İsterseniz önce İsra ve Mi'râc hadisesini hafızalarımızda şöyle bir tazeleyelim.
Maddî ve manevî en büyük desteği eşi Hz. Hatice ve müşriklere karşı O'nu bir zırh, gibi koruyan amcası Ebu Talib'in vefat ettiği…
Müşriklerin uyguladıkları ambargo yüzünden bir avuç Müslüman'ın açlıktan ayakta duramaz hale geldiği…
Ebu Cehil ve taifesinin hakaret ve aşağılamaların zirve yaptığı…
O mübarek bedeninin bir umutla gittiği Taif'te çocuklara taşlatılarak kan revan içersinde bırakıldığı…
Ve AllahRasûlü'nün, "Allah'ım; güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi, insanların nazarında düştüğüm hor ve hakir durumu ancak Sana arz ve şikâyet ediyorum" diye ellerini açarak gözyaşları içerisinde başladığı nazını…
"Ey Rabbim, Sen hoşnut oluncaya kadar senden af diler, tövbe ve istiğfarda bulunurum. Biliyorum ki, güç ve kuvvet ancak sendedir" diyerek bitirmesinin ardından, Medine'ye hicretten 19 ay önce, Recep ayının 27'inci gecesinde gerçekleşmiştir.
Âlemlerin Rabbi Allah(c.c.) o gece Âlemlere Rahmet kulu Hz. Muhammed(s.a.v)'den biz Müslüman kullarına bazı hediyeler göndermiştir.
Bunların başında beş vakit namaz gelir. Yani namaz yük değil, Allah'ın bir hediyesidir. İman esaslarını, yani kulluk rotamızı çizen Bakara suresinin son iki ayeti (Amenerrasülü) de, bu hediyelerdendir.
Bu gecenin nasıl değerlendirileceği aşağı yukarı bütün Müslümanlar tarafından bilinir.
Kaza ve nafile namazları kılınır.
Kur'an okunur, Paygamberimizesalat'ü selâm getirilir.
Yoksullar, yetimler, çocuklar, dullar sevindirilir. Aile büyükleri ve hastalar ziyaret edilir, hediyeleşilir…
Dargınlar barıştırılır..
Bol bol tevbe edilir ve geçmişimizin muhasebesi yapılır.
Mi"râc gecesini böyle ihya etmiş kardeşlerimizi tebrik ediyoruz. Kendilerini kutluyoruz. Günahsız ağızlarıyla biz günahkâr kardeşlerine de dualar etsinler.
Yalnız, bundan sonra yapılması gereken bir şey var. Hatta her mi"râc yıldönümünde yapmamız gereken ve fakat ihmal edildiğini gözlediğimiz çok önemli, olmazsa olmaz bir şey bu…
Allah(c.c), İsra suresinin birinci ayetinde, "Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye(Muhammed kulunu) Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid'iAksa'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işiten ve görendir" buyuruyor.
Allah(c.c) diyor ki:
"Ben Mescid'iHaram'ın çevresini mübarek kıldım.."
İyi de, bugün Mescid'i Haram kimin elinde? Mescid'i Aksa'nın altını kimler kazıyor… "Gerçekten işiten ve gören Allah" bizlerden Mescid'iHaram'ı temizleyecek ve altını oyanlardan Mescid'i Aksa'yı kurtaracak hareketler "görmek" ve üretilmiş çözümler "işitmek" istiyor…
Kaza namazlarımızı kılalım, tövbeler edelim, nefsimizi cehennemden kurtarmak için gözyaşları dökelim amma Mescidi Haram en pis ayakların altında olsun ve Allah Rasûlü'nün bütün peygamberlere imamlık yaptığı Mescid'iAksa'nın altı Allah ve Peygamber düşmanları tarafından oyulsun…
Yetmesin…
Mirâc gecesi nafile namazlar kılıp gözyaşları dökenler Mescid'i Haram'ı kirleten ve Mescid'i Aksa'nın altını oyanların en büyük destekçileri ile birlikte stratejik ortaklıklar kursun, Müslüman coğrafya ve Müslüman halkları Haçlı kapısında kul olsun diye Vatikan'a doğru sürsün…
Daha da acısı…
Biz tövbeler eder, gözyaşları dökerken zamane Ebu Cehilleri Müslüman şehitlerin üzerlerine bevl etsinler, camileri Haçlı kışlası haline getirsinler ve biz bu zilletten ve bu zillete destek verenlerden kurtulmak için kılımızı kıpırdatmayalım!
Böyle Müslümanlık olur mu?
