Sıkıntılarla dolu olan yaşadığımız imtihan dünyasında, birde yaptığımız ibadetlerden istenilen lezzeti alamamak gerçekten zordur. İnsanın Allah’a en fazla yakınlık kuracağı zaman dilimi olarak da haber verilen ibadetler, eğer çoğu zaman kişinin sinesine yük gibi geliyor, manevi lezzetlere ulaşılamıyorsa, gerçekten burada ciddi bir sorun var demektir.
Bu konuda uğraş veren ve yolunu bulanlar olduğu gibi hayat boyu ibadetle tanışamadan ya da lezzet alamadan bu dünyadan göçenler de vardır.
Madem hayattayız ve ibadetlerle tanışmışsak eğer, o zaman lezzetlere ulaşmanın da yolunu aramak zorundayız.
Yapılacak bir işin netice vermesini istiyorsak eğer, o işin gereğini de yerine getirmek lazımdır.
Yapılacak ibadetin, kılınacak namazın, lezzetine ve sırrına ermek için öncelikle abdesti tam almak gerekir. Abdest, bir yerde pozitif enerjinin vücudumuza girmesine vesile olan önemli bir etkendir. Salihlerin, velilerin, kâmil insanların sürekli abdestli olmaya verdiği önemi burada aramak daha doğru olur kanaatindeyiz.
“Hz. Osman (r.a.) abdest aldı ve dedi ki: “Ben Resulullah’ın (s.a.v.) şu benim abdestim gibi abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini gördüm: “Kim bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur.” (Buhari, Vudü 25; Müslim, Tahâret 8).
Daha sonra da farz olan bütün ibadetlerini eksiksiz yerine getirmeli, zamanlarını diğer nafile ibadetlerle süslemelidir. Nafile ibadetlerle elde edilecek Hak yakınlığı sayesinde elde edinilen huzur pozitif enerji, hayatın daha mutlu, ibadetin daha lezzetli olmasını sağlayacaktır.
Bu mesele hakkında bir hadisi kutside şu bilgiler haber verilmektedir;
“Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, hiç şüphesiz ben ona harb ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldıklarımdan benim için daha çok sevilmeye değer şeylerle bana yaklaş(a)maz. Kulum bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder; nihayet ben onu severim. Ben onu sevince de, onun işiteceği kulağı, göreceği gözü, tutacağı ve vuracağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Benden isterse, ona verir; bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhari, Rikak: 38, Ahmed İbnu Hanbel (6/256)).
Nafile ibadetlerin Müslümanın ibadet hayatında çok önemli bir yere sahip olmasına rağmen bazı aklı evveller lüzumsuz olduklarına karar verdiği gibi bu konuda uğraş verenleri de boş bir işle uğraştığı zannıyla yolundan alı koymaya çalışırlar.
Aslında yapılan hiçbir işin boşa gitmeyeceği zaten ayetle sabittir.
“Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir.” (Zilzal, 7).
Bu konuda da Peygamber(sav) efendimizin çok önemli bir işareti vardır.
“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb’i: Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” (Tirmizî, Salât, 188)
Öyleyse kimsenin yarım yamalak söylediği sözlere aldanmayın. Gerek farz, gerek sünnet, gerek nafile olsun; gücünüzün yettiği kadar ibadetlerinizi yerine getirin. Bu yolda yürüdükçe, alacağınız lezzetler ve erişeceğiniz sırlar zaten sizin en büyük azığınız olacak, yeter ki yürüyün ibadet ve kulluk yolunda…
Bu konuda uğraş veren ve yolunu bulanlar olduğu gibi hayat boyu ibadetle tanışamadan ya da lezzet alamadan bu dünyadan göçenler de vardır.
Madem hayattayız ve ibadetlerle tanışmışsak eğer, o zaman lezzetlere ulaşmanın da yolunu aramak zorundayız.
Yapılacak bir işin netice vermesini istiyorsak eğer, o işin gereğini de yerine getirmek lazımdır.
Yapılacak ibadetin, kılınacak namazın, lezzetine ve sırrına ermek için öncelikle abdesti tam almak gerekir. Abdest, bir yerde pozitif enerjinin vücudumuza girmesine vesile olan önemli bir etkendir. Salihlerin, velilerin, kâmil insanların sürekli abdestli olmaya verdiği önemi burada aramak daha doğru olur kanaatindeyiz.
“Hz. Osman (r.a.) abdest aldı ve dedi ki: “Ben Resulullah’ın (s.a.v.) şu benim abdestim gibi abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini gördüm: “Kim bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur.” (Buhari, Vudü 25; Müslim, Tahâret 8).
Daha sonra da farz olan bütün ibadetlerini eksiksiz yerine getirmeli, zamanlarını diğer nafile ibadetlerle süslemelidir. Nafile ibadetlerle elde edilecek Hak yakınlığı sayesinde elde edinilen huzur pozitif enerji, hayatın daha mutlu, ibadetin daha lezzetli olmasını sağlayacaktır.
Bu mesele hakkında bir hadisi kutside şu bilgiler haber verilmektedir;
“Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, hiç şüphesiz ben ona harb ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldıklarımdan benim için daha çok sevilmeye değer şeylerle bana yaklaş(a)maz. Kulum bana nafilelerle yaklaşmaya devam eder; nihayet ben onu severim. Ben onu sevince de, onun işiteceği kulağı, göreceği gözü, tutacağı ve vuracağı eli ve yürüyeceği ayağı olurum. Benden isterse, ona verir; bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhari, Rikak: 38, Ahmed İbnu Hanbel (6/256)).
Nafile ibadetlerin Müslümanın ibadet hayatında çok önemli bir yere sahip olmasına rağmen bazı aklı evveller lüzumsuz olduklarına karar verdiği gibi bu konuda uğraş verenleri de boş bir işle uğraştığı zannıyla yolundan alı koymaya çalışırlar.
Aslında yapılan hiçbir işin boşa gitmeyeceği zaten ayetle sabittir.
“Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir.” (Zilzal, 7).
Bu konuda da Peygamber(sav) efendimizin çok önemli bir işareti vardır.
“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb’i: Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” (Tirmizî, Salât, 188)
Öyleyse kimsenin yarım yamalak söylediği sözlere aldanmayın. Gerek farz, gerek sünnet, gerek nafile olsun; gücünüzün yettiği kadar ibadetlerinizi yerine getirin. Bu yolda yürüdükçe, alacağınız lezzetler ve erişeceğiniz sırlar zaten sizin en büyük azığınız olacak, yeter ki yürüyün ibadet ve kulluk yolunda…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025