Dil, edebiyatın; edebiyat, tarihin; tarih de milletin aynasıdır. Bu bakımdan; dil-millet bağı çok mühimdir. Bu bağ, bütün dar ve geniş manalarıyla ruhi, içtimai ve kültürel hayatımızın vazgeçilmez en kıymetli unsurlarından biridir. Medeni çehremizin ayarıdır. Zevk ve estetiğimizin ölçüsüdür. Güzel dilimiz Türkçe'nin yeni bir hamleye ihtiyacı vardır. Böyle bir hamlenin hedefine mutlaka ulaşması gerekir. Bunun için, ben de samimiyet içerisinde bazı tekliflerde bulunmayı bir vazife addediyorum: İlk olarak; her şeye rağmen, herkesin bu yapıcı ve müsbet harekete inandırılması lazımdır. Eskiden olduğu gibi, ayırıcı değil birleştirici olunmalıdır. Bütün yayım vasıtaları, TDK tarafından teklif edilen kelimeleri aynı hassasiyetle kullanabilmelidir. İkinci mühim husus, yabancı kelimelere karşılık bulacak olan heyetin daha genişletilmesidir. Bir kelimeye birkaç kişi tarafından bulunacak Türkçe karşılık güven verici gözükmeyebilir. Nitekim, eski TDK da aynı yolu takip etmiş ve niyetinden gelen aksaklıkla da itimat verici olmamıştı. Öyleyse; karşılıkları bulunacak kelimeler kamuoyuna veya yetkili ilim adamı ve yazarlara "teklif" edilmeli; onlardan elde edilecek neticeler TDK'nun ilgili heyetince harmanlanmalıdır. Bu yol, hem güven arttırıcı olacaktır, hem sürat kazandıracaktır ve hem de demokratik bir çığırı açacaktır. Üçüncü olarak, karşılıkları bulunacak yabancı kelimeler iyi tesbit edilmelidir. Halen Türkçe'de karşılığı bulunanlar üzerinde vakit harcanmamalıdır. Mesela; konsensüs, sezon, şov gibi kelimeler bu türdendirler. Bunların zaten Türkçe'de karşılıkları vardır ve sırayla: uzlaşma, mevsim, gösteri manasındadırlar. Körfez savaşı sırasında ortaya bir spiker tarafından atılan sorti kelimesi herkesi rahatsız etmiştir. Burada yapılacak iş o spikeri uyarmaktı. Bu yapılmadı ve iş uzadı. Fransızca sorti kelimesi çıkış demektir. Ancak, uçakların yaptığı fiil çıkıştan ziyade dalış'tır. Türkçe karşılığı olduğu halde, kullanılan yabancı kelime sayısı maalesef pek fazladır. Burada yapılacak iş hiç şüphesiz ilk önce eğitim müesseselerimize daha doğrusu Milli Eğitim Bakanlığı'na düşmektedir. Ne yazık ki, gerek Milli Eğitim Bakanlığı ve gerekse Kültür Bakanlığı kendini bu meselede mesul tutmaz görünmektedirler. İşin bir de üniversite boyutu vardır ki ilgili bölümler gayet endişesiz ve rahattırlar. O halde; mesele sadece TDK'nun meselesi değildir. Meseleye topyekün sahip çıkılması gerekir. MEB ders kitaplarındaki uydurma kelimeleri değiştirmedikçe, üniversitelerin ilgili bölümleri meselenin -senelerdir olduğu gibi- uzağında dururlarsa neticenin hasıl olacağına inanmak zordur. Bu hususta, elbette ki televizyonlar daha müessir olmaktadırlar. Bazı televizyon programlarına baktığımızda yapılan bu çalışmanın aksine faaliyetler görmemiz mümkündür: Turnuva, turnike, kokteyl, vitrin, alternatif... Bunlardan sadece bazılarıdır. Unutmayalım ki Türkçe hepimizin lisanıdır ve geliştirmeye ve sevilmeye layık bir lisandır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012