İkinci İnönü Zaferi'nin (1 Nisan 1921) üzerinden üç ay geçtikten sonra Yunan ordusu 10 Temmuz 1921'de yeniden genel bir saldırıya geçti. Bu saldırıda yaşanan Kütahya ve Eskişehir savaşları sonrasında Türk ordusu, Sakarya nehrinin doğusuna çekildi. Bir süre sonra Meclis'ten Mustafa Kemal Paşa için "Ordunun başına geçsin" sesleri yükselmeye başladı. Eski İktisat ve Adalet bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt, "Atatürk İhtilali" adlı eserinde o günleri anlatırken, Mustafa Kemal'in "başkomutanlığı" gündeme geldiğinde, "olamaz" diyenlerin, yine önceden bu görüşü ortaya atanlar olduğunu belirtiyor.
Başkomutan
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal, TBMM'de yapılan gizli oturumlar sonrasında 5 Ağustos 1921'de "Başkomutan" seçildi. 9 Ağustos 1921 tarihli İkdam gazetesi bu haberi, çerçeve içinde "Anadolu Ordusunun Umum Başkumandanı: Mustafa Kemal Paşa" başlığıyla AA'dan şöyle kullandı:
"Ankara, 5 Ağustos 337 (Anadolu Ajansı) - Büyük Millet Meclisi, bugünkü içtimaında reis Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine, üç ay müddetle Başkumandanlık tevcih eylemiştir."
Mustafa Kemal'in Başkomutanlığının "memlekette Meclis'te ve orduda çok iyi bir etki" yarattığını anlatan Mahmut Esat Bozkurt, Eskişehir'e gelen Yunan Kralı Konstantin'in Kütahya'ya çekildiğini; "Düşmanın yorgun ordumuza nefes aldırmadan Ankara'ya girmek istediği"ni kaydediyordu. Sakarya Savaşı 23 Ağustos 1921'de başladığında, kazanacaklarına inanan Yunan Savaş Bakanı Tedakis de randevu isteyen İngiliz Ataşemiliteri Nairne'ye, "5 Eylül'de Ankara'da görüşelim" yanıtını veriyordu. Ancak, bu tarih, "Düşmanın direncinin kırıldığı" tarihe denk düşecekti.
Meclis dövüşecektir
Yunan güçlerinin Polatlı'ya kadar yaklaşmaları üzerine hükümet merkezinin Ankara'dan Kayseri'ye nakledilmesi gündeme geldi; ancak bu TBMM'de reddedildi. Meclis'te yapılan konuşmalarda, "Burada kalacağız. Hükümet merkezini buradan Kayseri'ye götürmek millete 'kaç'demektir. Bunu yapamayız. Hakkımız yoktur. İcap ederse Meclis Ankara sokakları içinde düşmanla boğaz boğaza dövüşecektir. Tanrı ne takdir ettiyse o olacaktır. Cesetlerimiz burada kalacak. Fakat yerimizden kıpırdamayacağız" kararlılığı haykırıldı. Ankara'da ise halk, 26 Ağustos sabahı Namazgah'ta toplandı. Herkes, sessizlik içinde, ama inançlıydı; sessizliği, batıya doğru cephane ve yiyecek taşıyan kadınların sürdüğü kağnıların gıcırtısındanbaşka bir gürültü bozmuyordu. Ankaralılar, Tanrı'dan zafer dilerken, top sesleri derinden yankılanarak, Namazgah'a kadar ulaşıyordu. Ankarasokaklarında "top Sesleri çınlarken" Meclis'in bahçesinden askeri bandonun, "Doğacaktır sana vadettiği günler hakkın / kim bilir belki yarın belki yarından da yakın" sesi duyuluyordu. Mustafa Kemal Paşa savaş tarihine geçen emrini bugünlerde verdi: "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır."
