Müslümanlar Peygamber efendimizin güzellik ve üstünlüklerini ilimleri, ihlasları ve Ona olan muhabbetleri kadar derece derece görmekte ve anlayabilmektedirler. Bunlardan zahir âlimleri Onun zahiri vasıflarını, bâtın âlimleri de bâtıni güzelliklerini görebildikleri kadar dile getirmişlerdir. Ulema-i rasihin denilen hem zahir ve hem de bâtın bilgilerinde üstad ve Peygamber efendimize vâris olan yüksek İslam âlimleri ise Onu bütün güzellikleriyle görmüş ve aşık olmuşlardır. Bunların en başında Ebu Bekri Sıddık radıyallahü anh gelmektedir. O, Resulullah efendimizdeki nübüvvet nurunu görmekte, Onun üstünlük, güzellik ve yüksekliklerini idrak ederek, Ona aşık olmakta öyle ileri gitmiştir ki, başka hiçbir kimse Ebu Bekri Sıddık hazretleri gibi olamamıştır. Bir keresinde, "Bütün iyiliklerimi, sizin bir sehvinize (yanılmanıza) değişirim" buyurmuştu. Resulullah efendimizin güzelliğini en iyi görüp anlayan ve anlatanlardan biri de zevcat-i mutahheradan, müminlerin annesi Hz. Âişe idi. Âişe validemiz âlime, müctehide, akıllı, zeki ve edibe idi. Gayet belig ve fasih konuşurdu. Kur'an-ı kerimin manalarını, helal ve haramları, Arap şiirlerini ve hesap ilmini çok iyi bilirdi.Resulullahı metheden şu iki beyti Âişe validemiz söylemiştir:Ve lev semia ehlü Mısra evsafe haddihiLema bezelu fi sevmi Yusüf'e min naktin.Levima Zeliha lev reeyne cebinehuLe aserne bilkatil kulubi alel eydi."Eğer Mısır'dakiler, Peygamber efendimizin yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı, güzelliği dillere destan olan Yusuf aleyhisselamın pazarlığında hiç para vermezlerdi. Bütün mallarını, onun yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Zeliha'yı Yusuf aleyhisselama aşık oldu diyerek kötüleyen kadınlar Resulullahın parlak alnını görselerdi ellerinin yerine kalblerini keserlerdi de acısını duymazlardı."Yine Âişe validemiz buyuruyor ki: "Bir gün Resulullah mübarek nalınlarının kayışlarını çakıyordu. Ben de iplik eğiriyordum. Mübarek yüzüne baktım. Parlak alnından ter damlıyordu. Ter damlası, her tarafa nur saçıyordu. Gözlerimi kamaştırıyordu. Şaşakaldım. Bana doğru bakıp; "Sana ne oldu ki böyle dalgın duruyorsun?" buyurdu. "Ya Resulallah! Mübarek yüzündeki nurların parlaklığına ve mübarek alnındaki ter tanelerinin saçtıkları ışıklara bakarak kendimden geçtim" dedim. Resulullah kalkıp yanıma geldi. Gözlerimin arasını (alnımı) öptü ve; "Ya Âişe! Allahü teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin gibi, seni sevindiremedim" buyurdu. Yani, senin beni sevindirmen, benim seni sevindirmemden çoktur, dedi." Hz. Âişe'nin mübarek gözlerinin arasını öpmesi, Resulullah efendimizi severek, Onun cemalini anlayarak gördüğü için aferin ve takdir olmaktadır.Resulullah efendimizin Kur'an-ı Kerim'de geçen isimlerinden biri de Kur'an-ı Kerim'in kalbi olan Yasin suresindeki Yasin kelimesidir. Ulema-i rasihinin büyüklerinden olan Seyyid Abdülhakim-i Arvasi hazretleri; "Yasin, ey benim muhabbet deryamın dalgıcı olan habibim, demektir" buyurmuştur. Bu deryanın ismini duyanlar, uzaktan görenler, yakınına gelenler, içine girip nasibi kadar derine inenlerin hepsi, ömürlerinin her safhasında Resulullah efendimizin aşkı ile yanıp tutuşmuşlar, yanık feryatlar, içli gözyaşları ve yakıcı mısralarla bu aşklarını dile getirmişlerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.