Abdullah Gül verilen karardan rahatsızlığını dile getirdi. Bakan Fatma Şahin isyan etti çünkü aileden sorumlu Bakan. Haberler yapıldı, eleştiriler sövmeye kadar gitti. Taksim'de yürüyüş bile yapıldı. Adalet bakanı bile çıkıp dedi ki: "Kendi kızlarınız olsaydı bu kararı verir miydiniz?" İktidardan birçok kişi bu konuyu kamera karşısında eleştirdi. Çünkü ortada bir "namus" sorunu vardı. Her zaman ki gibi böyle hassas konuları AKP kimseye bırakamazdı. Hemen sahiplendi. Evet, bir N. Ç davası yaşandı ve mahkeme kararını verdi. Yukarıda bir kaçını yazdığım tepkiler yaşanan sürece değil, verilen karara. Hani ülkemizde yargı bağımsızdı ya! Cumhurbaşkanı'ndan, Adalet Bakanı'na herkes verilen karar hakkında diyebildiğini diyor aynen "Deniz Feneri'nde" olduğu gibi. Olay neydi? N. Ç isimli 13 yaşındaki kız çocuğu, doğuda bir ilde 26 kişiye (hoş bir tabir değil ama) satılmış. Listedekilerde öyle sıradan kişiler değil. O ilin önemli kademelerinde görev yapan devlet, parti vs. kurumların çalışanları. Yargı süreci sonrası hâkimler bu yaşanılan adi olayın, tarafların karşılıklı ilgisi, bilgisi ve rızası dahilinde olduğu için cezayı az kesiyor. Yargıtay da bu kararı onaylıyor. İşte koparılan kıyamet verilen bu karara, işlenilen suça değil. Zaten N. Ç 18 yaşında olsaydı, bu yargılanma bile olmazdı. Çünkü AKP zinayı suç olmaktan çıkardı, hacılara, hocalara duyurulur! Listedeki ilginç isimlerden beş, altısı da AKP kadrolarında çalışan kişiler. Hatta birisi AKP'nin o bölgedeki başkanının oğlu. Başkan feryat ediyor: "Oğlum arkadaş kurbanı" diye. Arkasından ekliyor; Bu olay yaşandıktan sonra oğlunu hacca göndermiş bu AKP'li başkan. Artık yiyen yesin. Nedense aklıma; "kişi hacı olmaz gitmekle Mekke'ye. Eşek derviş olmaz taş çekmekle tekkeye" sözü geldi. Evet, dediğim gibi tepeden tırnağa koparılan kıyametin sebebi, kızın 13 yaşında olması. Yani 18 yaşında olsa sorun yok. Kimse bu olayın sebebini, namus hassasiyeti ile bilinen bu milletin bu noktaya nasıl geldiğini, nasıl getirildiğini konuşmuyor. Hâlbuki aramızda bir tane N. Ç değil binlerce N. Ç var. Farkındayız veya değiliz.Tabi bu noktaya gelişimiz bir anda olmadı. Planlı bir sürecin neticesini yaşıyoruz adeta. Yıllarca çağdaşlaşmayı Avrupalılaşmak olarak millete yutturanların ektiği tohumların acı meyvelerini topluyoruz. Yıllarca ve halen bu milletin milli ve manevi değerleri üzerine bin bir oyunlar oynandı, oynanıyor. Tabi bu süreç çok aşamalı. Ama en önemli iki ayağı medya ve siyasi iktidarlar. 800 yıllık Endülüs İslam Medeniyetini içki ve kadını kullanarak yıktıklarını itiraf ediyor bugün kapısından ayrılmadığımız Avrupa. Artı bu iki gücü (!) kullanarak diğer coğrafyaları da hedeflerine aldıklarını taa o zamanlar belirtiyorlardı. Öyle fazla geçmişe gitmeye gerek yok. 80'li yıllara ve sanat adına çekilen filmlere bir bakın. Yayınlanan gazete ve dergileri inceleyin. 90'larda özel televizyonlar ve reyting yarışında bu milletin değerlerinin nasıl iç edildiğini bir görün. Ahlaksızlığın nasıl bir ranta dönüştüğünü hatırlayın. Tabi bu gidişat çok tehlikeliydi ve zamanın iktidarları bu özel TV'leri kontrol için RTÜK'ü kurdular. İyi, kötü bir düzen oluştu. Ama zihniyet hiç değişmedi. O zamanın iktidarları, bugün iktidarda olanlar tarafında milli ve manevi duygulardan eksiklikle itham edilir, bu ithamlarla mitingler yapılır, halkın teveccühü kazanılırdı. Zaten 3 dönemlik AKP iktidarının sırrı da bu.Ama hepsi gitti. Manevi söylemlerle ün yapanlar iş başına geldi. Değişen ne oldu? Koskoca hiç. Artı daha da büyük bir ahlaki çöküş. Bizzat AKP'nin yaptığı çalışma sonucunda 2002 yılında vesikalı kadın sayısı 25 bin iken 2010 itibarıyla bu sayı 100 bini geçiyor. Yakalanan Beyaz Rusu, Ukraynalısını vs. zaten TV'lerden izliyorsunuz. Erdoğan internete filtre koyduruyor. İyi, güzel. Ya televizyonlar. Onlar RTÜK'ün kontrolünde diyorsanız, yıllarca RTÜK başkanlığı yapan kişi şu an neyle suçlanıyor artı kimin kontrolünde diye sorarım. Evet, ayağa kalkmayan paşayı bile alaşağı eden iktidar, ırza geçmeye rıza göstermiştir. Nasıl mı? Ülkemizde en çok izlenen diziler hangileri. Artı Van depreminde 18 kanal ortak yayın yapıyor ama en çok izlenen program muhteşem (!) iftiraların atıldığı yüzyıl dizisi. Ya diğerleri; Fatma Gülün suçu ne? İffet, Öyle bir geçer zaman ki, Bir çocuk sevdim, Arka sıradakiler, Yaprak Dökümü, Bin bir gece, ha aşk-ı bilmem neyi unutmayalım vs. daha birçok dizi. Bu dizilerin hepsinde illa ki bir ırza geçme vakası, hem de süslenerek milletin önüne konuyor. Ertesi gün bakıyorsun herkes 100 küsur dakikalık dizi içinde o birkaç dakikalık bölümü konuşuyor. İnternette o sahneler tıklanma rekoru kırıyor. Yani bu millete sanat adına, özgürlük adına ahlaksızlık aşısı yapılıyor. Devlet benim diyen iktidarda buna engel olmuyorsa rıza gösteriyor demektir. Yeri gelmişken; yaşadığımız ekonomik buhranlar, işlenen kadın cinayetleri, dağılan aileler ortada. Ama bu dizilerde tecavüze uğrayanlar biraz acı çekse de mutlu olabiliyor. Mali anlamda yoksul tiplemeler bile çok rahat bir hayat yaşıyor. Acaba diyorum; millet olarak bu kadar fakr-u zaruret içindeyken bile hiç sesimizin çıkmaması bu dizilerdeki mutlu sonları bekleyişimizden olmasın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025