Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) "AB Müzakere Sürecine İlişkin MÜSİAD'ın Değerlendirme ve Önerileri" başlıklı raporunda, Türkiye'de orta vadede bir AB yorgunluğunun ortaya çıkabileceği belirtildi.
Raporda, şu görüşler seslendirildi: "Türkiye-AB ilişkilerinde halen Kıbrıs, kalıcı kısıtlamalar, serbest dolaşım hakkı, yapısal fonlar ve tarım sorunlarının yanı sıra AB'nin hazım sorunu potansiyel risk barındırmaktadır. Ayrıca, müzakerelerin ucunun açık olması, müzakerelerin askıya alınabilirliği sorunu, Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege sorunu, Ermenistan sınırının açılması meselesi ve Ermeniler'in soykırım iddialarının kabul edilmesi, hatta Güneydoğu'da silah bırakan ayrılıkçı güçlerle resmi barışın dayatılması gibi konular müzakere sürecinin potansiyel kriz konularıdır."
Bazı hassas noktalar
Müzakere sürecinde bazı hassas noktaların gündeme geleceğinin beklendiği bildirilen MÜSİAD raporunda, "Türkiye'de bulunan farklı grupların etnik veya dini azınlık olarak görülmesi, ayrılıkların fazla vurgulanmasına sebep olur ki bu durum, halkımızın birbirinden kopuk farklı gruplara ayrılması anlamına gelebilir" denildi.
Raporda, şu görüşlere yer verildi: "AB'nin insan hakları, temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkeleri, Müslüman kimliği taşıyan insanların yaşama biçimini sınırlayan dar elbiselerdir. Türkiye, daha geniş kapsamlı bir hoşgörü alanı oluşturmalıdır. AB, Türkiye'de inançları doğrultusunda yaşamak isteyen insanların çektiği sıkıntıları görmek istememektedir. AB, okullarda ve diğer kamu kurumlarında dini özgürlüklerin sınırlandırılmış olduğu gerçeğini yok varsaymaktadır. Başörtülü öğrencilerin eğitim kurumlarına alınmaması ve kamu işyerlerinde çalıştırılmaması uygulamaları devam etmesine, işyerlerinde ibadethane açılmasına ve çalışanların serbestçe Cuma namazına gitmelerine hala resmi olarak izin verilmemesine, işyerlerinde oruç ibadetine yönelik yemek çıkarma düzenlemeleri yapılamamasına rağmen, temel hak ve hürriyetleri sadece azınlıkların istekleriyle sınırlandırmak, anlaşılır bir durum değildir."
Raporda, şu görüşler seslendirildi: "Türkiye-AB ilişkilerinde halen Kıbrıs, kalıcı kısıtlamalar, serbest dolaşım hakkı, yapısal fonlar ve tarım sorunlarının yanı sıra AB'nin hazım sorunu potansiyel risk barındırmaktadır. Ayrıca, müzakerelerin ucunun açık olması, müzakerelerin askıya alınabilirliği sorunu, Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege sorunu, Ermenistan sınırının açılması meselesi ve Ermeniler'in soykırım iddialarının kabul edilmesi, hatta Güneydoğu'da silah bırakan ayrılıkçı güçlerle resmi barışın dayatılması gibi konular müzakere sürecinin potansiyel kriz konularıdır."
Bazı hassas noktalar
Müzakere sürecinde bazı hassas noktaların gündeme geleceğinin beklendiği bildirilen MÜSİAD raporunda, "Türkiye'de bulunan farklı grupların etnik veya dini azınlık olarak görülmesi, ayrılıkların fazla vurgulanmasına sebep olur ki bu durum, halkımızın birbirinden kopuk farklı gruplara ayrılması anlamına gelebilir" denildi.
Raporda, şu görüşlere yer verildi: "AB'nin insan hakları, temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkeleri, Müslüman kimliği taşıyan insanların yaşama biçimini sınırlayan dar elbiselerdir. Türkiye, daha geniş kapsamlı bir hoşgörü alanı oluşturmalıdır. AB, Türkiye'de inançları doğrultusunda yaşamak isteyen insanların çektiği sıkıntıları görmek istememektedir. AB, okullarda ve diğer kamu kurumlarında dini özgürlüklerin sınırlandırılmış olduğu gerçeğini yok varsaymaktadır. Başörtülü öğrencilerin eğitim kurumlarına alınmaması ve kamu işyerlerinde çalıştırılmaması uygulamaları devam etmesine, işyerlerinde ibadethane açılmasına ve çalışanların serbestçe Cuma namazına gitmelerine hala resmi olarak izin verilmemesine, işyerlerinde oruç ibadetine yönelik yemek çıkarma düzenlemeleri yapılamamasına rağmen, temel hak ve hürriyetleri sadece azınlıkların istekleriyle sınırlandırmak, anlaşılır bir durum değildir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.