Muğla'nın Bodrum İlçesi'nde okul inşaatında göçük meydana geliyor. Bu göçükte 29 yaşında Murat Karabaş adında bir gencimiz vefat ediyor. 'Eee ne var burada?' diyebilirsiniz. Gündelik hayatta yaşanan sıradan bir ölüm haberi. Hatta o kadar sıradan ki ölen kişi sayısı sadece '1'. Gazetelerin toplum - haber sayfalarında ne olaylar okuyoruz. İntiharlar, cinnetler, tecavüzler, alacak - verecek davası sonucu sayısız ölenler! Ama bu olay biraz farklı, zira ölen kişi milli atlet.Daha önceki makalemde Türk sporunun nasıl ayaklar altına alındığına değinmiştim. Bodrum'da 8.5 metre derinliğindeki izolasyon çukurunda çalışmak zorunda kalan milli atlet Murat Karabaş Ege Üniversitesi BESYO mezunuydu. KPSS'ye girmişti. Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adayından birisiydi. Bir ay önce nişanlanmıştı. Her nişanlı gibi paraya ihtiyacı vardı çünkü milli atlet olmak ona herhangi bir maddiyat sağlamıyordu. Bu nedenle Murat Karabaş, biraz cep harçlığı biraz da ağabeyine yardım için gittiği inşaatta göçük altında kalarak talihsiz bir kazaya kurban gitti. Ancak bundan sonraki süreç ise benim için daha da düşündürücü oldu. Milli atletin cenaze töreninde Türkiye Atletizm Federasyonu'ndan (TAF) kimsenin katılmaması, yaşarken de insanlığın nasıl öldüğü konusunda kuşkularımı daha da artırdı. 1500, 5 bin ve 10 bin metre koşularında Türkiye şampiyonlukları bulunan milli atletin kısaca hikâyesi böyle.Ayrıca şunu da belirtmem lazım. Ziraat, İşletme, Gıda fakülteleri ve BESYO mezunları genellikle ya polis ya da asker oluyor. Çünkü atamalar olmayınca hayat geçiyor, askerlik beklemede, evlilik beklemede yaş geliyor 30'a. Milli olan bir sporcunun maddi ve manevi doyurulmadığı bir memlekette yaşıyoruz maalesef. Atletlerin çoğu kendi imkânları ile bayrağımızı göğüslerinde taşıyarak koşuyor. Biliyorlar işin sonunda bir gelecek olmadığını çünkü birçok sporda olduğu gibi atletizmde de gelecek yok. Ya futbolcu olacaksın ya da basketbolcu. Gerçi basketbolcu olsan ne farkeder, bu sefer siyasetçiye takılırsın, kadroya alınmazsın. Burası Türkiye. Emir büyük yerden gelince işin biter.Galatasaraylı Milli Basketbolcu Cenk Akyol. 'Gezi Parkı Olayları'yüzünden NTV Spor'a tepki göstermişti. Her duyarlı vatandaş gibi o da spor camiasında belki de tek tepki gösteren sporcu. Futbolculardan hiç ses çıktı mı? Gençlerbirliği altyapısında oynayan Artun Akçalın'ın attığı tweetler hariç. Artun'un en büyük şansı İlhan Cavcav gibi efsane başkan ile çalışıyor olması.Cenk çok iyi bir sezon geçirdi. Performasının zirvesindeydi. Play-off serisinde göz doldurmuştu. En kötüsü iyi olmadığı sezonlarda bile A Milli takımın bankosuydu Cenk Akyol. Bence Cenk'in bu şekilde kadro dışı bırakılması spora ihanet ile eş değerdir. Milli sporcularımızın para için, gelecek kaygısı için çalışmak zorunda olması gibi. Rubin Kazan'ın kaptanı Gökdeniz Karadeniz'in 3 yıldır Avrupa'da fırtına gibi esmesine rağmen Guus Hiddink ve Abdullah Avcı, tarafından kadroya seçilmemesi gibi.Son söz olarak bu çarpık sistem nedeniyle amcası, dayısı kısaca ensesi kalın olanın sporcu olduğu bir ülke haline geldik. Sonra bu sporcular standartların altında kalmamak için doping yapıyorsa bu kimin ayıbı olacak?Milli atletimiz Murat Karabaş'a Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve spor camiasına sabır dilerim.
M. Yasin Erkol / diğer yazıları
- Gençlere muhtaç olun / 25.09.2017
- Sporumuz nereye gidiyor? / 21.09.2017
- Kritik 3 mevki! / 14.08.2015
- Tek eksik 'Gol secdesi' / 20.08.2014
- İlk maçların ardından! / 19.06.2014
- Milli atlet! / 26.07.2013
- 6+0+4 ve Avrupa'nın iki yüzü / 13.07.2013
- Ağustos böceği / 27.03.2013
- Şirazemiz kaymış / 21.05.2012
- Şirazemiz kaymış / 18.05.2012
- Sporumuz nereye gidiyor? / 21.09.2017
- Kritik 3 mevki! / 14.08.2015
- Tek eksik 'Gol secdesi' / 20.08.2014
- İlk maçların ardından! / 19.06.2014
- Milli atlet! / 26.07.2013
- 6+0+4 ve Avrupa'nın iki yüzü / 13.07.2013
- Ağustos böceği / 27.03.2013
- Şirazemiz kaymış / 21.05.2012
- Şirazemiz kaymış / 18.05.2012