İttihat Terakki'nin dayandığı ideoloji Türk milliyetçiliği idi. Osmanlı devleti çok uluslu bir sosyal yapıya sahiptir. Ülke topraklarında Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi dinlerine mensup milletler vardır. Bunlar Osmanlılık görüşünde birleşerek yaşamaktaydılar. Türk halkı yalnız Anadolu'da çoğunluktaydı, Suriye, Irak ve Arabistan'da Araplar çoğunluktaydı. Bu sosyal yapıya sahip bir ülkede milli bir politika uygulamak kolay bir iş değildi. Milli bir politika uygulayabilmek için içte kuvvetli bir birliğin kurulması gerekli idi. Bu ise en zor işlerden birisi idi. Abbasiler zamanında Avasım askerlerinin, Selçuklular ve Anadolu Selçukluları zamanında Gulam askerlerinin emekliye ayrılanlarına verilen dirlik toprakları nedeni ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Toprak ağalıkları kurulmuştur. Asakir-i Mansure-i Muhammediyeordusu kurulunca tımar, has ve zeamet gibi askeri amaçlı topraklarda o günde yöneten kişilerin elinde kalması ile toprak ağalığı orta ve batı Anadolu'da da kurulmuştur. Bu ağalar doğuda da batıda da devlet içinde devlet gibiydiler. Bunların uzantıları bugün dahi T.B.M.M'de de vardır ve ağavari davranışları ile Anayasamızın temel ilkelerinden birisi olan eşitlik ilkesini her zaman bozmaktadırlar. Bugün böyle olanların Genel Savaş dönemindeki hallerini düşünün.Ticaret daha çok gayrimüslimlerin elinde idi. Bunlar da Kapitülasyon haklardan yaralanan yabancı şirket ve kuruluşlara bağlı idiler. Bu nedenle de ülkemiz, Avrupa devletlerinin ortak bir sömürgesi gibiydi.İçte birliği sağlamak için İttihat Terakki hükümeti ekonomide egemenliği, Türk halkına kazandırmak için gayrimüslimlerin elinde almak istedi. Bunun içinde yağma ve yolsuzluklara göz yumdu. İttihat Terakki bu hukuk dışı davranışları ile bir çok fırsatçılar tarafından takdir edilirken, dürüstlüğü her şeyin üzerinde tutan halk kitlelerinin de gözünden düştü. Ayrıca yolsuzlukların gelişmesi ile pahalılık, yokluk ve fakirlik çok arttı.Dış politikada da mevcut askeri gücü ile ülkede birliği sağlamaya dahi gücü yetmezken, Hıristiyan Devletlerin egemenliği altında ki dış Türkleri ve Müslümanları kurtarmak sloganları ile gençliğin sevgisini kazanmaya çalışır. Fakat bunu yaparken de çok büyük yanlışlıklar yapar.Bunların en büyüğü de ülkeyi bir olup bitti ile genel savaşa sokmasıdır.Meclis-i Mebusanda Hükümeti bu yanlışlıklarından dolayı uyaracak bir muhalefet yoktu. Ama 15 Eylül 1915 günü, Ayan Mebusu olan ve Türk milliyetçiliği kavramının kurcularında olan Ahmet Rıza Bey ilk muhalefeti yapar ve başlatır. O, o günkü konuşmasında şunları söylemiştir:"? Şu geçen 6 ay zarfında mühim vekayi( olaylar) cereyan etti. Hükümet bu husus at hakkında bize beyanatta bulunmuş olsaydı hem Ayan ve Mebusanın tevsi-i malumat etmesine (bildiklerinin genişlemesine) yardım etmiş olurdu, hem de biz ahvale vakıf olarak iş görürdük. Her devletin siyasi ve iktisadi bir programı olur, bir mesleki vardır. Hükümet o iktisadi programını hem sulh, hem de savaş içinde tatbik ve müdafaa eder. Hükümetimizin de bir siyasi ve iktisadi bir programı bulunması iktiza( gerekme) eder. Bu program nedir? Ne maksada hizmet etmek ve hangi noktaya vasıl olmak için muharebe ediyor? Harb 11 aydan beri devam ediyor. Bu müddet zarfında ne kazandık, ne kaybettik? Vaziyet nedir? Zat-ı Şahane Gazi ünvanı aldı. Kumandanlarımızdan bazıları ferik ve müşir oldu (Paşa ve Mareşal) fütühatımız neden ibarettir? Bilelim biz de iftihar edelim. Bundan başka düvel-i ecnebiyeden bir ikisine harb haricinde, harbe cihet-i taalluku olmayan imtiyazlar ita, arazi terk edildiği işitiliyor. Yarın millet bir çok olup bittiler karşısında mı bulunacak? Ahval-i dahiliyemizde de büyük kargaşalıklar görülüyor. Ne oluyor? Ecnebilerin dahi haberdar olduğu ahvalden bize niçin itay-ı malumat edilmiyor? (Bilgi verme) Diğer taraftan kış takarrüp ediyor (Kış yaklaşıyor), ahali ne yiyeceğini ne yakacağını düşünüyor? Şehremininden şehir emin değil (Belediye başkanından) Bu cihetle ahali hükümetten kuvvet ve tesliyatbahş (avutucu) olacak metin ve ciddi sözler işitmek istiyor. Meclisin küşadı(açılması),zannederim hükümet için bu sözleri söylemeye gayet müsait bir zemin teşkil eder. Bu suretle memleketimizde meşrutiyet-iİdarenin tamamen ref edilmemiş (Kaldırılmamış) olduğu Ayan ve Mebusanın da bir mevkii haiz bulundukları anlaşılmış olurdu. Binaenaleyh Heyet-i celilece mazhar-ı tensip buyururlarsa bize hükümetçe biraz malumat ita edilsin( bilgi verilsin) Kanun-u Esasinin 45 maddesinin metnine değilse de ruhuna muvafık surette hareket edilmiş olur..."Ali Rıza Bey Hükümeti, yukarıdaki uyarıları ile iç ve dış politika ile ilgili bütün konuların mecliste görüşülmesi neticesinde alınan kararların uygulanmasını istiyor.Demokrasinin getirdiği prensiplere uygun davranılması konusunda uyarıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011