Esasında liberal kapitalist modellerin vergi konusundaki bakış açısı son derece basittir: Vergi, global firmalardan alınmaz; aksine global firmaların özellikle spekülatif hareketlerden ve faizden elde ettikleri karların, devletler tarafından onlara ödenmesi için toplumu oluşturan orta ve dar gelirli kesimlerden alınır.
Başka bir ifade ile liberal modelde vergi, devletlerin değil global firmaların gelir kaynağıdır. Eğer devlet dar gelirli kesimlerden vergi almasa idi; devlete para satan global sermaye sahipleri, sattıkları paranın faizlerini alacakları bir imkana sahip olamayacaklardı. Dolayısıyla liberal düzenekte devletler, vergileri yok yere faiz harcamalarına aktaran aracı kurum vazifesi görmektedirler. Liberal modellerin vergi konusunda yaptığı her yeni düzenleme, topluma yeni vergi yükleri getirirken; global firmaların ve üst gelir grubunun vergi yükünü daha da azaltmaktadır. Liberal-kapitalist modellerin yukarıda açıkladığımız uygulamalarının dayandığı teorik yaklaşım da aynı çarpıklıktadır. Bu anlayışa göre, madem ki "kaynaklar kısıtlı ihtiyaçlar sınırsız" dır; öyleyse ekonomi politikalarının gayesi, "sınırsız olan ihtiyaçları kısacak ve sınırlı olan kaynaklardan daha fazla üretim artışı sağlayacak" biçimde olmalıdır. Bu sebeple üretimi arttırmak için kurumlardan daha az vergi alınmalı, toplumu oluşturan hane halklarından ise tüketimlerini kısmak için oransal olarak daha çok vergi alınmalıdır.
Liberal-kapitalist anlayışın iddiasına göre, kurumlardan daha az oranda vergi almak, üretim artışı sağlayacaktır. Bu şekilde davranan bir çok ülkede istenilen üretim artışı sağlanamamıştır. "Lafer paradoksu" olarak da bilinen bu tabloda, liberal-kapitalist modeller, büyük bir yanılgı içerisindedirler. Çünkü üretimi arttıracak en önemli etken, Milli Ekonomi Modeli'nde de izah ettiğimiz üzere tüketim artışıdır. Dolayısı ile hane halklarından daha çok vergi alırken kurumlardan alınan vergi oranlarını azaltmak, talepte, bırakın artış sağlamayı, talep daralmasına sebep olacağı için, Lafer paradoksu olarak ifade edilen üretim azalmasının olması kaçınılmazdır.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERBu tez hem milleti hem de devleti güçlendiriyorÖzelleştirme hareketine en hızlı katılanlar, sosyalist bloktan ayrılan ülkeler oldu. Rusya ve Baltık ülkeleri başta olmak üzere bütün devlet işletmeleri hızla el değiştirdi. Neoliberal ideoloji, bu ülkelerde öyle kök saldı ki, bugün Avrupa Birliği pazar ekonomisini toplumun ihtiyaçlarına daha duyarlı hale getirmeye çalışırken; Estonya ve Letonya buna direniyor. Bu noktada sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın altı tane uluslar arası kongre yapılan Milli Ekonomi Modeli, bilimsel yol gösteriyor, çözüm ve proje sunuyor, labirentleri ortadan kaldırıyor. Yirminci yüzyıl sonlarında, devlet ve vatandaş arasındaki bağın hiçbir mantıki gerekçeye dayanmadan yıpratılması, hatta koparılmaya çalışılarak dengelerin zorlanması çok ciddi problemlerden biri. Eserde benim en önemli bulduğum yön bu problemi telafi eden bir mekanizmayı somutlaştırması ve formülleştirmesi. Prof. Dr. Baş, devleti güçlendirirken, Sosyal Devlet enstrümanlarıyla milleti de kuvvetlendiriyor; "kaba devlet"i değil, bilakis "baba devlet" yapısını oluşturuyor.
Başka bir ifade ile liberal modelde vergi, devletlerin değil global firmaların gelir kaynağıdır. Eğer devlet dar gelirli kesimlerden vergi almasa idi; devlete para satan global sermaye sahipleri, sattıkları paranın faizlerini alacakları bir imkana sahip olamayacaklardı. Dolayısıyla liberal düzenekte devletler, vergileri yok yere faiz harcamalarına aktaran aracı kurum vazifesi görmektedirler. Liberal modellerin vergi konusunda yaptığı her yeni düzenleme, topluma yeni vergi yükleri getirirken; global firmaların ve üst gelir grubunun vergi yükünü daha da azaltmaktadır. Liberal-kapitalist modellerin yukarıda açıkladığımız uygulamalarının dayandığı teorik yaklaşım da aynı çarpıklıktadır. Bu anlayışa göre, madem ki "kaynaklar kısıtlı ihtiyaçlar sınırsız" dır; öyleyse ekonomi politikalarının gayesi, "sınırsız olan ihtiyaçları kısacak ve sınırlı olan kaynaklardan daha fazla üretim artışı sağlayacak" biçimde olmalıdır. Bu sebeple üretimi arttırmak için kurumlardan daha az vergi alınmalı, toplumu oluşturan hane halklarından ise tüketimlerini kısmak için oransal olarak daha çok vergi alınmalıdır.
Liberal-kapitalist anlayışın iddiasına göre, kurumlardan daha az oranda vergi almak, üretim artışı sağlayacaktır. Bu şekilde davranan bir çok ülkede istenilen üretim artışı sağlanamamıştır. "Lafer paradoksu" olarak da bilinen bu tabloda, liberal-kapitalist modeller, büyük bir yanılgı içerisindedirler. Çünkü üretimi arttıracak en önemli etken, Milli Ekonomi Modeli'nde de izah ettiğimiz üzere tüketim artışıdır. Dolayısı ile hane halklarından daha çok vergi alırken kurumlardan alınan vergi oranlarını azaltmak, talepte, bırakın artış sağlamayı, talep daralmasına sebep olacağı için, Lafer paradoksu olarak ifade edilen üretim azalmasının olması kaçınılmazdır.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERBu tez hem milleti hem de devleti güçlendiriyorÖzelleştirme hareketine en hızlı katılanlar, sosyalist bloktan ayrılan ülkeler oldu. Rusya ve Baltık ülkeleri başta olmak üzere bütün devlet işletmeleri hızla el değiştirdi. Neoliberal ideoloji, bu ülkelerde öyle kök saldı ki, bugün Avrupa Birliği pazar ekonomisini toplumun ihtiyaçlarına daha duyarlı hale getirmeye çalışırken; Estonya ve Letonya buna direniyor. Bu noktada sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın altı tane uluslar arası kongre yapılan Milli Ekonomi Modeli, bilimsel yol gösteriyor, çözüm ve proje sunuyor, labirentleri ortadan kaldırıyor. Yirminci yüzyıl sonlarında, devlet ve vatandaş arasındaki bağın hiçbir mantıki gerekçeye dayanmadan yıpratılması, hatta koparılmaya çalışılarak dengelerin zorlanması çok ciddi problemlerden biri. Eserde benim en önemli bulduğum yön bu problemi telafi eden bir mekanizmayı somutlaştırması ve formülleştirmesi. Prof. Dr. Baş, devleti güçlendirirken, Sosyal Devlet enstrümanlarıyla milleti de kuvvetlendiriyor; "kaba devlet"i değil, bilakis "baba devlet" yapısını oluşturuyor.