ABD’de, Yahudi lobisinin desteği ile hazırlanan ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (SAV) hakaret içeren film sebebiyle Libya ve Mısır’da geniş çaplı gösteriler düzenlendi.
Libya’da büyükelçiliği ateşe veren halk hareketinde ABD büyükelçisi ve 3 elçilik görevlisi öldürüldü.
Libya ve Mısır, Arap Baharı’nın uğradığı iki ülke.
Dünkü yazımızda BOP’un ve uzantısı olan Arap Baharı’nın getirmek istediği demokrasi anlayışından bahsetmiştik. ABD’nin bu iki projedeki demokrasi tarifi, İslam dinini ve Müslümanları, batı demokrasisinin değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirmek şeklindedir.
Yani bahsi geçen demokrasi, ABD’nin ve geri planda İsrail’in yayılmacı politikalarına ses çıkarmayacak, kimyası değiştirilen halklar ve liderler manasınadır.
Dünya genelinde büyük bir İslam düşmanlığı ile devam eden misyonerlik çalışmaları dikkat çekicidir.
Hatta bu misyonerlik çalışmalarının etkisini ölçmek için dönem dönem itikadımıza yönelik hakaretlere maruz kalıyoruz.
2005’te Danimarka’da yaşanan karikatür krizi ve geçen sene Afganistan’da vuku bulan ABD askerlerinin Kur’an-ı Kerim’i yakması bu denemelerdendi…
BOP kapsamında bahsi geçen “ılımlı İslam” kavramı da, ABD’nin istediği küresel düzene ses çıkarmayacak “uyumlu” bir İslam inancıdır.
Geçmişte Hicaz bölgesinde İngilizler tarafından başlatılan dini bir hareket ile bu coğrafya ABD’ye bir manada teslim olmuştur. Bugünün akımı ise ılımlı İslam örneğidir.
Ancak, Libya ve Mısır’ın Resulullah’a (SAV) yönelik hakaretlere verdiği tepki, Arap Baharı’nın misyonerlik desteğini de arkasına almasına rağmen, İslam coğrafyalarında tam kabul görmediğinin ifadesidir.
İslam dini ve Peygamberi Hz. Muhammed (SAV) demek ki halen bölge halkları için kutsaldır.
İlk tepkilerin işgal edilen iki ülkeden gelmesi, ABD’nin bu topraklarda istenmediğinin de göstergesidir.
Bu manada BOP ve Arap Baharı aslında batının planına uymayan, yarım iki projedir. Demokrasi getirme bahanesi tutmamıştır.
Batı medeniyeti, kanla ve işgalle yazıladursun, 21. yüzyılda halkların nefretini kazanmaktadır.
Öyleyse yapılması gereken, İslam dinine saygı duymalarıdır.
Türk siyasetinin de bu gösterilerden çıkaracağı dersler vardır.
İşgalin yanındaki duruş bizim tarihten gelen saygınlığımızı, İslam ülkeleri ve Türk İslam dünyası arasındaki prestijimizi de etkilemektedir.
Bizden beklenilen itikadını hangi şartta olursa olsun muhafaza edebilen bu coğrafyalara sahip çıkmamızdır.
Dinimize ve Peygamberimize hakaret edenlerle beraber ilerlemeye çalışılan yol, bizi hesabını veremeyeceğimiz bir noktaya taşımaktadır.
Libya’da büyükelçiliği ateşe veren halk hareketinde ABD büyükelçisi ve 3 elçilik görevlisi öldürüldü.
Libya ve Mısır, Arap Baharı’nın uğradığı iki ülke.
Dünkü yazımızda BOP’un ve uzantısı olan Arap Baharı’nın getirmek istediği demokrasi anlayışından bahsetmiştik. ABD’nin bu iki projedeki demokrasi tarifi, İslam dinini ve Müslümanları, batı demokrasisinin değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirmek şeklindedir.