Düşmanın
mukavemeti kırılmıştır
Polatlı istasyonunun 31 Ağustos'ta Yunan topçusunun ateşine maruz kalması üzerine Polatlı boşaltılmıştı. Ankara'da ise halk içeri bölgelere çekilmişti. "Kurşun atılsa kimseye değmeyecek" tenhalığa dönüşmüş Ankara sokaklarında, "Polatlı'da düşmanın mukavemeti kırılmıştır" haberini, Anadolu Ajansı duyurdu. Anadolu Ajansı'nın ilk görevlilerinden Süreyya Kalabay, anılarını aktarırken, Yunanlıların 1921 Eylülü'nün ilk haftasında kalkıştıkları son taarruzun kırıldığı (5 Eylül 1921) o günlerin Ankarası'nı ve cepheden gelen "Düşmanın mukavemeti kırılmıştır" telgrafına tanık olarak, bültenini basışını şöyle anlatıyor:
"Top seslerinin Ankara'dan duyulduğu bir gün, Genelkurmay'a gitmiştim. Karargah bugünkü Meteorolojinin bulunduğu semtte idi. Etrafta son derece ağır bir hava vardı. Subayların düşünceli görünüşü,teessürlerini gizlemiyordu. Polatlı cephesi ile irtibatı temin eden manipleler susmuş, bağlantı kesilmişti. Etrafta çıldırtıcı, çok manalı bir sessizlik hakimdi. Birden maniplelerde bir tıkırtı koptu. Hayatımda unutamadığım bir ahenkle tıkırtılar devam ederken, ilk satırlar kağıda dökülüyordu. Haberin özeti şu idi: 'Düşmanın mukavemeti kırılmıştır...' Basınla irtibatı sağlayan arkadaşım Yüzbaşı İsmail Hakkı Beyle kucaklaştık. Karargahtaki bütün subaylar sevinç gözyaşları içinde telgrafı yüksek sesle okuyorlardı..."
5 binden fazla şehit
Cepheden gelen telgrafın "Resmi Tebliğ" haline getirilmesinden sonra, bu tebliği alarak, atıyla dörtnala Ajans'a gelen Süreyya Kalabay, manzarayı şöyle yansıtıyor:
"Halk üzgün ve sessiz Ajans'ın kapısında bekliyordu. Bir pencereye çıkarak tebliği resmiyi okudum. Bir kıyamet koptu, alkışlar dinmiyordu. Ancak halk, 'Çabuk yazıp dağıtın, müjdeyi her yere ulaştıralım' diye bağırıyordu."
Kalabay, pedallı teksir makinesinin (şapirograf) başına geçti ve resmi bildiriyi haberleştirip basarak halka dağıttı. "Polatlı'da düşmanın mukavemeti kırılmıştır" sözleri bir anda Ankara'yı sarıp, dalga dalga her yere yayılmıştı.
Sakarya Savaşı'nda Türk Ordusu 5 bin 713 şehit, 17 bin 699 yaralı verdi. Yunan Ordusu da kuvvetlerinin yüzde 50'sini savaş alanında bıraktı. Yunan Başkomutanı Papulas, anılarında, "biraz daha inat etse idik, kralı da kendimizi de kurtaramayacak, Türkler'e esir olacaktık"diye yazmıştı. Prof. Arnold Toynbee, "Bu savaş, içinde yaşadığımız yüzyılın en büyük savaşlarından biridir" değerlendirmesini yapmıştı.
Başkomutan
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal, TBMM'de yapılan gizli oturumlar sonrasında 5 Ağustos 1921'de "Başkomutan" seçildi. 9 Ağustos 1921 tarihli İkdam gazetesi bu haberi, çerçeve içinde "Anadolu Ordusunun Umum Başkumandanı: Mustafa Kemal Paşa" başlığıyla AA'dan şöyle kullandı:
"Ankara, 5 Ağustos 337 (Anadolu Ajansı) - Büyük Millet Meclisi, bugünkü içtimaında reis Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine, üç ay müddetle Başkumandanlık tevcih eylemiştir."
Mustafa Kemal'in Başkomutanlığının "memlekette Meclis'te ve orduda çok iyi bir etki" yarattığını anlatan Mahmut Esat Bozkurt, Eskişehir'e gelen Yunan Kralı Konstantin'in Kütahya'ya çekildiğini; "Düşmanın yorgun ordumuza nefes aldırmadan Ankara'ya girmek istediği"ni kaydediyordu. Sakarya Savaşı 23 Ağustos 1921'de başladığında, kazanacaklarına inanan Yunan Savaş Bakanı Tedakis de randevu isteyen İngiliz Ataşemiliteri Nairne'ye, "5 Eylül'de Ankara'da görüşelim" yanıtını veriyordu. Ancak, bu tarih, "Düşmanın direncinin kırıldığı" tarihe denk düşecekti.
