Küçüksu Kasrı, "Göksu Kasrı" olarak da bilinir. İstanbul'da Küçüksu'da, Göksu Deresi'nin Boğaz'a döküldüğü noktanın hemen yakınında, deniz kıyısındaki kasır. Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmış, 1856'da tamamlanmıştır.
Hasbahçe'nin sarayları
17.Yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda "Bağçe-i Göksu" adıyla anılan Hasbahçe'nin (bugün Küçüksu Çayırı'nın bulunduğu alan) eşsiz doğal güzellikleriyle ilk olarak Sultan IV. Murat'ın (1623-1640) ilgisini çektiği ve 18. yüzyıl başlarında bu çevrede ilk yapılaşmaların görüldüğü bilinmektedir. Sultan I. Mahmut (1730-1754) bu Hasbahçe'nin deniz kıyısına iki katlı ve ahşap bir saray yaptırmış, bu yapı III. Selim (1789-1807) dönemlerinde onarılarak kullanılmış, Sultan Abdülmecit dönemindeyse (1839-1861) padişahın emriyle yıktırılmış ve yerine bugünkü kargir yapı inşa edilmiştir.
Sultan Abdülaziz döneminde elden geçirildi
1857 yılında hizmete giren ve üç katlı olan Küçüksu Kasrı'ının bodrum katı mutfak, kiler ve hizmetçi odalarına ayrılmış, öbür katlar ise bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiştir. Dinlenme ve av için kullanılan, bir "biniş kasrı" niteliğindeki bu yapı Sultan Abdülaziz dönemin de(1861-1876) elden geçirilmiş, zaman zaman çeşitli onarımlar görerek günümüze kadar ulaşmış, ancak bu arada eski saraylardan kalan ve çeşitli işlevlerdeki eklentilerini kaybetmiştir.
Bir dönem Devlet Konukevi olarak kullanılmış
Kabartmalarla süslü, hareketli deniz cephesinde, bu cepheye yaslanmış şadırvanlı küçük havuzunda ve merdivenlerinde çeşitli batılı süsleme motifleri kullanılmış, iç mekânları değerli eşyalar ve sanat eserleriyle bezenmiştir.
Alçı kabartma ve kalem işi süslemeli tavanları, birbirinden farklı renk ve biçimde, kıymetli mermerlerle yapılmış şömineleri, ince işçilikli parkeleri, çeşitli üsluplardaki mobilyaları, Sultan Abdülmecit tuğralı aynaları, kristal avize ve şamdanları, çoğunluğu Hereke yapımı halı ve seccadeleri, değerli tablolarıyla eşsiz bir sanat müzesi niteliğine bürünen Küçüksu Kasrı, Cumhuriyet döneminde bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış, daha sonra da bir müze-saray olarak ziyarete açılmıştır.
Hasbahçe'nin sarayları
17.Yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda "Bağçe-i Göksu" adıyla anılan Hasbahçe'nin (bugün Küçüksu Çayırı'nın bulunduğu alan) eşsiz doğal güzellikleriyle ilk olarak Sultan IV. Murat'ın (1623-1640) ilgisini çektiği ve 18. yüzyıl başlarında bu çevrede ilk yapılaşmaların görüldüğü bilinmektedir. Sultan I. Mahmut (1730-1754) bu Hasbahçe'nin deniz kıyısına iki katlı ve ahşap bir saray yaptırmış, bu yapı III. Selim (1789-1807) dönemlerinde onarılarak kullanılmış, Sultan Abdülmecit dönemindeyse (1839-1861) padişahın emriyle yıktırılmış ve yerine bugünkü kargir yapı inşa edilmiştir.
Sultan Abdülaziz döneminde elden geçirildi
1857 yılında hizmete giren ve üç katlı olan Küçüksu Kasrı'ının bodrum katı mutfak, kiler ve hizmetçi odalarına ayrılmış, öbür katlar ise bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiştir. Dinlenme ve av için kullanılan, bir "biniş kasrı" niteliğindeki bu yapı Sultan Abdülaziz dönemin de(1861-1876) elden geçirilmiş, zaman zaman çeşitli onarımlar görerek günümüze kadar ulaşmış, ancak bu arada eski saraylardan kalan ve çeşitli işlevlerdeki eklentilerini kaybetmiştir.
Bir dönem Devlet Konukevi olarak kullanılmış
Kabartmalarla süslü, hareketli deniz cephesinde, bu cepheye yaslanmış şadırvanlı küçük havuzunda ve merdivenlerinde çeşitli batılı süsleme motifleri kullanılmış, iç mekânları değerli eşyalar ve sanat eserleriyle bezenmiştir.
Alçı kabartma ve kalem işi süslemeli tavanları, birbirinden farklı renk ve biçimde, kıymetli mermerlerle yapılmış şömineleri, ince işçilikli parkeleri, çeşitli üsluplardaki mobilyaları, Sultan Abdülmecit tuğralı aynaları, kristal avize ve şamdanları, çoğunluğu Hereke yapımı halı ve seccadeleri, değerli tablolarıyla eşsiz bir sanat müzesi niteliğine bürünen Küçüksu Kasrı, Cumhuriyet döneminde bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış, daha sonra da bir müze-saray olarak ziyarete açılmıştır.