamaktayız.
Kendi ulusal önceliklerimiz yerine bu kurumların takdirini ön plana çıkarıyoruz.
Dışarıdaki beynimiz bu olunca, elimiz de fazla uzağa uzanamıyor.
Necef'te Şiiler Amerikan askerlerince köşeye kıstırılmış vaziyette.
Basra, Musul ve Kerkük'te insanlar kaçırılıyor, insanlar öldürülüyor.
İran ve Suriye Amerika'nın olası müdahalelerine dair hazırlık içerisindeler.
Rusya yeni yeni açılımlarla Ortadoğu'ya inmek, Avrupa ülkeleri Uzakdoğu'ya açılmak,Amerika Kafkaslar'a oturmak istiyor.
Bir taraftan Ermeniler eskisinden daha fazla Büyük Ermenistan hayali kuruyor, bir taraftan Azeriler kaptırdıkları Karabağ için daha fazla mücadele veriyor...
Rumlar, Yunanlılar Helenizm umutları için, Ruslar Sıcak denizlere inmek için, İsrail Arz'ı Mev'ud için, Gürcistan ulusal bütünlük için, Güney Osetya ve Çeçenistan ulusal baığımsızlık için mücadele veriyor...
Türkiye içeride Yargıtay-Mafya-MİT tartışmalarını yaşarken; dışarıda diğer ülkeler, etkinliklerini global eksende geliştirebilmek için büyük ve anlamlı mücadeleler veriyorlar
Bizimkiler neyin mücadelesini veriyor bunu bir türlü anlayamıyoruz?
İçte bütünlük olmayınca dışarıda da sözünüzü geçiremiyorsunuz.
Türkiye'nin mücadele ruhu yok.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005