Mekke’nin Fethi’nde İmam Ali’nin üstünlükleri
İbn Hişam, kendi rivayet zinciri ile İmam Ebu Câfer’den (a.s.) şöyle rivayet etti
04.10.2023 20:42:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İbn Hişam, kendi rivayet zinciri ile İmam Ebu Câfer'den (a.s.) şöyle rivayet etti:
"Resûlullah (s.a.v.) Mekke'nin fethi sırasında, Ben-i Cüzeyme kabilesini İslam'a davet etmek üzere Hâlid b. Velid'i gönderdi.
Onu savaşması için göndermemişti. Ancak Hâlid kabileye saldırdı. Onlar da korktukları için, silahlarını alıp ona karşı koydular. Hâlid bunu görünce, 'Silahlarınızı bırakın. Çünkü insanlar Müslüman oldular' dedi.
Onlar da onun sözüne güvenerek silahlarını bıraktılar. Ama Hâlid onlara hainlik etti. Ellerinin arkadan bağlanmasını emretti. Sonra onları kılıçtan geçirdi. Böylece birçok insanı öldürdü.
Kabilenin başına gelenler Resûlullah'a (s.a.v.) haber verilince çok üzüldü. Ellerini açarak şöyle dua etti: 'Allah'ım! Hâlid'in yaptıklarından berî olduğumu Sana bildiriyorum.'
Peygamber (s.a.v.), Ali'yi (a.s.) çağırdı ve şöyle dedi: 'Şu kavmin yanına git! Durumlarını araştır ve cahiliye geleneğini ayaklarının altına al.'
Ali (a.s.) yola çıktı, kabilenin bölgesine vardı. Yanında bir miktar mal vardı. Öldürülenlerin kan bedellerini verdi. Zâyi olan mallarını tazmin etti. Hatta zâyi olan köpek yalağına kadar tüm zararlarını tazmin etti. Bedeli ödenmemiş kan veya mal kalmadı.
Elinde bir miktar para kaldı. Ali (a.s.) onlara dedi ki: 'Bedeli ödenmemiş kan veya malınız kaldı mı?' 'Hayır' dediler.
Bunun üzerine dedi ki: 'Bu artan malı da size veriyorum. Resûlullah'ın (s.a.v.) bilip de sizin bilmediğiniz bir hususa ilişkin bir ihtiyat olarak onu da size bırakıyorum.'
Böylece bütün malı onlara verdi ve olayı Resûlullah'a (s.a.v.) anlattı.
Hz. Peygamber (s.a.v.), 'Doğru ve güzel yaptın' dedi. Sonra kıbleye dönerek ellerini açtı. Ellerini o kadar yukarı kaldırmıştı ki koltuk altları görünüyordu. Şöyle diyordu: 'Allah'ım! Hâlid b. Velid'in yaptığından berî olduğumu Sana bildiriyorum.'
Resûlullah (s.a.v.) bu sözü üç kere tekrarladı."
İMAM EBU CAFER'İN (A.S.), CEDDİ İMAM ALİ'NİN (A.S.) SEVENLERİ İLE İLGİLİ HADİSLERİ
İmam Ali'yi (a.s.) sevenler, Ehl-i Beyt'i sevenlerdir. Ehl-i Beyt'i sevenler de, imamet vazifesini yüklenen imama maddî ve mânevî yardımı esirgemeyen mü'minlerdir. Bu konu ile ilgili olarak İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ali'nin (a.s.) sevenleri, bizim velayetimiz uğruna mal harcayan, bizim sevgimiz uğruna birbirini seven ve bizim egemenliğimizin ihyâsı için birbirlerini ziyaret eden kimselerdir.
Onlar öfkelendikleri zaman zulmetmezler. Hoşnut oldukları zaman ölçüsüz davranmazlar. Komşuları için bereket, karıştıkları topluluk için selamet ve esenliktirler."
"Ali'nin (a.s.) sevenleri bilge ve ağırbaşlı olur. Dudakları kurudur, zühdün izleri yüzlerinde görülür."
İMAM BÂKIR'IN (A.S.) HÂRİCÎLER İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
İmam Bâkır'ın (a.s.) Hâricîler hakkında da bir hadisi vardır. Fudayl rivayete eder:
"Bir gün Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) yanına girdim. Bir adam da oradaydı. Ben oturunca adam kalkıp gitti. Bana dedi ki: 'Ey Fudayl! Şu yanında ki nedir?'
