Adamın biri yola devam ederken yolun alt tarafında dere kenarında bir yeşillik görmüş, biraz dinlenmek için orada oturmuş. Aksi istikametten gelen diğer bir yolcu da onu görünce gelmiş, yanına oturmuş. Sohbete başlamışlar. Onlar aralarında konuşurken öte yandan bir tilki gelmiş, sudan karşıya geçmiş.
Bu iki yolcudan biri diğerine:
-Dikkat ettin mi? Tilki sudan geçerken kuyruğu suya değdi, demiş. Öteki itiraz etmiş:
-Hayır, dikkat ettim kuyruğu suya değmedi, cevabını vermiş. Ötekinin canı sıkılmış:
-Yahu neye inat ediyorsun? Ben çok dikkatle baktım halbuki suya değdi deyip, sertleşmeye başlamış. Derken, öteki de buna hiddetlenmiş. Giderek işi azıtmışlar: Başlamışlar kavgaya.
Arka tarafta çift sürmekte olan bir çifçi bunların kıyasıya kavga ettiklerini görünce hemen çifti bırakıp yanlarına koşmuş.
-Biraderler ne oluyor? Aranızda ne gibi bir anlaşmazlık var? Neredeyse birbirinizi öldüreceksiniz, demiş. Onların biri çifçiye dönerek:
-Sen ne diyorsun? Ben hayatımda böyle inat adam görmedim. Ben tilkinin kuyruğu suya değdi diyorum, o ise aksini söyleyerek suya değmedi diyor.
Çifçi bunu güzelce dinledikten sonra:
-Efendiler böyle lüzumsuz bir şey için mi kavga ettiniz? Buna kavga etmeye değer mi? Efendi sen ne tarafa gidiyorsun? diye birine sormuş. O da:
-Şu tarafa, diye cevap vermiş.
-Sen nereye gidiyorsun diye öbürüne sorunca:
-O da başka yöne, diye karşılık vermiş.
-Tekrar sormuş:
-Siz evvelce birbirinizi tanır mıydınız?
-Hayır, tanımayız, demişler.
-O halde isabettir, haydi biriniz bu tarafa, diğeriniz de o tarafa yolunuza devam edin, diyerek bunları birbirinden ayırmış.
Aradan tam yedi sene geçtikten sonra bunlar, tesadüfen yine bir yerde karşılaşmışlar. Biri diğerine dikkatle bakmış:
-Arkadaş seni bir yerden tanıyacağım amma, acaba nereden? demiş. Diğeri de dikkatle ona bakıp:
-Haaa!.. Ben de seni tanıdım! Hani bir dere kenarında tilki yüzünden kavga etmiştik ya! Öteki de:
-Tamam, tamam ben de hatırladım! Halbuki o zaman ben haklıydım! Tilkinin kuyruğu suya değmişti!.
-Hayır, değmemişti!
Değmişti, değmemişti derken, tekrar gırtlak gırtlağa başlamışlar kavgaya.
Birkaç günden beri aralıklı da olsa fıkralarla gerçekleri ortaya koymak, renkli, neşeli anlatım ile derslere dikkat çekiyoruz.
Yıllarca işlenecek topraklarımız dururken, yer altı madenlerimizin değerlenmesi lazımken, sanayimiz, iktisadımız, siyasetimiz insanımızın yararına, ışıklar, huzurlar saçacakken acaba kuyruk muhbabbetine mi takıldık?
Geri kalmamızın asıl sebebi tembelliğimiz, bencilliğimiz, beleşe düşkünlüğümüz, temel bağlarımızı koparıp gavur adetlerine özentimiz, apayrı hiçbir bağı olmayan başıboş hedonist vurdumduymaz, şımarıklığımızın kuyruk muhbabetinden farkı var mı?
Kendi limanını şaşırmış küresel kuruntular, uğultular, fırtınasına tutulmuş kendi sahiline kavuşamayan, göremeyen, tarihi, ilmi, ahlakı fenerlerine bakıp izini, yönünü bulamayıp başıboş deryalarda batıp-çıkan, iradesini, ismini, örfünü, dinini, vatanını, edebini unutup bir türlü kendi kendine gelemeyen fertlerin kuyruk muhabbetindeki ilericilikten- gericilikten ne farkları kalır.
Evet medeniyetler beşiği, eşiği gelmiş-geçmiş olan Türk yurduna bugün yakışan bu değildir.
İslam ile şereflenerek ruh safiyeti, yüceliği, hakikat ışığı, bir ve son kurtuluş yoluna sahiptir.
Tarihi, kültürü, milli gücü ile asalet, cesaret, kuvvete haizdir.
Böyle bir milleti idare edemeyenlere gerçekten yazıklar vahlar olsun.
Ah gerçekleri bir görebilsek. Bugün birliğimiz, kardeşliğimiz, akraba bağlarımız, folklorumuz, çeşitliliğimiz, doruk noktada yaşanırdı.
Eğitimde üniversitelerimiz dünya tarafından tahsil merkezi, ilim adamlarımızın eli altında dünyanın her kıtasından ihtisasa gelen öğrenciler olurdu.
Yaşlılarımız saygı, nezaket, sevgi çiçekleriyle koklanır, kollanır, hizmet ayaklarına akardı.
Adalette, eğitimde, sağlıkta, vatan bağrından kandili yanan bütün hanelere eşit imkânlarla koşulur. Bir kardeşimizin acısı aynı anda vücutta başka duyulur. Modern çağın teknik imkânları nefes alıp veren tüm insanımızın imdadına yetişirdi.
Bu başarıya, bu huzura koşacağımıza kuyruk kavgası ile vakit geçiriyoruz.
Vah bize!..