Aziz dostlar…
Kur'an'da geçen ve Allah Rasûlü'nün anlattığı hiçbir hadise bizleri duygulandırsın için anlatılmış ve sadece geçmişte olanları nakleden bir "genel kültür" bilgileri değildir…
Aksine…
Onlar her çağın ve her günün Müslümanlarının ve Peygamber varislerinin yapması gerekenleri anlatan merhamet reçeteleridir…
Allah (c.c.) razı olsun, iyi bir varis olarak Prof.Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ile Müslümanlara, Mescid'i Haram ve Mescid'i Aksa'yı kurtaracak bir reçete sunmuş bulunuyor…
Evet, Haçlının ve Mescid'iAksa'nın altını oyanların kahredici silahları hatta bir anda bütün insanlığı yok edebilecek devasa bir savaş güçleri var…
Amma…
Bunların hiç biri ve tamamının toplamı Allah(c.c.)'tan güçlü değildir.
Şimdi size soruyorum.
Bırakınız bir Allah dostunu, bir çocuk yirmi milyonluk bir şehri karanlıkta bırakabilir mi?
Şehre elektrik sağlayan şebekenin ana şartelinin yerini biliyor ve altına bir sandalye koyup o şarteli indirebiliyorsa, elbette bırakabilir…
Peki, yine bir çocuk, bütün dünyayı yok edebilir mi?
ABD devlet başkanlarının sürekli yanlarında taşıdıkları Atom bombalarının şifrelerini kırabilirse, evet, bir çocuk bile dünyanın sonunu getirebilir…
Siz bütün bunlara inanıyorsanız…
Biliniz ki, Prof.Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli de Haçlı ve Siyonist emperyalizmin şifrelerini kırmış bir reçetedir. Uygulanmaya başladığında o devasa savaş gücü elektrikten prizi çekilmiş oyuncak savaş gemileri gibi okyanusların ortasında öylece kalakalacaktır…
Söyleyin bana…
Bugün Mescid'i Haram ve Mescid-i Aksa'yı kurtaracak başka bir reçete sunan var mı? Yok…
Varsa, ne olur söyleyin… Milletin "En iyi Müslüman" dedikleri, zannettikleri bile, millî hiçbir çözüm üretmeden, bir şekilde ABD'ye rampa olmak için ABD reçetelerine sarılıyor. Ebu Cehil'in verdiği akıl ile Ebu Cehille mücadele edilebilir mi?
Maddî ve manevî en büyük desteği eşi Hz. Hatice ve müşriklere karşı O'nu bir zırh, gibi koruyan amcası Ebu Talib'in vefat ettiği…
Müşriklerin uyguladıkları ambargo yüzünden bir avuç Müslüman'ın açlıktan ayakta duramaz hale geldiği…
Ebu Cehil ve taifesinin hakaret ve aşağılamaların zirve yaptığı…
O mübarek bedeninin bir umutla gittiği Taif'te çocuklara taşlatılarak kan revan içersinde bırakıldığı…
Ve AllahRasûlü'nün, "Allah'ım; güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi, insanların nazarında düştüğüm hor ve hakir durumu ancak Sana arz ve şikâyet ediyorum" diye ellerini açarak gözyaşları içerisinde başladığı nazını…
"Ey Rabbim, Sen hoşnut oluncaya kadar senden af diler, tövbe ve istiğfarda bulunurum. Biliyorum ki, güç ve kuvvet ancak sendedir" diyerek bitirmesinin ardından, Medine'ye hicretten 19 ay önce, Recep ayının 27'inci gecesinde gerçekleşmiştir.
Âlemlerin Rabbi Allah(c.c.) o gece Âlemlere Rahmet kulu Hz. Muhammed(s.a.v)'den biz Müslüman kullarına bazı hediyeler göndermiştir.
Bunların başında beş vakit namaz gelir. Yani namaz yük değil, Allah'ın bir hediyesidir. İman esaslarını, yani kulluk rotamızı çizen Bakara suresinin son iki ayeti (Amenerrasülü) de, bu hediyelerdendir.
Bu gecenin nasıl değerlendirileceği aşağı yukarı bütün Müslümanlar tarafından bilinir.
Kaza ve nafile namazları kılınır.
Kur'an okunur, Paygamberimizesalat'ü selâm getirilir.
Yoksullar, yetimler, çocuklar, dullar sevindirilir. Aile büyükleri ve hastalar ziyaret edilir, hediyeleşilir…
Dargınlar barıştırılır..
Bol bol tevbe edilir ve geçmişimizin muhasebesi yapılır.