'Nedir?' dedim.
'Hâricî' dedi.
'Kâfir midir?' dedim.
İmam (a.s.), 'Evet, Allah'a yemin ederim ki, müşriktir' buyurdu."
İmam Bâkır (a.s.), mü'minin inandığı dinde birlik olmasının gereğini vurgulayarak; bu din üzerinden ayrımlar yaparak meydana gelen farklılaşmayı ve tefrikayı müşriklik olarak kabul etmiştir.
Nâfi b. Arzek, İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s.) yanında oturup helal ve haramlarla ilgili sorular soruyordu. İmam (a.s.), söz arasında Nâfi'ye buyurdu ki:
"Söyle bu Havâric'e, Emirü'l-Mü'minin Ali'yi (a.s.) izleyip ona yardım etmek sûretiyle, Allah'a yakınlaşmaya çalışıyorken, niçin bir anda ona karşı gelmeyi câiz bildiniz? Sana diyecekler ki, o Allah'ın dininde hakemlik yapılmasına izin verdi.
Sen de onlara de ki: Ali (a.s.) bunu yapmadan önce Allah ve Resûlü (s.a.v.) dinde hakemlik yapılmasını uygun bulmuşlardı.
Nitekim karı-koca arasında anlaşmazlık olunca; 'Erkek tarafından bir hakem ve kadın tarafından bir hakem gönderin, eğer uzlaşmak isterlerse Allah da onları uzlaştırır.'
Ben-i Kurayza savaşında, sonucu belirlemek için Resûlullah (s.a.v.), Sa'd b. Muaz'ı hakem tayin etti ve O'nun verdiği kararı Allah da teyid etti.
Bilmiyor musunuz ki, Emirü'l-Mü'minin o iki kişiye Kur'an'ın hükmüne göre hakemlik etmelerini O'nun hükmünden çıkmamalarını emretti.
Ve eğer Kur'an'ın hükmüne aykırı hükmederlerse hükmü reddetmelerini şart koştu. Kendisine senin zararına hükmeden birini hakem yaptın, diye söylediklerinde, ben bir kişiyi değil, Kur'an'ı hakem kıldım, buyurdu.
Buna göre bu Havâric böyle bir insana, neye dayanarak yoldan sapmıştır diyebiliyor?"
Nâfi diyor ki: "O güne kadar bu konuda böyle hak ve doğru bir söz duymamıştım ve aklıma gelmemişti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
"Resûlullah (s.a.v.) Mekke'nin fethi sırasında, Ben-i Cüzeyme kabilesini İslam'a davet etmek üzere Hâlid b. Velid'i gönderdi.
Onu savaşması için göndermemişti. Ancak Hâlid kabileye saldırdı. Onlar da korktukları için, silahlarını alıp ona karşı koydular. Hâlid bunu görünce, 'Silahlarınızı bırakın. Çünkü insanlar Müslüman oldular' dedi.
Onlar da onun sözüne güvenerek silahlarını bıraktılar. Ama Hâlid onlara hainlik etti. Ellerinin arkadan bağlanmasını emretti. Sonra onları kılıçtan geçirdi. Böylece birçok insanı öldürdü.
Kabilenin başına gelenler Resûlullah'a (s.a.v.) haber verilince çok üzüldü. Ellerini açarak şöyle dua etti: 'Allah'ım! Hâlid'in yaptıklarından berî olduğumu Sana bildiriyorum.'
Peygamber (s.a.v.), Ali'yi (a.s.) çağırdı ve şöyle dedi: 'Şu kavmin yanına git! Durumlarını araştır ve cahiliye geleneğini ayaklarının altına al.'
Ali (a.s.) yola çıktı, kabilenin bölgesine vardı. Yanında bir miktar mal vardı. Öldürülenlerin kan bedellerini verdi. Zâyi olan mallarını tazmin etti. Hatta zâyi olan köpek yalağına kadar tüm zararlarını tazmin etti. Bedeli ödenmemiş kan veya mal kalmadı.
Elinde bir miktar para kaldı. Ali (a.s.) onlara dedi ki: 'Bedeli ödenmemiş kan veya malınız kaldı mı?' 'Hayır' dediler.
Bunun üzerine dedi ki: 'Bu artan malı da size veriyorum. Resûlullah'ın (s.a.v.) bilip de sizin bilmediğiniz bir hususa ilişkin bir ihtiyat olarak onu da size bırakıyorum.'
