Dinlerarası diyalog diyerek yola çıkanların geldiği noktaya bakın; Müslüman olmuş eski bir papaza "Yeniden Hıristiyan ol" diyerek baskı yapıyorlar... M.Bayraktar'ın yazısı...
Yurtdışında okullar açmakla övünen bazı cemaat mensuplarının açtığı bu okullarda, nasıl domuz eti servisi yapıldığını yazmıştık ya; bir küfür fırtınası koptu ki sormayın gitsin. İmanları küfüre bulaşmış bu kişileri ciddiye aldığımız yok. Zira bugüne kadar bilgisiz ve belgesiz hiç bir şey yazmadık; yazmayacağız da. Domuz etine bu kadar hassasiyet gösterenlerin, imanla ilgili konularda aynı hassasiyeti göstermemeleri ise hayli ilginç. Domuz eti yiyen günahkar olur ama Hristiyan ve Yahudilere "kurtuluş müjdesi" verenler ise dinden çıkar. Amerika ve Brüksel'in emirlerinin servisini yapıyorlarİmana taalluk eden bir konuda zerre kadar hassasiyet göstermeyip Kur'an'a ve Sünnet'e açıkça karşı gelenlerin, yurtdışındaki okullarında domuz eti servisi yapıldığını yazmamıza neden kızıyorlar.Zaten Amerika ve Brüksel'in emirlerinin servis elamanlığını yapanların, bu emirler doğrultusunda domuz eti servisı yapmaları çok doğal değil mi? Geçelim. Asıl konumuza gelelim. Kendilerini kandırıyorlar!Dinlerarası diyalog çalışması içinde bulunan bazı kesimlerin nasıl bir misyonerlik ağına düştüklerini yıllardan beri yazıyoruz. Biz bu kesimlere "bırakın bu Vatikan'ın misyonunun parçası olmayı", "İslam'ın ve Türk Milletinin misyonunun parçası olun" diyerek doğru yolu gösteriyoruz. Ama "o misyon" onları öylesine büyülemiş ki, "bizim misyonu" asla benimsemiyorlar. "Bizim misyonerlikle ilgimiz yok, iftira atıyorlar" diyerek kendilerini avutuyorlar. Halbuki her halleri ile misyonerliğin ve Vatikan misyonunun tam merkezindeler. İlker Çınar'ı tanırsınız Tarsus'ta uzun yıllar papazlık yaptı. Daha sonra Müslüman oldu ve papaz cübbesini çıkartıp, misyonerlerin Türkiye üzerindeki oynadıkları oyunları deşifre etmeye başladı. Misyoner faaliyetler içinde dinlerarası diyalog sürecinin nasıl bir rol oynadığını anlatmaya başladı. İlker Çınar'ın tüylerimizi diken diken eden asıl cümleleriyle, geçtiğimiz günlerde rastladığım bir kitapta karşılaştım. Çınar şöyle diyordu: Papaz elbisesini yeniden giydirmeye çalıştılar"Ben bu gerçekleri Yüce Türk Milleti ile paylaştıktan sonra; ne yazık ki ölüm tehditleri almaya başladım. Ama bu uğurda ölmeyi kendime kazanç saydım. Beni en çok üzen olaylar bu cemaatin içinden bazı kişilerin bana gelerek, "İlker bey, siz ve biz tanrı adamıyız. Bu yazmış olduğunuz kitap, insanları üzer. Ve ayrımcılıklar yaratır. Bu kitabı yayınlamayınız. Gelin size her türlü desteği verelim. Size mistik bir ortam hazırlayalım. Siz papaz elbisenizi tekrar giyiniz. Bir yanınıza haç diğer yanınıza hilal koyalım. Sizi ziyarete gelenlere nasihatlere bulununuz. Dinlerarası diyaloğu ve kardeşliği teşvik edelim" (Reha Ören, Ruhunu Arayan Millet, İleri Yayınları, sf.88).Böyle müslümanlık olur mu?Dinlerarası diyalog diyerek yola çıkanların geldiği noktaya bakın: Müslüman olmuş eski bir papaza "Yeniden Hristiyan olun! Papaz elbisesi giyin! Bir yanınıza haç bir yanınıza hilal koyun! Diyaloğu teşvik edin!" diye baskı yapıyorlar. Böyle Müslümanlık olur mu? Bir Müslüman, bir Müslümana "papaz cübbesi giy! Hristiyanlığa dön!" der mi? Elbette demez, diyemez. Ama dinlerarası diyalog misyonerleri, meftunları, hayranları derler. Vatikan misyonunun bir parçası oldular"Diyaloğu başlatan ilk Said'i Nursi idi" diye siteler açanlar, geldikleri bu noktayı büyük bir hassasiyetle değerlendirmelidirler. Vatikan'ın misyonunun bir parçası olmakla övünenlerin bu acınası durumları karşısında en büyük övüncümüz, dalga dalga uyanan kitlelerin bu "iman cinayetlerini" görüp kayıtsız kalmamaları ve resti çekmeleridir. Bir Müslümana "papaz cübbesi giyin!" diyen kişilere siz nasıl Müslüman diyebilirsiniz. Muharrem BAYRAKTAR / mbayraktar@yenimesaj.com.tr