Meclis dövüşecektir
Yunan güçlerinin Polatlı'ya kadar yaklaşmaları üzerine hükümet merkezinin Ankara'dan Kayseri'ye nakledilmesi gündeme geldi; ancak bu TBMM'de reddedildi. Meclis'te yapılan konuşmalarda, "Burada kalacağız. Hükümet merkezini buradan Kayseri'ye götürmek millete 'kaç'demektir. Bunu yapamayız. Hakkımız yoktur. İcap ederse Meclis Ankara sokakları içinde düşmanla boğaz boğaza dövüşecektir. Tanrı ne takdir ettiyse o olacaktır. Cesetlerimiz burada kalacak. Fakat yerimizden kıpırdamayacağız" kararlılığı haykırıldı. Ankara'da ise halk, 26 Ağustos sabahı Namazgah'ta toplandı. Herkes, sessizlik içinde, ama inançlıydı; sessizliği, batıya doğru cephane ve yiyecek taşıyan kadınların sürdüğü kağnıların gıcırtısındanbaşka bir gürültü bozmuyordu. Ankaralılar, Tanrı'dan zafer dilerken, top sesleri derinden yankılanarak, Namazgah'a kadar ulaşıyordu. Ankarasokaklarında "top Sesleri çınlarken" Meclis'in bahçesinden askeri bandonun, "Doğacaktır sana vadettiği günler hakkın / kim bilir belki yarın belki yarından da yakın" sesi duyuluyordu. Mustafa Kemal Paşa savaş tarihine geçen emrini bugünlerde verdi: "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır."
Düşmanın
mukavemeti kırılmıştır
Polatlı istasyonunun 31 Ağustos'ta Yunan topçusunun ateşine maruz kalması üzerine Polatlı boşaltılmıştı. Ankara'da ise halk içeri bölgelere çekilmişti. "Kurşun atılsa kimseye değmeyecek" tenhalığa dönüşmüş Ankara sokaklarında, "Polatlı'da düşmanın mukavemeti kırılmıştır" haberini, Anadolu Ajansı duyurdu. Anadolu Ajansı'nın ilk görevlilerinden Süreyya Kalabay, anılarını aktarırken, Yunanlıların 1921 Eylülü'nün ilk haftasında kalkıştıkları son taarruzun kırıldığı (5 Eylül 1921) o günlerin Ankarası'nı ve cepheden gelen "Düşmanın mukavemeti kırılmıştır" telgrafına tanık olarak, bültenini basışını şöyle anlatıyor:
"Top seslerinin Ankara'dan duyulduğu bir gün, Genelkurmay'a gitmiştim. Karargah bugünkü Meteorolojinin bulunduğu semtte idi. Etrafta son derece ağır bir hava vardı. Subayların düşünceli görünüşü,teessürlerini gizlemiyordu. Polatlı cephesi ile irtibatı temin eden manipleler susmuş, bağlantı kesilmişti. Etrafta çıldırtıcı, çok manalı bir sessizlik hakimdi. Birden maniplelerde bir tıkırtı koptu. Hayatımda unutamadığım bir ahenkle tıkırtılar devam ederken, ilk satırlar kağıda dökülüyordu. Haberin özeti şu idi: 'Düşmanın mukavemeti kırılmıştır...' Basınla irtibatı sağlayan arkadaşım Yüzbaşı İsmail Hakkı Beyle kucaklaştık. Karargahtaki bütün subaylar sevinç gözyaşları içinde telgrafı yüksek sesle okuyorlardı..."
5 binden fazla şehit
Cepheden gelen telgrafın "Resmi Tebliğ" haline getirilmesinden sonra, bu tebliği alarak, atıyla dörtnala Ajans'a gelen Süreyya Kalabay, manzarayı şöyle yansıtıyor:
"Halk üzgün ve sessiz Ajans'ın kapısında bekliyordu. Bir pencereye çıkarak tebliği resmiyi okudum. Bir kıyamet koptu, alkışlar dinmiyordu. Ancak halk, 'Çabuk yazıp dağıtın, müjdeyi her yere ulaştıralım' diye bağırıyordu."
Kalabay, pedallı teksir makinesinin (şapirograf) başına geçti ve resmi bildiriyi haberleştirip basarak halka dağıttı. "Polatlı'da düşmanın mukavemeti kırılmıştır" sözleri bir anda Ankara'yı sarıp, dalga dalga her yere yayılmıştı.
Sakarya Savaşı'nda Türk Ordusu 5 bin 713 şehit, 17 bin 699 yaralı verdi. Yunan Ordusu da kuvvetlerinin yüzde 50'sini savaş alanında bıraktı. Yunan Başkomutanı Papulas, anılarında, "biraz daha inat etse idik, kralı da kendimizi de kurtaramayacak, Türkler'e esir olacaktık"diye yazmıştı. Prof. Arnold Toynbee, "Bu savaş, içinde yaşadığımız yüzyılın en büyük savaşlarından biridir" değerlendirmesini yapmıştı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.