Böylece bütün malı onlara verdi ve olayı Resûlullah'a (s.a.v.) anlattı.
Hz. Peygamber (s.a.v.), 'Doğru ve güzel yaptın' dedi. Sonra kıbleye dönerek ellerini açtı. Ellerini o kadar yukarı kaldırmıştı ki koltuk altları görünüyordu. Şöyle diyordu: 'Allah'ım! Hâlid b. Velid'in yaptığından berî olduğumu Sana bildiriyorum.'
Resûlullah (s.a.v.) bu sözü üç kere tekrarladı."
İMAM EBU CAFER'İN (A.S.), CEDDİ İMAM ALİ'NİN (A.S.) SEVENLERİ İLE İLGİLİ HADİSLERİ
İmam Ali'yi (a.s.) sevenler, Ehl-i Beyt'i sevenlerdir. Ehl-i Beyt'i sevenler de, imamet vazifesini yüklenen imama maddî ve mânevî yardımı esirgemeyen mü'minlerdir. Bu konu ile ilgili olarak İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ali'nin (a.s.) sevenleri, bizim velayetimiz uğruna mal harcayan, bizim sevgimiz uğruna birbirini seven ve bizim egemenliğimizin ihyâsı için birbirlerini ziyaret eden kimselerdir.
Onlar öfkelendikleri zaman zulmetmezler. Hoşnut oldukları zaman ölçüsüz davranmazlar. Komşuları için bereket, karıştıkları topluluk için selamet ve esenliktirler."
"Ali'nin (a.s.) sevenleri bilge ve ağırbaşlı olur. Dudakları kurudur, zühdün izleri yüzlerinde görülür."
İMAM BÂKIR'IN (A.S.) HÂRİCÎLER İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
İmam Bâkır'ın (a.s.) Hâricîler hakkında da bir hadisi vardır. Fudayl rivayete eder:
"Bir gün Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) yanına girdim. Bir adam da oradaydı. Ben oturunca adam kalkıp gitti. Bana dedi ki: 'Ey Fudayl! Şu yanında ki nedir?'
'Nedir?' dedim.
'Hâricî' dedi.
'Kâfir midir?' dedim.
İmam (a.s.), 'Evet, Allah'a yemin ederim ki, müşriktir' buyurdu."
İmam Bâkır (a.s.), mü'minin inandığı dinde birlik olmasının gereğini vurgulayarak; bu din üzerinden ayrımlar yaparak meydana gelen farklılaşmayı ve tefrikayı müşriklik olarak kabul etmiştir.
Nâfi b. Arzek, İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s.) yanında oturup helal ve haramlarla ilgili sorular soruyordu. İmam (a.s.), söz arasında Nâfi'ye buyurdu ki:
"Söyle bu Havâric'e, Emirü'l-Mü'minin Ali'yi (a.s.) izleyip ona yardım etmek sûretiyle, Allah'a yakınlaşmaya çalışıyorken, niçin bir anda ona karşı gelmeyi câiz bildiniz? Sana diyecekler ki, o Allah'ın dininde hakemlik yapılmasına izin verdi.
Sen de onlara de ki: Ali (a.s.) bunu yapmadan önce Allah ve Resûlü (s.a.v.) dinde hakemlik yapılmasını uygun bulmuşlardı.
Nitekim karı-koca arasında anlaşmazlık olunca; 'Erkek tarafından bir hakem ve kadın tarafından bir hakem gönderin, eğer uzlaşmak isterlerse Allah da onları uzlaştırır.'
Ben-i Kurayza savaşında, sonucu belirlemek için Resûlullah (s.a.v.), Sa'd b. Muaz'ı hakem tayin etti ve O'nun verdiği kararı Allah da teyid etti.
Bilmiyor musunuz ki, Emirü'l-Mü'minin o iki kişiye Kur'an'ın hükmüne göre hakemlik etmelerini O'nun hükmünden çıkmamalarını emretti.
Ve eğer Kur'an'ın hükmüne aykırı hükmederlerse hükmü reddetmelerini şart koştu. Kendisine senin zararına hükmeden birini hakem yaptın, diye söylediklerinde, ben bir kişiyi değil, Kur'an'ı hakem kıldım, buyurdu.
Buna göre bu Havâric böyle bir insana, neye dayanarak yoldan sapmıştır diyebiliyor?"
Nâfi diyor ki: "O güne kadar bu konuda böyle hak ve doğru bir söz duymamıştım ve aklıma gelmemişti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)