Yani bahsi geçen demokrasi, ABD’nin ve geri planda İsrail’in yayılmacı politikalarına ses çıkarmayacak, kimyası değiştirilen halklar ve liderler manasınadır.
Dünya genelinde büyük bir İslam düşmanlığı ile devam eden misyonerlik çalışmaları dikkat çekicidir.
Hatta bu misyonerlik çalışmalarının etkisini ölçmek için dönem dönem itikadımıza yönelik hakaretlere maruz kalıyoruz.
2005’te Danimarka’da yaşanan karikatür krizi ve geçen sene Afganistan’da vuku bulan ABD askerlerinin Kur’an-ı Kerim’i yakması bu denemelerdendi…
BOP kapsamında bahsi geçen “ılımlı İslam” kavramı da, ABD’nin istediği küresel düzene ses çıkarmayacak “uyumlu” bir İslam inancıdır.
Geçmişte Hicaz bölgesinde İngilizler tarafından başlatılan dini bir hareket ile bu coğrafya ABD’ye bir manada teslim olmuştur. Bugünün akımı ise ılımlı İslam örneğidir.
Ancak, Libya ve Mısır’ın Resulullah’a (SAV) yönelik hakaretlere verdiği tepki, Arap Baharı’nın misyonerlik desteğini de arkasına almasına rağmen, İslam coğrafyalarında tam kabul görmediğinin ifadesidir.
İslam dini ve Peygamberi Hz. Muhammed (SAV) demek ki halen bölge halkları için kutsaldır.
İlk tepkilerin işgal edilen iki ülkeden gelmesi, ABD’nin bu topraklarda istenmediğinin de göstergesidir.
Bu manada BOP ve Arap Baharı aslında batının planına uymayan, yarım iki projedir. Demokrasi getirme bahanesi tutmamıştır.
Batı medeniyeti, kanla ve işgalle yazıladursun, 21. yüzyılda halkların nefretini kazanmaktadır.
Öyleyse yapılması gereken, İslam dinine saygı duymalarıdır.
Türk siyasetinin de bu gösterilerden çıkaracağı dersler vardır.
İşgalin yanındaki duruş bizim tarihten gelen saygınlığımızı, İslam ülkeleri ve Türk İslam dünyası arasındaki prestijimizi de etkilemektedir.
Bizden beklenilen itikadını hangi şartta olursa olsun muhafaza edebilen bu coğrafyalara sahip çıkmamızdır.
Dinimize ve Peygamberimize hakaret edenlerle beraber ilerlemeye çalışılan yol, bizi hesabını veremeyeceğimiz bir noktaya taşımaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- AKP'nin icraatları / 21.04.2025
- Yeni demokrasi ve değişen değerlerimiz / 20.04.2025
- Ehl-i Beyt'in namaza verdiği önem / 19.04.2025
- Yazık, çok yazık / 18.04.2025
- Yeni demokrasi anlayışı ve gençler / 17.04.2025
- Ne için 'değerli yalnızlık'? / 16.04.2025
- BOP'un bahanesi demokrasi / 15.04.2025
- İmam Muhammed Mehdi (a.s.) / 14.04.2025
- İmam Hasan El-Askeri (a.s.) / 13.04.2025
- İmam Hadi (a.s.) / 12.04.2025
- Yeni demokrasi ve değişen değerlerimiz / 20.04.2025
- Ehl-i Beyt'in namaza verdiği önem / 19.04.2025
- Yazık, çok yazık / 18.04.2025
- Yeni demokrasi anlayışı ve gençler / 17.04.2025
- Ne için 'değerli yalnızlık'? / 16.04.2025
- BOP'un bahanesi demokrasi / 15.04.2025
- İmam Muhammed Mehdi (a.s.) / 14.04.2025
- İmam Hasan El-Askeri (a.s.) / 13.04.2025
- İmam Hadi (a.s.) / 12.04.2025