35-40 derece sıcağa rağmen Pazar günü Tandoğan meydanını dolduran yüz binler yine medyaya konu olamadı. "Ermeni Soykırım İddialarını Red ve Ulusal Bağımsızlık" mitingi bu ülke insanına yaraşır bir olgunlukta yapıldı.
Onun için de kemre böceği mantığıyla olaylara yaklaşan, konmak için müsait bir yer bulamadığı için de es geçen medya, önce tarikata, sonra çarşafa, sonra küçük çocuklara takıldı.
Bir çoğunun eski veya yeni patronu içerde. Sebep ülkeyi İMF yardımına muhtaç hale getirecek hazine söğüşlemesine adı karışmak. Kimi içeride kimi de "ne hikmetse" dışarıda dolaşan bu vatanperver(!) patronların medyasından da bu beklenirdi.
Devleti çalarlarken de, aynı feryatü figanı koparıyorlardı;
İrtica geliyooor.
Tarikatlar iş başındaaa.
Kara çarşaflılar, çarşaflarının altında top, tüfek saklıyooor.
Arkadan da malı götürdüler.
Mitingde ne yapıldı:
Ülkenin içinde bulunduğu durum ve yetmemiş gibi düşürülmeye çalışıldığı karanlık gidişat dillendirildi.
Ülkenin egemenliğinin tartışılmaya açılmasının kanunen suç olduğu, şehit kanıyla elde edilmiş bir olmazsa olmaz değer olan ulusal bağımsızlığı korumak ve kollamakla görevli olanların kanunları hiçe sayarak onu tartışmaya açmaları büyük felakete sebep olabilir dendi. Elde edilmesi için de yeniden bir Çanakkale, bir Sakarya, bir Dumlupınar, kısaca yeniden bir Kurtuluş Savaşı vermeyi gerektirecek bir gidişatın olduğuna dikkat çekildi.
Bu tarihi sözlerine bir çok önemli tespiti daha ekledi sayın Prof. Dr. Haydar Baş beyefendi.
Çözüm üretmek, hakaret, iftira ve karalama yapmadan konuşmak.
Şu söz altın harflerle kazınacak bir sözdür:
"Bu milletin canı, kanı pahsına, aç, susuz, uykusuz kalarak elde ettiği egemenliği siz ayak ayaküstüne atarak, paşa gönlüm böyle istedi. Ben sana gösteririm" dercesine bunu başkasına takdim edeceksin. Vallahi de billahi de bu millet bunu yutmaz ve affetmez."
Büyük bir vakarla, edeple ve disiplinle miting alanından ayrıldı yüz binler.
Sağa sola sataşmadan, kırmadan, dökmeden.
Sövüp saymadan.
Sadece 35-40 derece sıcaktan içmek zorunda kaldığı suyun bet şişelerini yere bıraktı.
O kadar da olsun. Cebine koyup evine getirecek değildi ya.
Bütün bu güzelliklere, örnek hareketlere ve ülkeyi ve ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren konuşma ve sloganlar medyanın gözüne giremedi.
Üzüldüğümü söyleyemem.
Biz orada ülkenin hangi ihanetlerle karşı karşıya olduğunu haykırdık.
Bu ihanetlerin büyük parçası konumundaki medya bizden bahsetseydi, o zaman da biz hem kendimizden, hem de yaptığımız mitingden şüphelenmemiz gerekirdi.
AB'ye girme masalından itibaren ülkenin bölünmez bütünlüğü tartışılmaya başlandı.
Medyadan tık yok.
Egemenliğin AB'ye devri gündeme geldi, medyadan yine tık yok.
AB Anayasamızın yeniden ele alınmasını istiyor. Medyadan yine tık yok.
Tık olmaması ne ki?
Medya AB'nin bir ülkeyi müstemleke yapmak için dayattığı bu yüz kızartıcı talimatlara çanak tutuyor.
Çok güzel şeylermiş gibi, zahiri altın tabakta sunuyor.
Şimdi böyle bir medyadan Tandoğan mitingini haber yapmasını bekleyeceksin.
O kadar da saf olmaya gerek yok.
Miting ve mitingler varacağı yere vardı bir kere.
Çırpınışlar boşuna.
Bir başkasında buluşmak üzere.
***
Soru:
Bir çok elemanı şu anda F tipi koğuşlarda yatan, TİKKO, DHKPC, TKİP... gibi örgütlerin amaçladığı şey ile bugün İMF'nin amaçladığı şey arasında ne fark var?
