Kulluğun gereği ibadettir. Ve Allah’ın emridir. Yüce Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’inde bu gerçeği şöylece beyan etmiştir: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.” (Nisa Suresi/36)
Hayatta en hakiki gerçeklerden biri olan ölüme hazırlık için dahi ciddi bir ibadet hayatına ihtiyacımız vardır. Bu konuda Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (sav) efendimiz şu uyarıyı yapmaktadır:
Berâ (ra) anlatıyor: “Biz Resulullah, aleyhissalâtu vesselâm’la birlikte bir cenazede beraberdik. Aleyhissalâtu vesselâm kabrin kenarına oturup ağladılar, öyle ki (gözyaşlarıyla) toprak ıslandı. Sonra da: “Ey kardeşlerim İşte (başımıza gelecek) bu aynı (ölüm hadisesi) için iyi hazırlanın” buyurdular.” (Kütüb-i-Sitte 7244)
Yüce Allah’ın mülkünde ibadetsiz yaşanamayacağına ibret için şu kıssayı hatırlatmada fayda vardır.
Ariflerden birine adamın biri sormuş:
“—Ben dünyada ibadet etmeden yaşamak istiyorum, bunun yolu var mı?” diye Arif cevaben;
-“Mülk sahibinin mülkünü terk etmek şartıyla evet” Adam;
-“Mülkü nasıl terk edeyim. Her yer mülk sahibi olan Allah’ın değil mi?” deyince Arif cevaben;
-”Mademki yaşadığımız mülk Allah’ındır, O zaman mülk sahibinin mülkünde onun istediği gibi yaşayacaksın; ibadette mülk sahibinin istekleri arasındadır.” cevabını alınca adam, böylece dünya hayatında ibadetsiz olunamayacağını öğrenerek huzurdan ayrılır.
İnsanlar yaratılış gayelerinin dışına “hayat ölüm dengesini” koruyamadıklarından çıkmaya başlamışlardır. Her canlı için mademki ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. O zaman hayat, ölüm eksenli düşünülmek durumundadır. Canlılar, hayatını devam ettirirken ansızın ölebilmektedir.
Hiçbir canlı hayatının nasıl, nerede, ne şekilde, biteceğini bilemez. O halde; dünya hayatımızı devam ettirirken, her an ölebileceğimizi de hesaba katarak yaşarsak, sürprizle karşılaşmamış oluruz.
Peygamberimiz bu konuda bizi çok net bir şekilde uyarmıştır;
“Hz. Enes (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) yere bir çizgi çizdi ve: “Bu insanı temsil eder” buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: “Bu da ecelini temsil eder” buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra: “Bu da emeldir” dedi ve ilâve etti: “İşte insan daha böyle iken (yani emeline kavuşmadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir.” (Kütübi-sitte /148)
Ama biz böyle mi yapıyoruz? Maalesef, dünyalık işlerimiz konusunda; yarını bırakın da onlarca sene sonranın hesaplarını yaparken “yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecek gibi de dünyaya çalışın” ölçüsünü unutup, hiç ölmeyecekmiş gibi sadece dünya ile alakalı hesaplar peşinde koşmaktayız.
O zamanda yol almamaktayız “ mümin iki kanatlı kuş gibidir, bir kanadı dünya içindir, bir kanadı da, ahiret içindir” kuralı ihlal edildiği için seyrimiz ve hedefimiz şaşmaktadır.
Onun içindir ki gerçek huzurdan mahrum yaşamaktayız. Biz dünya ile alakalı plansız ve programsız yaşansın demiyoruz. Aksine gerek dünya, gerekse ahiretle alakalı konuların ihmal edilmeden yaşanmasından yanayız. Yüce Allah bizi kendine kul olmamız ve Ona ibadet etmemiz için yaratmıştır. “Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariat suresi 56. Ayet)
Hayatta en hakiki gerçeklerden biri olan ölüme hazırlık için dahi ciddi bir ibadet hayatına ihtiyacımız vardır. Bu konuda Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (sav) efendimiz şu uyarıyı yapmaktadır:
Berâ (ra) anlatıyor: “Biz Resulullah, aleyhissalâtu vesselâm’la birlikte bir cenazede beraberdik. Aleyhissalâtu vesselâm kabrin kenarına oturup ağladılar, öyle ki (gözyaşlarıyla) toprak ıslandı. Sonra da: “Ey kardeşlerim İşte (başımıza gelecek) bu aynı (ölüm hadisesi) için iyi hazırlanın” buyurdular.” (Kütüb-i-Sitte 7244)
Yüce Allah’ın mülkünde ibadetsiz yaşanamayacağına ibret için şu kıssayı hatırlatmada fayda vardır.
Ariflerden birine adamın biri sormuş:
“—Ben dünyada ibadet etmeden yaşamak istiyorum, bunun yolu var mı?” diye Arif cevaben;
-“Mülk sahibinin mülkünü terk etmek şartıyla evet” Adam;
-“Mülkü nasıl terk edeyim. Her yer mülk sahibi olan Allah’ın değil mi?” deyince Arif cevaben;
-”Mademki yaşadığımız mülk Allah’ındır, O zaman mülk sahibinin mülkünde onun istediği gibi yaşayacaksın; ibadette mülk sahibinin istekleri arasındadır.” cevabını alınca adam, böylece dünya hayatında ibadetsiz olunamayacağını öğrenerek huzurdan ayrılır.
İnsanlar yaratılış gayelerinin dışına “hayat ölüm dengesini” koruyamadıklarından çıkmaya başlamışlardır. Her canlı için mademki ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. O zaman hayat, ölüm eksenli düşünülmek durumundadır. Canlılar, hayatını devam ettirirken ansızın ölebilmektedir.
Hiçbir canlı hayatının nasıl, nerede, ne şekilde, biteceğini bilemez. O halde; dünya hayatımızı devam ettirirken, her an ölebileceğimizi de hesaba katarak yaşarsak, sürprizle karşılaşmamış oluruz.
Peygamberimiz bu konuda bizi çok net bir şekilde uyarmıştır;
“Hz. Enes (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) yere bir çizgi çizdi ve: “Bu insanı temsil eder” buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: “Bu da ecelini temsil eder” buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra: “Bu da emeldir” dedi ve ilâve etti: “İşte insan daha böyle iken (yani emeline kavuşmadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir.” (Kütübi-sitte /148)
Ama biz böyle mi yapıyoruz? Maalesef, dünyalık işlerimiz konusunda; yarını bırakın da onlarca sene sonranın hesaplarını yaparken “yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecek gibi de dünyaya çalışın” ölçüsünü unutup, hiç ölmeyecekmiş gibi sadece dünya ile alakalı hesaplar peşinde koşmaktayız.
O zamanda yol almamaktayız “ mümin iki kanatlı kuş gibidir, bir kanadı dünya içindir, bir kanadı da, ahiret içindir” kuralı ihlal edildiği için seyrimiz ve hedefimiz şaşmaktadır.
Onun içindir ki gerçek huzurdan mahrum yaşamaktayız. Biz dünya ile alakalı plansız ve programsız yaşansın demiyoruz. Aksine gerek dünya, gerekse ahiretle alakalı konuların ihmal edilmeden yaşanmasından yanayız. Yüce Allah bizi kendine kul olmamız ve Ona ibadet etmemiz için yaratmıştır. “Ben, insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariat suresi 56. Ayet)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025