Özellikle enfeksiyon hastalıkları kış aylarında daha çok gündemde. 'Süper girip' haberlerini hem yaşıyor hem de izliyoruz. Uzmanlar neler yapmamız, nelere dikkat etmemiz ve de neleri yapmamamız gerektiğini tek tek açıklıyorlar.
Tedbir aldık ama yine de bir şekilde hasta olduk. Ne yapıyoruz? Doktora gidiyoruz. Verdiği ilaçları kullanıyor, tavsiyelerini yerine getiriyoruz.
Peki, Yunus'un (Allah ondan razı olsun), 'Bir ben vardır bende. Benden içeru' dediği, 'bendeki beni' manevi enfeksiyon hastalıklarına karşı koruyor muyuz?
Meteoroloji 'kuvvetli dolu' uyarısı yapıyor. Hemen arabamızı, eşyalarımızı vs. koruma derdine düşüyoruz.
Ya kendimiz! Oysa en büyük salgınlar ve en kuvvetli dolular manevi hayatımızda yaşanıyor. Tedbir alıyor muyuz? Uzmanları dinliyor muyuz?
Bakın! Konunun uzmanları ne diyor?
'Kimi, ekin eker ve çalışır da, sonra 'Benim ümidim odur ki, küfelerce ürün yetişecek' derse, bu onun haklı umududur.
Diğer biriside ekin ekmez, hiç çalışmaz, evinde uyur ve bütün seneyi gafletle geçirirde hala 'ben bu sene çok ürün bekliyorum' derse, bu konuşması, kendini aldatmaktan başka bir şey değildir.
Aynı şekilde bir kul, Allah yolunda çalışıp, O'na asi olmaktan kaçınarak 'Allah'ın şu ibadetimi kabul etmesini ve sevap ihsan etmesini ümit ediyorum' derse bu, onun bir asla dayanan ümit ve temennisidir.
Fakat bir kimsede ömrünü gaflet içinde geçirip, ibadetleri terk eder, gaflet içinde yaşar, Allah'ın gazabını umursamaz, rızasını önemsemez, ikazına aldırış etmez sonra da, 'Allah'ın rahmetini, cehenneminden kurtuluşu ümit ediyorum' derse bu, onun aslı olmayan bir arzusudur.
Nitekim Resulullah (sav); "Akıllı kişi, işlerinin sonunu gören, nefsini Allah'a itaatkâr kılan, ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişide nefsini hevasının peşine takıp, Allah'tan hala bir şey umandır." buyurmuştur." (İmama Gazali Abdüllatif Tercümesi sh:312)
Misafirliğe gittiğin ev
"İmam Gazali hazretleri diyor ki; "Bir eve misafir olarak gittin. Süslü bir altın tabakla sana ikram ettiler. Hoşuna gitti, teşekkür edersin, alıp torbana atamazsın. Çünkü ev sahibinindir.
Elinden alındığı zaman, niçin alındı, diyemezsin. Çünkü başkasının. İşte bu mantıkla dünyaya sarılacaksın. Verilen ne olursa olsun mutlaka elinden alınacak…
Dünyayı kalbine değil, cebine koyacaksın. Bakın Hacı Mustafa Hayri Öğüt Efendi ne diyor;"Evladım! Dünya bir denize, insanın kalbi bir gemiye benzer. Eğer dünya sevgisi senin kalbinde varsa, o gemi delik demektir. Ve sonunda batmaya mahkûmdur. Eğer dünya sevgisi kalbinde yoksa batmazsın." (Prof. Dr. Haydar Baş Mektubat sh:332)
Düşün bir kere
"Kalbin ne kadar kara? Düşün bir kere… Bir köpek sahibine avda, tarlada, sürü gütmede arkadaşı olur, uyurken bekçisi olur. Buna karşılık ona verilen şey, bir lokmacıktır.