Anayasal düzeni zorla değiştirmekle, borç para vaat ederek ülkenin bağımsızlığını ele geçirmek, ülkeyi bağımlı hale getirmek aynı oranda suç değil mi?
Ve de bu suça ortak olmak?
Onun için de kemre böceği mantığıyla olaylara yaklaşan, konmak için müsait bir yer bulamadığı için de es geçen medya, önce tarikata, sonra çarşafa, sonra küçük çocuklara takıldı.
Bir çoğunun eski veya yeni patronu içerde. Sebep ülkeyi İMF yardımına muhtaç hale getirecek hazine söğüşlemesine adı karışmak. Kimi içeride kimi de "ne hikmetse" dışarıda dolaşan bu vatanperver(!) patronların medyasından da bu beklenirdi.
Devleti çalarlarken de, aynı feryatü figanı koparıyorlardı;
İrtica geliyooor.
Tarikatlar iş başındaaa.
Kara çarşaflılar, çarşaflarının altında top, tüfek saklıyooor.
Arkadan da malı götürdüler.
Mitingde ne yapıldı:
Ülkenin içinde bulunduğu durum ve yetmemiş gibi düşürülmeye çalışıldığı karanlık gidişat dillendirildi.
Ülkenin egemenliğinin tartışılmaya açılmasının kanunen suç olduğu, şehit kanıyla elde edilmiş bir olmazsa olmaz değer olan ulusal bağımsızlığı korumak ve kollamakla görevli olanların kanunları hiçe sayarak onu tartışmaya açmaları büyük felakete sebep olabilir dendi. Elde edilmesi için de yeniden bir Çanakkale, bir Sakarya, bir Dumlupınar, kısaca yeniden bir Kurtuluş Savaşı vermeyi gerektirecek bir gidişatın olduğuna dikkat çekildi.
Bu tarihi sözlerine bir çok önemli tespiti daha ekledi sayın Prof. Dr. Haydar Baş beyefendi.
Çözüm üretmek, hakaret, iftira ve karalama yapmadan konuşmak.
Şu söz altın harflerle kazınacak bir sözdür:
"Bu milletin canı, kanı pahsına, aç, susuz, uykusuz kalarak elde ettiği egemenliği siz ayak ayaküstüne atarak, paşa gönlüm böyle istedi. Ben sana gösteririm" dercesine bunu başkasına takdim edeceksin. Vallahi de billahi de bu millet bunu yutmaz ve affetmez."
Büyük bir vakarla, edeple ve disiplinle miting alanından ayrıldı yüz binler.
Sağa sola sataşmadan, kırmadan, dökmeden.
Sövüp saymadan.
Sadece 35-40 derece sıcaktan içmek zorunda kaldığı suyun bet şişelerini yere bıraktı.
O kadar da olsun. Cebine koyup evine getirecek değildi ya.
Bütün bu güzelliklere, örnek hareketlere ve ülkeyi ve ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren konuşma ve sloganlar medyanın gözüne giremedi.
Üzüldüğümü söyleyemem.
Biz orada ülkenin hangi ihanetlerle karşı karşıya olduğunu haykırdık.
Bu ihanetlerin büyük parçası konumundaki medya bizden bahsetseydi, o zaman da biz hem kendimizden, hem de yaptığımız mitingden şüphelenmemiz gerekirdi.
AB'ye girme masalından itibaren ülkenin bölünmez bütünlüğü tartışılmaya başlandı.
Medyadan tık yok.
Egemenliğin AB'ye devri gündeme geldi, medyadan yine tık yok.
AB Anayasamızın yeniden ele alınmasını istiyor. Medyadan yine tık yok.
Tık olmaması ne ki?
Medya AB'nin bir ülkeyi müstemleke yapmak için dayattığı bu yüz kızartıcı talimatlara çanak tutuyor.
Çok güzel şeylermiş gibi, zahiri altın tabakta sunuyor.
Şimdi böyle bir medyadan Tandoğan mitingini haber yapmasını bekleyeceksin.
O kadar da saf olmaya gerek yok.
Miting ve mitingler varacağı yere vardı bir kere.
Çırpınışlar boşuna.
Bir başkasında buluşmak üzere.
***
Soru:
Bir çok elemanı şu anda F tipi koğuşlarda yatan, TİKKO, DHKPC, TKİP... gibi örgütlerin amaçladığı şey ile bugün İMF'nin amaçladığı şey arasında ne fark var?
Anayasal düzeni zorla değiştirmekle, borç para vaat ederek ülkenin bağımsızlığını ele geçirmek, ülkeyi bağımlı hale getirmek aynı oranda suç değil mi?
Ve de bu suça ortak olmak?
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024