11.03.2002 tarihinde yazılarıma sık sık konu olan Çamlıbahçe mahallesinde yangın çıktığını duydum.
Mahalle sakinlerinden duyduğuma göre, gece 2:00 civarında bir kamyon aniden büyük bir patlama ile alev almış. Lastikleri eriyince sürüklenerek kaymış ve evin duvarına çarparak durmuş.
Hemen yanıbaşında bulunan park halindeki otomobillerin, yakın evlerin, ve yemyeşil orman alanının alev almaması ile büyük bir tehlikeden dönülmüş...
Yangını gören biri "İtfaiye'nin geç gelmesini, orman yetkililerinin görünmemesini, Belediye'nin sokak levhalarını takmamasını" eleştiriyordu.
Yine aldığım haberlere göre aynı anda bir diğer yerde "otomobil" yanmış ve son günlerde bu tür yangınlar çoğalmış.
Buraya kadar yazımın "haber" kısmını tamamlamış bulunmaktayım.
Beykoz, tarihi yapısı, iklimi, ve bitki örtüsüyle belki de bütünüyle "sit alanı" ilan edilmesi gereken İstanbul'un gül bahçesidir.
Siz ne kadar güzel temennilerde bulunursanız bulunun nedense hep aksi icraatlar yürüyüp gidiyor.
Bunun en önemli sebeplerinden birinin şahsi menfaatleşmeler, enaniyetler yüzünden toplum huzurunun ve bilincinin günden güne kaybolması, "ben konayım kırılan daldan bana ne" anlayışı ile her geçen gün çevre güzelliğinin dalı kopmaktadır.
Geçmişten sızlanmayı bırakıp el'an mevcut durumda ne yapılmalıdır.
Orman talanı durdurulmalıdır. Bir zamanlar eşeklerle bile gidilemeyen yemyeşil kestane, çam, palet, meşe ormanlarına şimdi kibrit yüklü tırların rahatlıkla geçebileceği yollar yapılmış. Ormanın tam ortasında "villalar"... Buyurun mantığı siz seyredin. Çam ormanı içinde villa... Haydi sen de bir villa... Şimdi çam yerine villalar birbirini seyrediyor.
Ayık olun... Unutmayın!...
Sen yeşili kesersen
O da senden sevgisini keser.
Kalırsın taşlarla bambaşa
Hem de betonlarla...
Yalılar korunmalı. Şu anda yıkılmak üzere olan yalılar hem estetiği hem de tarihi önemi sebebiyle korunup kollanılsın.
Çayırın ortasından akan derenin kenarlarında kuzular otlardı. Şimdi uyuşturucuya mahkum olanların mekanı haline gelen kıyılar, köşeler yıllar öncesini nasıl hatırlatmasın...
Sokaklarımız düzenli ve geniş, işlerimiz sürekli, herkes birbirinin hakkına saygılı "müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz" Hadis-i Şerifi ile faydalı... olsa olsa, olsa....
Hep yetkilileri de suçlamamak lazımdır.
Mahallemize mutlaka sahip çıkmalıyız. Bunnu için sivil dernekler kurarak, imam, muhtar öğretmen ve tüm mahalle sakinleriyle çevre, kültür, dayanışma, yardımlaşma, koruma, bilinçlenme ve geleceğe hayırlı eserler bırakma çabaları gösterilebilir.
Ne çare ki!..
Kendine yabancı,
Kendinden kaçan,
Kendini koruyamayan
Sürekli ayrılık tohumlarıyla zihni, işi, aşı bulandırılan ve artık herkesin birbirinden koptuğu, koparıldığı bu ortamda (hadi buyurun) hayal ettiğiniz güzellikelri nasıl yaşayacaksınız...
İnsanımızın ilerlemesi modernleşmesi, inancı, ahlakı, devleti ve bayrağıyla bir ve bütün olarak gül bahçesinde mes'ut yaşaması, sevgiyle kaynaşması ak süt gibi helal bir yaşantısına kavuşması "memleket sevdalısı" olanların temennisidir.
Bunun için yarışmamız lazımken, ne hikmetse insanımızın akıl, izan, ahlak, haya, gayret, iyi niyet, gözü peklik, icad ruhu... gibi özellikleri hep israf edilmekte yahut rantiye malzemesi olarak sırıtmaktadır, kullanılmaktadır.
Varın siz kıyaslayın...
Bir tarafta tarihine, kültürüne sahip çıkanları...
