Vallahi ne yazsam bilemiyorum ki… Yazılacak öyle çok şey var ve yazılası hiçbir şey yok. Kalem yazmak istiyor lakin ne şevk kalmış, ne de meşk… Evin en çok yaşanan odasındayım, duvarda sayın Recep Şahin hocamızın güzel hattı ile yazılmış levhalar var; Ehl-i Beyt, Esmaü’l-Hüsna, Lafzatullah ve diğerleri… Annem diyor ki; Ehl-i Beyt’in isimlerinin yer aldığı levha bir başkasına hediye edilince hastalanmışım, hemen yeni bir levha alıp, çerçeveletmişiz, tekrar asmışız duvara. Öyle inanmış, bilmiyorum.
Karşı duvarda bir Hilye-i Şerif asılı… Onun için de bazı inanışlar var, hani yangından, geçimsizlikten koruması gibi, bolluk bereket sağlaması gibi, en doğrusunu Allah bilir. Yaşadığımız mekanlar bizim inanışlarımızı, alışkanlıklarımızı ve hatta özentilerimizi, özlemlerimizi, anılarımızı yansıtır, ne dersiniz?
Ben sade bir ev düşlerdim, bazen insanlar özentileri nedeniyle midir bilinmez, ayrıntılarda boğuluyor. Ayrıntılarla sanki hakikatlerden uzaklaşıyoruz. Hakikat ötesi, bazen ince koyu renkli bir kumaşa ipekle işlenmiş bir manzara resminde diriliyor, dört mevsim… İlk bahar, yaz, sonbahar ve kış. İnce ince işlenmiş dört ayrı tabloda, belki de tefekkürü simgeliyor. Her şeyin bir kendisi var bir de simgelediği bir veya daha fazla imge mi desem, sembol mü desem bir olgu. Doğrusunu isterseniz simgeleştirme olgusu ile “Teşbihde hata olmaz” sözünü bağdaştırmaya çalıştığım vakitleri geride bıraktık.
İnsan yaşadıkça öyle garipliklerle karşılaşıyor, daha doğrusu gerçekten duymaya ve işitmeye başladığını hissediyor. Bu his kimi zaman dehşet verici bir hale dönüşebiliyor. Eski bir komşumuz son karşılaştığımızda, “Artık bazı şeyler bazen içime doğuyor. Ben bu halden mustaribim” diyordu. Tabii ben onun halini çok iyi çözemedim, hani ser verip sır vermezlerdendi. O 86-87 yaşlarında…
Şimdi gençler için Osmanlıca-Türkçe sözlükten bazı açıklama ve hatırlatmalar:
Şevk: İstek, neşe. Meşk: 1. Yazı örneği, 2. Alıştırma. Esmaü’l-Hüsna: Allah Teala hazretlerinin güzel isimleri. Lafzatullah: Allah sözü, kelimesi. Hilye-i Şerif: Hz. Peygamberin mübarek niteliklerini, fizik durumunu anlatan yazı. Tefekkür: Düşünme, akıl yorma. Teşbih: Benzetme. Mustarip: Sıkıntı içinde bulunan.
Ehl-i Beyt’i bilmeyeniniz var mı?
Aldığımız duyumlara göre yazıları daha çok gençler okuyormuş, teşekkür ederiz.
Karşı duvarda bir Hilye-i Şerif asılı… Onun için de bazı inanışlar var, hani yangından, geçimsizlikten koruması gibi, bolluk bereket sağlaması gibi, en doğrusunu Allah bilir. Yaşadığımız mekanlar bizim inanışlarımızı, alışkanlıklarımızı ve hatta özentilerimizi, özlemlerimizi, anılarımızı yansıtır, ne dersiniz?
Ben sade bir ev düşlerdim, bazen insanlar özentileri nedeniyle midir bilinmez, ayrıntılarda boğuluyor. Ayrıntılarla sanki hakikatlerden uzaklaşıyoruz. Hakikat ötesi, bazen ince koyu renkli bir kumaşa ipekle işlenmiş bir manzara resminde diriliyor, dört mevsim… İlk bahar, yaz, sonbahar ve kış. İnce ince işlenmiş dört ayrı tabloda, belki de tefekkürü simgeliyor. Her şeyin bir kendisi var bir de simgelediği bir veya daha fazla imge mi desem, sembol mü desem bir olgu. Doğrusunu isterseniz simgeleştirme olgusu ile “Teşbihde hata olmaz” sözünü bağdaştırmaya çalıştığım vakitleri geride bıraktık.
İnsan yaşadıkça öyle garipliklerle karşılaşıyor, daha doğrusu gerçekten duymaya ve işitmeye başladığını hissediyor. Bu his kimi zaman dehşet verici bir hale dönüşebiliyor. Eski bir komşumuz son karşılaştığımızda, “Artık bazı şeyler bazen içime doğuyor. Ben bu halden mustaribim” diyordu. Tabii ben onun halini çok iyi çözemedim, hani ser verip sır vermezlerdendi. O 86-87 yaşlarında…
Şimdi gençler için Osmanlıca-Türkçe sözlükten bazı açıklama ve hatırlatmalar:
Şevk: İstek, neşe. Meşk: 1. Yazı örneği, 2. Alıştırma. Esmaü’l-Hüsna: Allah Teala hazretlerinin güzel isimleri. Lafzatullah: Allah sözü, kelimesi. Hilye-i Şerif: Hz. Peygamberin mübarek niteliklerini, fizik durumunu anlatan yazı. Tefekkür: Düşünme, akıl yorma. Teşbih: Benzetme. Mustarip: Sıkıntı içinde bulunan.
Ehl-i Beyt’i bilmeyeniniz var mı?
Aldığımız duyumlara göre yazıları daha çok gençler okuyormuş, teşekkür ederiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Kevser Doyurum / diğer yazıları
- İrfan sofrası / 24.10.2023
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022