Sen her gün Rabbin nimetini bol bol yersin, doyarsın ama O'nun sevdiği yola gitmezsin. O'nun hakkını ödemezsin. Emrini reddedersin, Haddini aşarsın…" (Abdülkadir Geylani hazretleri İlahi Armağan sh.477)
Nefsin kaldıramayacağı yükü Allah (c.c) teklif etmez
'Kul hiçbir şart ve hiçbir halde Rabbinin mağfiret eşiğinden ayrılmamalıdır. Ne affedilmişliğin getireceği şımarıklık ve gevşeklik, nede bağışlanma ümidinin yokluğuyla gelecek olan küskünlük ve Hakk'a dargınlık çıkış yolu değildir, çıkmaz sokaktır.
Bu sebeple kul tövbeye sarılmalı ve her dem Rabbinin rahmet kapısını güzel amellerle, rahmeti celbedecek samimi ve ihlâslı gayretlerle çalmalıdır.
Asla ümidini yitirmemelidir. Zira ancak kâfir olan Hak'tan ümidini yitirir." (Prof. Dr. Haydar Baş İman ve İnsan sh:85)
'Nefsin kaldıramayacağı yükü, Allah (c.c) teklif etmez. İnsan, kendi kıymetini, Allah'ın sesine kulak verdiği zaman anlar.
Şeytan, Allah'tan (c.c) uzak kalmışların sırrıdır. Allah(c.c) ile kulun ademiyeti arasında en büyük perde nefistir.
Nefsini bilen, Rabbini bilir. Her zaman, her yerde, her nefeste Hak ile olmak, durmaksızın Hakk'ı zikr ve fikr eylemek, masivayı unutup murakabeye gitmek, kalbin içinde üns huzuruna erişmek ne güzeldir.
İhsan, daim zikr ile öyle bir makama ulaşır ki, kalbinde ledünni ilimler çiçeklenmeye başlar. Haz içinde kalır. Bütün hücreler ilahi aşkla dolar. Sureti halk olur, manası Hak ile…" (Prof. Dr. Haydar Baş İslam'da Zikir (takdim)
İnsanoğlunun vücudu büyük bir şehre benzer
"İnsanoğlunun cesedi büyük bir şehre benzer. El, ayak ve diğer azalar bu şehrin sanat erbabıdır. Şehvet, maliye müdürüdür. Gazap, emniyet müdürüdür. O beldenin hükümdarı kalptir. Veziri ise akıldır.
Bir ülkenin imar edilmesi için nasıl ki halka ihtiyaç varsa, gönül ülkesinin imar edilmesi içinde bunlara ihtiyaç vardır.
Ancak, maliye müdürü durumunda olan şehvet, haraç düşkünü ve çok yalancıdır. Kötü huyludur ve başkalarının işine karışır. Vezir durumunda olan aklın, söylediklerine muhalefet eder.
Emniyet müdürü durumunda olan gazap, belalı ve azgındır. Herkesi öldürmek ve her şeyi kırıp dökmek ister.
İşte böyle bir durumda gönül ülkesinin sultanı olan kalp, daima veziri ile istişare ederse, açgözlü maliye müdürünün, vezire muhalefetine önem vermezse, emniyet müdürünün lüzumsuz işler yapmasını engellerse o vakit, ülkenin düzeni bozulmaz ve devlet işleri yürür. Ülke imar edilir.
Tıpkı bunun gibi kalpte, akıl ile istişare edip, şehvet ve gazabı kontrol altına alırsa, gönül ülkesinin işleri de yürür ve ilahi saadet yolu açılmış olur. Eğer bunun tersi yapılırsa her şey berbat olur…" (İmam Gazali Kimya-yı Saadet sh:18)
- Dün Suriyeliler tehditti bugün Suriye tehdit / 13.03.2025
- Esad, halkını katlediyor (!) Şara devletini koruyor (!) / 11.03.2025
- ABD neden Ortadoğu’da? / 10.03.2025
- Faiz maddi-manevi hastalıktır / 09.03.2025
- Ramazanda faiz indirim kararı / 08.03.2025
- Erdoğan ve Bahçeli birlikte başardılar / 07.03.2025
- Dünyanın kalbi teorisi -2- / 06.03.2025
- Dünyanın kalbi teorisi -1- / 05.03.2025
- Başkomutan! / 03.03.2025