Diğer tarafta reytinglerine herşeyi alet edenleri...
Mahalle sakinlerinden duyduğuma göre, gece 2:00 civarında bir kamyon aniden büyük bir patlama ile alev almış. Lastikleri eriyince sürüklenerek kaymış ve evin duvarına çarparak durmuş.
Hemen yanıbaşında bulunan park halindeki otomobillerin, yakın evlerin, ve yemyeşil orman alanının alev almaması ile büyük bir tehlikeden dönülmüş...
Yangını gören biri "İtfaiye'nin geç gelmesini, orman yetkililerinin görünmemesini, Belediye'nin sokak levhalarını takmamasını" eleştiriyordu.
Yine aldığım haberlere göre aynı anda bir diğer yerde "otomobil" yanmış ve son günlerde bu tür yangınlar çoğalmış.
Buraya kadar yazımın "haber" kısmını tamamlamış bulunmaktayım.
Beykoz, tarihi yapısı, iklimi, ve bitki örtüsüyle belki de bütünüyle "sit alanı" ilan edilmesi gereken İstanbul'un gül bahçesidir.
Siz ne kadar güzel temennilerde bulunursanız bulunun nedense hep aksi icraatlar yürüyüp gidiyor.
Bunun en önemli sebeplerinden birinin şahsi menfaatleşmeler, enaniyetler yüzünden toplum huzurunun ve bilincinin günden güne kaybolması, "ben konayım kırılan daldan bana ne" anlayışı ile her geçen gün çevre güzelliğinin dalı kopmaktadır.
Geçmişten sızlanmayı bırakıp el'an mevcut durumda ne yapılmalıdır.
Orman talanı durdurulmalıdır. Bir zamanlar eşeklerle bile gidilemeyen yemyeşil kestane, çam, palet, meşe ormanlarına şimdi kibrit yüklü tırların rahatlıkla geçebileceği yollar yapılmış. Ormanın tam ortasında "villalar"... Buyurun mantığı siz seyredin. Çam ormanı içinde villa... Haydi sen de bir villa... Şimdi çam yerine villalar birbirini seyrediyor.
Ayık olun... Unutmayın!...
Sen yeşili kesersen
O da senden sevgisini keser.
Kalırsın taşlarla bambaşa
Hem de betonlarla...
Yalılar korunmalı. Şu anda yıkılmak üzere olan yalılar hem estetiği hem de tarihi önemi sebebiyle korunup kollanılsın.
Çayırın ortasından akan derenin kenarlarında kuzular otlardı. Şimdi uyuşturucuya mahkum olanların mekanı haline gelen kıyılar, köşeler yıllar öncesini nasıl hatırlatmasın...
Sokaklarımız düzenli ve geniş, işlerimiz sürekli, herkes birbirinin hakkına saygılı "müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz" Hadis-i Şerifi ile faydalı... olsa olsa, olsa....
Hep yetkilileri de suçlamamak lazımdır.
Mahallemize mutlaka sahip çıkmalıyız. Bunnu için sivil dernekler kurarak, imam, muhtar öğretmen ve tüm mahalle sakinleriyle çevre, kültür, dayanışma, yardımlaşma, koruma, bilinçlenme ve geleceğe hayırlı eserler bırakma çabaları gösterilebilir.
Ne çare ki!..
Kendine yabancı,
Kendinden kaçan,
Kendini koruyamayan
Sürekli ayrılık tohumlarıyla zihni, işi, aşı bulandırılan ve artık herkesin birbirinden koptuğu, koparıldığı bu ortamda (hadi buyurun) hayal ettiğiniz güzellikelri nasıl yaşayacaksınız...
İnsanımızın ilerlemesi modernleşmesi, inancı, ahlakı, devleti ve bayrağıyla bir ve bütün olarak gül bahçesinde mes'ut yaşaması, sevgiyle kaynaşması ak süt gibi helal bir yaşantısına kavuşması "memleket sevdalısı" olanların temennisidir.
Bunun için yarışmamız lazımken, ne hikmetse insanımızın akıl, izan, ahlak, haya, gayret, iyi niyet, gözü peklik, icad ruhu... gibi özellikleri hep israf edilmekte yahut rantiye malzemesi olarak sırıtmaktadır, kullanılmaktadır.
Varın siz kıyaslayın...
Bir tarafta tarihine, kültürüne sahip çıkanları...
Diğer tarafta reytinglerine herşeyi alet edenleri...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021