Seçimler yapılmadan önce aklı selim olanlar, ekonomiyi doğru okuyanlar, seçimlerden hemen sonra küresel bir krizle karşı karşıya kalınacağını, bu krizin de en fazla Türkiye'yi etkileyeceğini sağır sultanların duyacağı tonda haber verdiler. Bu haber karşısında hükümetin bakanları değişik beyanlar vermeye başladılar. Kimisi "borçlanmayın, harcama yapmayın kendinizi kontrol altında tutun", kimisi "korkmayın harcayın, krizi çöpe attık" şeklinde beyanlar vermeleri karşısında Sayın Başbakan meşhur tavrını ortaya koyarak, "bundan önce kriz teğet geçecek demiştik öyle oldu, bu seferde kriz teğet bile geçmeyecek, bizim krizle hiçbir işimiz yok" şeklinde beyanat verince vatandaş rahat bir nefes aldı. Ancak bu rahat nefes almak ve hayal aleminde yaşamak çok uzun sürmedi. Türk Milleti hayatın gerçekleriyle karşı karşıya kaldı. Altın, döviz fırladı, borsa dibe vurdu. Bunlara bağlı olan her şey altüst oldu, bir anda işini gücünü ve servetini kaybedenler oldu. Bahane hazır; "bu kriz dünyayı etkileyen küresel bir krizdir." Bu ne bela ki şimdiye kadar bu küreleşme denen şeyden bir fayda göremedik. Gelişmeyi, medenileşmeyi, zenginliği, kalkınmayı, demokrasiyi, hemen her şeyi küreleşmede aradık durduk? Madem ki her türlü çözümü kürselleşmede arayan bir fikir cereyanına kapıldığımız için başımıza gelen her musibetin, hastalığın, nedenini kürselleşme çerçevesinde aramak ve adlandırmak hakkımız olduğuna inanıyorum. Evet, çağımız insanı dün olduğundan daha fazla bugün hastadır, mutsuzdur, doyumsuzdur. O zaman küreselleşme başlı başına bir hastalıktır... Sömürgeci güçlerin, yenidünya düzeni adı altında sahneye koydukları ve maalesef bizim hükümetlerimizin de koşar adımlarla takip ettikleri küreselleşmenin hastalıkları, devletlerin siyasi, ekonomik, kültürel hemen her alanda başına bela olmuştur. Başlangıçta, sömürü düzenini hazırlayanların rahatı için düşünülen, çağdaş sömürgecilik fikriyatı olan "küreselleşme"; milletleri kendi şartlarında çözüm üretme konumundan çıkarıp, belli güçlerin çemberine sokarak yönetmek, sömürmek, maksadıyla hazırlanan bir tezgâh halini almıştır... Milletlerin kendi kültür ve inançlarından soyutlanarak, haçlı batının kültür ve inancında yok edilmeye de çalışıldığı bu süreç, milletlerin bünyelerinde hastalıklar oluşturdu. Ekmeğini tarımdan elde edenlerin elinden tarımları, ekmeğini hayvancılıktan elde edenlerin elinden hayvancılıkları, velhasıl milletlerin ellerinden küresel bahanelerle ekmekleri alındı. Prof. Dr. Haydar Baş, "Sosyal Devlet Milli Devlet" adlı eserinde küresel tuzağı şu şekilde dile getirmektedir;"Her geçen gün, özellikle de gelişmiş ülkeler, kendi iç pazarlarını korumada ve yabancı ülkelerin pazarlarını ele geçirmede daha acımasız ve agresif bir tutum takınmaktadırlar. Bunun en temel sebebi, kapitalist modelin yanlış kabulleri ve sonuçlarıdır. Liberal- kapitalist temeller üzerine oturan goabalizim(küreselleşme), her geçen gün üretimde daralmaya neden olduğu için; ülkeler, daralan iç pazarlarını korumada daha ısrarlı olurken, yeterli olmayan iç pazarlarının açığını kapatma üzere de dış pazarları ele geçirmeye uğraşmaktadırlar. Doğal olarak da gücü yeten her ülke, bu adımları atmaya başladığında, bugünkü gözlemlediğimiz "içinden çıkılmaz tablo" kendini göstermektedir." (a.g.e./sayfa;41)Çözüm diye başımıza bela edilen küreselleşme, sosyal hayatın her şubesinde kendini göstermektedir. Küreselleşme başımızın belasıdır, çağın vebasıdır. Çağların vebalarına, kuş gribine, domuz gribine aşılar bulunmaktadır. Küresel hastalıkların aşısı da "Milli Ekonomi Modelidir." Küresel hastalığa yakalanan devletlerin tek çözümü; insanlığın önünde bulunan "Milli Ekonomi Modeli" ve "Sosyal Devlet Milli Devlet" projeleriyle bir an önce bütünleşmektir. Aksi taktirde devletler ve milletler dünya sahnesinden birer birer silinmeye mahkum olacaklardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- ‘Kutlu Dava’ kaderin olsun Oğlum! / 27.01.2025
- Kişi arkadaşının dini üzeredir / 25.01.2025
- Arkadaşlık ilişkileri nasıl olmalıdır? / 23.01.2025
- ‘Sabrın sonu selamettir’ atasözüne güzel bir yaklaşım / 22.01.2025
- Görevin ve hizmetin kutlu olsun Fuat Şengül ağabey / 21.01.2025
- Ateşkes bahane, İsrail katliama devam edecektir / 20.01.2025
- Eğitimin açmazları / 18.01.2025
- Aile ocağı en kıymetli eğitim alanıdır / 17.01.2025
- Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyanlar / 16.01.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın dedikleri aynen çıkıyor / 15.01.2025
- Kişi arkadaşının dini üzeredir / 25.01.2025
- Arkadaşlık ilişkileri nasıl olmalıdır? / 23.01.2025
- ‘Sabrın sonu selamettir’ atasözüne güzel bir yaklaşım / 22.01.2025
- Görevin ve hizmetin kutlu olsun Fuat Şengül ağabey / 21.01.2025
- Ateşkes bahane, İsrail katliama devam edecektir / 20.01.2025
- Eğitimin açmazları / 18.01.2025
- Aile ocağı en kıymetli eğitim alanıdır / 17.01.2025
- Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyanlar / 16.01.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın dedikleri aynen çıkıyor / 15.01.2025