Yurtdışında okullar açmakla övünen bazı cemaat mensuplarının açtığı bu okullarda, nasıl domuz eti servisi yapıldığını yazmıştık ya; bir küfür fırtınası koptu ki sormayın gitsin. İmanları küfüre bulaşmış bu kişileri ciddiye aldığımız yok. Zira bugüne kadar bilgisiz ve belgesiz hiç bir şey yazmadık; yazmayacağız da. Domuz etine bu kadar hassasiyet gösterenlerin, imanla ilgili konularda aynı hassasiyeti göstermemeleri ise hayli ilginç. Domuz eti yiyen günahkar olur ama Hristiyan ve Yahudilere "kurtuluş müjdesi" verenler ise dinden çıkar. Amerika ve Brüksel'in emirlerinin servisini yapıyorlarİmana taalluk eden bir konuda zerre kadar hassasiyet göstermeyip Kur'an'a ve Sünnet'e açıkça karşı gelenlerin, yurtdışındaki okullarında domuz eti servisi yapıldığını yazmamıza neden kızıyorlar.Zaten Amerika ve Brüksel'in emirlerinin servis elamanlığını yapanların, bu emirler doğrultusunda domuz eti servisı yapmaları çok doğal değil mi? Geçelim. Asıl konumuza gelelim. Kendilerini kandırıyorlar!Dinlerarası diyalog çalışması içinde bulunan bazı kesimlerin nasıl bir misyonerlik ağına düştüklerini yıllardan beri yazıyoruz. Biz bu kesimlere "bırakın bu Vatikan'ın misyonunun parçası olmayı", "İslam'ın ve Türk Milletinin misyonunun parçası olun" diyerek doğru yolu gösteriyoruz. Ama "o misyon" onları öylesine büyülemiş ki, "bizim misyonu" asla benimsemiyorlar. "Bizim misyonerlikle ilgimiz yok, iftira atıyorlar" diyerek kendilerini avutuyorlar. Halbuki her halleri ile misyonerliğin ve Vatikan misyonunun tam merkezindeler. İlker Çınar'ı tanırsınız Tarsus'ta uzun yıllar papazlık yaptı. Daha sonra Müslüman oldu ve papaz cübbesini çıkartıp, misyonerlerin Türkiye üzerindeki oynadıkları oyunları deşifre etmeye başladı. Misyoner faaliyetler içinde dinlerarası diyalog sürecinin nasıl bir rol oynadığını anlatmaya başladı. İlker Çınar'ın tüylerimizi diken diken eden asıl cümleleriyle, geçtiğimiz günlerde rastladığım bir kitapta karşılaştım. Çınar şöyle diyordu: Papaz elbisesini yeniden giydirmeye çalıştılar"Ben bu gerçekleri Yüce Türk Milleti ile paylaştıktan sonra; ne yazık ki ölüm tehditleri almaya başladım. Ama bu uğurda ölmeyi kendime kazanç saydım. Beni en çok üzen olaylar bu cemaatin içinden bazı kişilerin bana gelerek, "İlker bey, siz ve biz tanrı adamıyız. Bu yazmış olduğunuz kitap, insanları üzer. Ve ayrımcılıklar yaratır. Bu kitabı yayınlamayınız. Gelin size her türlü desteği verelim. Size mistik bir ortam hazırlayalım. Siz papaz elbisenizi tekrar giyiniz. Bir yanınıza haç diğer yanınıza hilal koyalım. Sizi ziyarete gelenlere nasihatlere bulununuz. Dinlerarası diyaloğu ve kardeşliği teşvik edelim" (Reha Ören, Ruhunu Arayan Millet, İleri Yayınları, sf.88).Böyle müslümanlık olur mu?Dinlerarası diyalog diyerek yola çıkanların geldiği noktaya bakın: Müslüman olmuş eski bir papaza "Yeniden Hristiyan olun! Papaz elbisesi giyin! Bir yanınıza haç bir yanınıza hilal koyun! Diyaloğu teşvik edin!" diye baskı yapıyorlar. Böyle Müslümanlık olur mu? Bir Müslüman, bir Müslümana "papaz cübbesi giy! Hristiyanlığa dön!" der mi? Elbette demez, diyemez. Ama dinlerarası diyalog misyonerleri, meftunları, hayranları derler. Vatikan misyonunun bir parçası oldular"Diyaloğu başlatan ilk Said'i Nursi idi" diye siteler açanlar, geldikleri bu noktayı büyük bir hassasiyetle değerlendirmelidirler. Vatikan'ın misyonunun bir parçası olmakla övünenlerin bu acınası durumları karşısında en büyük övüncümüz, dalga dalga uyanan kitlelerin bu "iman cinayetlerini" görüp kayıtsız kalmamaları ve resti çekmeleridir. Bir Müslümana "papaz cübbesi giyin!" diyen kişilere siz nasıl Müslüman diyebilirsiniz. Muharrem BAYRAKTAR / mbayraktar@yenimesaj.com.tr
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.