8 yıldır Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapan 73 yaşındaki Prof. Dr. Çingiz Efendiyev, Türkiye'nin monta sanayinden hala daha kurtulamadığın dile getirdi.
Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Azerbaycan'ın özgürlüğüne kavuşmasından sonra ekonomik sıkıntılar nedeniyle 10 yıl önce Türkiye'ye gelerek Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde (OMÜ) sözleşmeli öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan Prof. Dr. Çingiz Efendiyev, Türkiye'nin mühendislik konusundaki durumunun prensipte fena olmadığını ancak eksiklikleri bulunduğunu belirtti. Efendiyev, bütün teknolojinin dışarıdan ithal olmasını eleştirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yani tam anlamıyla kendi ürettiği teknolojisi yok. Mühendisler var ama donanım yurtdışından getirilmiş donanımdır. O donanım üzerinde denetim yapanlar dışardan getirilen yabancı firmalardır. Mühendislerin çalışabileceği alan çok dar. Açıkçası baktım dedim; burada mühendis lazım değil. Ortaokul mezununu oturtun, ona bu kırmızı lamba yandığında bu düğmeye basacaksın, yeşil lamba yandığında bunu yapacaksın deyin. Mühendislerin rolüne, firmalar müsaade etmiyor ki mühendis müdahale etsin.
Mühendisler sıfıra indirilmişMühendis o donanım üzerinde çalışıp onun bazı parçalarını yenileyebilir, yeni çözümler ve teknikler getirebilir. Bu Türkiye'de yoktur. Mühendisler indirilmiş sıfıra. Türkiye'de iletişim konusunda teknoloji yok, dışarıdan geliyor, montajlanıyor sonra da mühendise diyorlar ki; sen ancak bu düğmelere basabilirsin. Sen bu donanımın içine giremezsin. Sen bu blok bozulursa tamir edemezsin. Yazık bu mühendislere. Türkiye'nin mühendise ihtiyacı yok. Ortaokul mezununu oturt yapsın, iş bitti. Durum böyle. Ona göre Sovyetler'de ne vardı. Kapalı bir rejim olmasına rağmen donanımların hepsi Sovyetler'de icat olmuş donanımdı. Biz onların her tarafına müdahale edebilirdik. Ona göre mühendis mühendis olur. Bak benim bu gözlüğümün bir kolu kırılırsa ben onu tamir edebilirsem, ben onun ne olduğunu biliyorumdur. Yok ben yalnız bunu kullanırsam, kullanıcı olurum. Ya mühendissinizdir ya kullanıcı. Türkiye'deki mühendisler kullanıcı.
Eğitim yetersizBurada durum o kadar iyi değil. Evvela üniversite programları yeterli değil. Örneğin bizim branşta öğrenci 4 sene okuyor, 4 sene içinde bu öğrenci bir kez proje yapmıyor. Teorik dersleri alıyor, giriyor sınava kafasında ne var kağıda döküyor, işi bitiyor. Sınavdan ertesi gün aynı soruları sor hiçbir şey bilmez. Çünkü hepsi ezbere dayalı. Bu öğrenci öğretim süresince her bir dersten bir proje yapmalı. Program diye bir şey yok. Şimdi diyorlar ki; Türkiye'de eğitim Bologna sürecine tabi olmalı. Bologna süreci için her ders için ayrıntılı programlar olur."
Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Azerbaycan'ın özgürlüğüne kavuşmasından sonra ekonomik sıkıntılar nedeniyle 10 yıl önce Türkiye'ye gelerek Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde (OMÜ) sözleşmeli öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan Prof. Dr. Çingiz Efendiyev, Türkiye'nin mühendislik konusundaki durumunun prensipte fena olmadığını ancak eksiklikleri bulunduğunu belirtti. Efendiyev, bütün teknolojinin dışarıdan ithal olmasını eleştirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yani tam anlamıyla kendi ürettiği teknolojisi yok. Mühendisler var ama donanım yurtdışından getirilmiş donanımdır. O donanım üzerinde denetim yapanlar dışardan getirilen yabancı firmalardır. Mühendislerin çalışabileceği alan çok dar. Açıkçası baktım dedim; burada mühendis lazım değil. Ortaokul mezununu oturtun, ona bu kırmızı lamba yandığında bu düğmeye basacaksın, yeşil lamba yandığında bunu yapacaksın deyin. Mühendislerin rolüne, firmalar müsaade etmiyor ki mühendis müdahale etsin.
Mühendisler sıfıra indirilmişMühendis o donanım üzerinde çalışıp onun bazı parçalarını yenileyebilir, yeni çözümler ve teknikler getirebilir. Bu Türkiye'de yoktur. Mühendisler indirilmiş sıfıra. Türkiye'de iletişim konusunda teknoloji yok, dışarıdan geliyor, montajlanıyor sonra da mühendise diyorlar ki; sen ancak bu düğmelere basabilirsin. Sen bu donanımın içine giremezsin. Sen bu blok bozulursa tamir edemezsin. Yazık bu mühendislere. Türkiye'nin mühendise ihtiyacı yok. Ortaokul mezununu oturt yapsın, iş bitti. Durum böyle. Ona göre Sovyetler'de ne vardı. Kapalı bir rejim olmasına rağmen donanımların hepsi Sovyetler'de icat olmuş donanımdı. Biz onların her tarafına müdahale edebilirdik. Ona göre mühendis mühendis olur. Bak benim bu gözlüğümün bir kolu kırılırsa ben onu tamir edebilirsem, ben onun ne olduğunu biliyorumdur. Yok ben yalnız bunu kullanırsam, kullanıcı olurum. Ya mühendissinizdir ya kullanıcı. Türkiye'deki mühendisler kullanıcı.
Eğitim yetersizBurada durum o kadar iyi değil. Evvela üniversite programları yeterli değil. Örneğin bizim branşta öğrenci 4 sene okuyor, 4 sene içinde bu öğrenci bir kez proje yapmıyor. Teorik dersleri alıyor, giriyor sınava kafasında ne var kağıda döküyor, işi bitiyor. Sınavdan ertesi gün aynı soruları sor hiçbir şey bilmez. Çünkü hepsi ezbere dayalı. Bu öğrenci öğretim süresince her bir dersten bir proje yapmalı. Program diye bir şey yok. Şimdi diyorlar ki; Türkiye'de eğitim Bologna sürecine tabi olmalı. Bologna süreci için her ders için ayrıntılı programlar olur."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.