Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın gündeme taşıdığı çözüm projelerini, ülkemizde hakim olan ve belirli bir kısırdöngüden kurtulamayan siyaset anlayışına göre değerlendirmek doğru olmaz.Sayın Baş'ın yerli ve yabancı yüzlerce bilim adamını hayran bırakan ve Nobel'e aday gösterilen "Milli Ekonomi Modeli(MEM)" ve bu modelin nasıl uygulanacağını ortaya koyan "Sosyal Devlet-Milli Devlet" projeleri "siyaset üstü" niteliktedir ve esasen Türkiye Cumhuriyeti'nin bir devlet politikası olmalıdır.Bu modelin bazı bölümleri, Rusya, Venezüella, Brezilya?tarafından devlet politikası haline getirilmiştir ve uygulanmaktadır.Ülkemizin tek çıkış noktası olan çözümleri sunan Haydar Baş Bey'i, yıllardan beri hiçbir çözüm sunmayan, sunmaya kabiliyeti olmayan onlarca parti lideriyle aynı kefeye koymak sizce ne kadar mantıklıdır?Bu manada MEM'i bir çözüm olarak programına alan BTP'yi, ülkemizde bulunan 52 partiden sadece biri olarak ifade etmek ciddi bir haksızlık olur; BTP, milli çözüm sunan tek partidir. Sayın Baş'ın çözümleri sadece akademik düzeyde makbul olan projeler değil, aynı zamanda milletimizin hemen hemen her ferdinin benimsediği, kabul ettiği ve takdir ettiği projelerdir.Bunun anlamı şudur: Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet projeleri bugün devlet politikası haline getirilse, buna bu ülkenin hiçbir ferdinin itirazı olmayacaktır.Hatta başlangıçta küresel sermayedarların taşeronluğunu yapan 3-5 menfaat grubu buna itiraz etse de, kısa bir zaman sonra gördüğü ekonomik ve sosyal tablo karşısında yiğidin hakkını yiğide verecektir. Çünkü Haydar Baş Bey'in modelinde bu ülke topraklarında yaşayan herkes, din, ırk, görüş ayrılığı yapılmaksızın, hiç kimseye muhtaç olmayacağı asgari bir yaşam standardına yükselecektir.Bu, milletin devlete ve askerine güvenmesi demektir.Bu, milletin vatanına, bayrağına sahip çıkması demektir.Bu terörün, kapkaçın, hırsızlığın, cinayetlerin, boşanmaların her türlü sosyal huzursuzluğun bitmesi, can, mal, namus, inanç hürriyetinin doya doya yaşanması demektir.Bu, herkesin ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılaması demektir.Bu, üretici için 72 milyonluk bir yerli pazarın sağlıklı bir şekilde açılması demektir. Bu, daha sağlıklı, eğitimli, kültürlü bir toplumun oluşması demektir.Bu, tek bilek, tek yürek olmuş güçlü bir Türkiye demektir.Bu, Kıbrıs, Güneydoğu, sözde Ermeni soykırımı, Kerkük, Musul, Ege sorunları gibi önümüze pişirilip pişirilip getirilen Batı kaynaklı oyunların sonu demektir.Türk milleti, devlet, millet ve asker birlikteliğini yaşadığı, icraattan sorumlu siyasilerin devletin ve milletin menfaatlerine göre projeler hayata geçirdiği dönemlerde hep şaha kalkmıştır.Milletin ve askerin hazır olması yeterli değildir, siyasetin de millet adına olması şart ve zaruridir.İşte o zaman İstanbul'ları fethedersin, Malazgit'te kendinden 4-5 kat güçlü orduları dize getirirsin, ülkenin her tarafını işgal etmiş olan en güçlü devletleri ülkenden bir anda kovabilirsin.Ülkenin idaresinde bir Alparslan, bir Fatih, bir Mustafa Kemal Atatürk varsa bunları yapabilirsin. Eğer başında Damat Ferit, Mustafa Reşit Paşa gibi milletine sırtını dönen, Batı'nın çıkarlarını üstün tutan taşeron siyasiler olursa, o zaman da her şeyi verirsin, ne vatan kalır, ne toprak ne de başka bir değerin. Köle olmaya, yok olmaya mecbursun.Tertemiz bir temeli olan milletimiz, maalesef kandırılmaya müsait bir yapıdadır.Seçimler demokrasinin bir gereğidir, ama seçime yakın zamanlarda milletimizin menfaatlerine aykırı şekilde cereyan eden dış kaynaklı propagandalar, ortada dolaşan kaynağı belirsiz yabancı paralar ister istemez maddi sıkıntıların içine sokulmuş olan milletimizi yanlış yollara kanalize etmektedir.Esasen böyle bir durumda milletimizin özlemle beklediği milli çözümleri olan, ülkemizin menfaatlerinden yola çıkarak proje belirleyen ve kaynaklarını da ortaya koyan, bu çözüm ve kaynakları akademik düzeyde de makul görülen, takdir edilen "siyaset üstü" liderlerimizi, siyasetin kısırdöngüsünden kurtularak, devlet eliyle emaneti teslim etmemiz milli demokrasinin bir gereğidir.Artık oyun ve oyalanmayla Türkiye'nin kaybedeceği zaman kalmamıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025