İlerlemek, kalkınmak, çalışmak, huzur
Kuyruk kavgası, idiş, didiş, kudur.
iki yol var insan için değişmez.
Ya onlar mutlu olur ya başını taştan taşa vurur.
Bu iki yolcudan biri diğerine:
-Dikkat ettin mi? Tilki sudan geçerken kuyruğu suya değdi, demiş. Öteki itiraz etmiş:
-Hayır, dikkat ettim kuyruğu suya değmedi, cevabını vermiş. Ötekinin canı sıkılmış:
-Yahu neye inat ediyorsun? Ben çok dikkatle baktım halbuki suya değdi deyip, sertleşmeye başlamış. Derken, öteki de buna hiddetlenmiş. Giderek işi azıtmışlar: Başlamışlar kavgaya.
Arka tarafta çift sürmekte olan bir çifçi bunların kıyasıya kavga ettiklerini görünce hemen çifti bırakıp yanlarına koşmuş.
-Biraderler ne oluyor? Aranızda ne gibi bir anlaşmazlık var? Neredeyse birbirinizi öldüreceksiniz, demiş. Onların biri çifçiye dönerek:
-Sen ne diyorsun? Ben hayatımda böyle inat adam görmedim. Ben tilkinin kuyruğu suya değdi diyorum, o ise aksini söyleyerek suya değmedi diyor.
Çifçi bunu güzelce dinledikten sonra:
-Efendiler böyle lüzumsuz bir şey için mi kavga ettiniz? Buna kavga etmeye değer mi? Efendi sen ne tarafa gidiyorsun? diye birine sormuş. O da:
-Şu tarafa, diye cevap vermiş.
-Sen nereye gidiyorsun diye öbürüne sorunca:
-O da başka yöne, diye karşılık vermiş.
-Tekrar sormuş:
-Siz evvelce birbirinizi tanır mıydınız?
-Hayır, tanımayız, demişler.
-O halde isabettir, haydi biriniz bu tarafa, diğeriniz de o tarafa yolunuza devam edin, diyerek bunları birbirinden ayırmış.
Aradan tam yedi sene geçtikten sonra bunlar, tesadüfen yine bir yerde karşılaşmışlar. Biri diğerine dikkatle bakmış:
-Arkadaş seni bir yerden tanıyacağım amma, acaba nereden? demiş. Diğeri de dikkatle ona bakıp:
-Haaa!.. Ben de seni tanıdım! Hani bir dere kenarında tilki yüzünden kavga etmiştik ya! Öteki de:
-Tamam, tamam ben de hatırladım! Halbuki o zaman ben haklıydım! Tilkinin kuyruğu suya değmişti!.
-Hayır, değmemişti!
Değmişti, değmemişti derken, tekrar gırtlak gırtlağa başlamışlar kavgaya.
Birkaç günden beri aralıklı da olsa fıkralarla gerçekleri ortaya koymak, renkli, neşeli anlatım ile derslere dikkat çekiyoruz.
Yıllarca işlenecek topraklarımız dururken, yer altı madenlerimizin değerlenmesi lazımken, sanayimiz, iktisadımız, siyasetimiz insanımızın yararına, ışıklar, huzurlar saçacakken acaba kuyruk muhbabbetine mi takıldık?
Geri kalmamızın asıl sebebi tembelliğimiz, bencilliğimiz, beleşe düşkünlüğümüz, temel bağlarımızı koparıp gavur adetlerine özentimiz, apayrı hiçbir bağı olmayan başıboş hedonist vurdumduymaz, şımarıklığımızın kuyruk muhbabetinden farkı var mı?
Kendi limanını şaşırmış küresel kuruntular, uğultular, fırtınasına tutulmuş kendi sahiline kavuşamayan, göremeyen, tarihi, ilmi, ahlakı fenerlerine bakıp izini, yönünü bulamayıp başıboş deryalarda batıp-çıkan, iradesini, ismini, örfünü, dinini, vatanını, edebini unutup bir türlü kendi kendine gelemeyen fertlerin kuyruk muhabbetindeki ilericilikten- gericilikten ne farkları kalır.
Evet medeniyetler beşiği, eşiği gelmiş-geçmiş olan Türk yurduna bugün yakışan bu değildir.
İslam ile şereflenerek ruh safiyeti, yüceliği, hakikat ışığı, bir ve son kurtuluş yoluna sahiptir.
Tarihi, kültürü, milli gücü ile asalet, cesaret, kuvvete haizdir.
Böyle bir milleti idare edemeyenlere gerçekten yazıklar vahlar olsun.
Ah gerçekleri bir görebilsek. Bugün birliğimiz, kardeşliğimiz, akraba bağlarımız, folklorumuz, çeşitliliğimiz, doruk noktada yaşanırdı.
Eğitimde üniversitelerimiz dünya tarafından tahsil merkezi, ilim adamlarımızın eli altında dünyanın her kıtasından ihtisasa gelen öğrenciler olurdu.
Yaşlılarımız saygı, nezaket, sevgi çiçekleriyle koklanır, kollanır, hizmet ayaklarına akardı.
Adalette, eğitimde, sağlıkta, vatan bağrından kandili yanan bütün hanelere eşit imkânlarla koşulur. Bir kardeşimizin acısı aynı anda vücutta başka duyulur. Modern çağın teknik imkânları nefes alıp veren tüm insanımızın imdadına yetişirdi.
Bu başarıya, bu huzura koşacağımıza kuyruk kavgası ile vakit geçiriyoruz.
Vah bize!..
İlerlemek, kalkınmak, çalışmak, huzur
Kuyruk kavgası, idiş, didiş, kudur.
iki yol var insan için değişmez.
Ya onlar mutlu olur ya başını taştan taşa vurur.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021