Mi"râc gecesini böyle ihya etmiş kardeşlerimizi tebrik ediyoruz. Kendilerini kutluyoruz. Günahsız ağızlarıyla biz günahkâr kardeşlerine de dualar etsinler.
Yalnız, bundan sonra yapılması gereken bir şey var. Hatta her mi"râc yıldönümünde yapmamız gereken ve fakat ihmal edildiğini gözlediğimiz çok önemli, olmazsa olmaz bir şey bu…
Allah(c.c), İsra suresinin birinci ayetinde, "Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye(Muhammed kulunu) Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid'iAksa'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işiten ve görendir" buyuruyor.
Allah(c.c) diyor ki:
"Ben Mescid'iHaram'ın çevresini mübarek kıldım.."
İyi de, bugün Mescid'i Haram kimin elinde? Mescid'i Aksa'nın altını kimler kazıyor… "Gerçekten işiten ve gören Allah" bizlerden Mescid'iHaram'ı temizleyecek ve altını oyanlardan Mescid'i Aksa'yı kurtaracak hareketler "görmek" ve üretilmiş çözümler "işitmek" istiyor…
Kaza namazlarımızı kılalım, tövbeler edelim, nefsimizi cehennemden kurtarmak için gözyaşları dökelim amma Mescidi Haram en pis ayakların altında olsun ve Allah Rasûlü'nün bütün peygamberlere imamlık yaptığı Mescid'iAksa'nın altı Allah ve Peygamber düşmanları tarafından oyulsun…
Yetmesin…
Mirâc gecesi nafile namazlar kılıp gözyaşları dökenler Mescid'i Haram'ı kirleten ve Mescid'i Aksa'nın altını oyanların en büyük destekçileri ile birlikte stratejik ortaklıklar kursun, Müslüman coğrafya ve Müslüman halkları Haçlı kapısında kul olsun diye Vatikan'a doğru sürsün…
Daha da acısı…
Biz tövbeler eder, gözyaşları dökerken zamane Ebu Cehilleri Müslüman şehitlerin üzerlerine bevl etsinler, camileri Haçlı kışlası haline getirsinler ve biz bu zilletten ve bu zillete destek verenlerden kurtulmak için kılımızı kıpırdatmayalım!
Böyle Müslümanlık olur mu?
Aziz dostlar…
Kur'an'da geçen ve Allah Rasûlü'nün anlattığı hiçbir hadise bizleri duygulandırsın için anlatılmış ve sadece geçmişte olanları nakleden bir "genel kültür" bilgileri değildir…
Aksine…
Onlar her çağın ve her günün Müslümanlarının ve Peygamber varislerinin yapması gerekenleri anlatan merhamet reçeteleridir…
Allah (c.c.) razı olsun, iyi bir varis olarak Prof.Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ile Müslümanlara, Mescid'i Haram ve Mescid'i Aksa'yı kurtaracak bir reçete sunmuş bulunuyor…
Evet, Haçlının ve Mescid'iAksa'nın altını oyanların kahredici silahları hatta bir anda bütün insanlığı yok edebilecek devasa bir savaş güçleri var…
Amma…
Bunların hiç biri ve tamamının toplamı Allah(c.c.)'tan güçlü değildir.
Şimdi size soruyorum.
Bırakınız bir Allah dostunu, bir çocuk yirmi milyonluk bir şehri karanlıkta bırakabilir mi?
Şehre elektrik sağlayan şebekenin ana şartelinin yerini biliyor ve altına bir sandalye koyup o şarteli indirebiliyorsa, elbette bırakabilir…
Peki, yine bir çocuk, bütün dünyayı yok edebilir mi?
ABD devlet başkanlarının sürekli yanlarında taşıdıkları Atom bombalarının şifrelerini kırabilirse, evet, bir çocuk bile dünyanın sonunu getirebilir…
Siz bütün bunlara inanıyorsanız…
Biliniz ki, Prof.Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli de Haçlı ve Siyonist emperyalizmin şifrelerini kırmış bir reçetedir. Uygulanmaya başladığında o devasa savaş gücü elektrikten prizi çekilmiş oyuncak savaş gemileri gibi okyanusların ortasında öylece kalakalacaktır…
Söyleyin bana…
Bugün Mescid'i Haram ve Mescid-i Aksa'yı kurtaracak başka bir reçete sunan var mı? Yok…
Varsa, ne olur söyleyin… Milletin "En iyi Müslüman" dedikleri, zannettikleri bile, millî hiçbir çözüm üretmeden, bir şekilde ABD'ye rampa olmak için ABD reçetelerine sarılıyor. Ebu Cehil'in verdiği akıl ile Ebu Cehille mücadele edilebilir mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015