İnce İngiliz gözlükleriyle ağır sosyolojik tespitleri yaparken gerim gerim gerinen Hasan Bülent Kahraman Sabah'ta yazıyor. Buram buram İngiliz kokuyor derken bıyık altı gülenler vardı. Ben bunları da işi bilenler olarak tanımlardım. Bu tanımım bugün netliğe kavuştu hem de ne menem bir yazıyla.Abdülhamit Bilici Zaman'daki yazısında önce kendi adını Abdülhamit ile özdeşleştirip romantizm kokmuş. Üstüne son Osmanlı'nın cenazesindeki birlik üzerinden maneviyatın silahını takınmış. Üstüne de çekinmemiş birkaç gün önce yayınlanan Yahudi Araştırmasına ilişkin belirlemelerini sunmuş.Her ikisi de yazısının sonunda bu ne biçim sonuç kardeşim. Bu nasıl bir yaklaşım diyerek mahalleye yeniden diyolog çağrıları yapmışlar.Şimdi arka arkaya dizince Kurtlar Vadisi'ne konu olacak bir ilişki çıkmıyor mu ne dersiniz? Hoş Vadi bile diyologçu oldu ya, o da ayrı bir yazı konusu?İngiliz kokusu, diyolog çağrısı, Osmanlı vurgusu üstüne bir de Yahudi Araştırması'nın beğenilmeyen sonuçları.Bunlar aynı borazandan öterler derken olur mu öyle şey her yazarın kendine has bir çizgisi vardır diyenlere daha verecek çok cevabım var amma şu ikiz kardeşlerin yazılarını arka arkaya okuyun zerre kadar fark bulamazsınız.Benim derdime gelince. Diyologçular değil miydi şehit cenazeleri üzerinden açılımın önünü kesmeyin diyenler. Azizler toplansın bir günah çıkartsınlar bence. Osmanlı Hanedanından Ertuğrul Osman Osmanoğlu'nun cenazesinden nemalanmak ne demek oluyor.Ayıptır. Cenaze üzerinden diyolog çağrısı yapmak İngiliz'in bile aklına gelmez amma boynuz kulağı geçmiş. Bunlar yazar değil daktilocu deyince kızıveriyorlar. Biz, "siz aynı kelamı değiştirmeyi bile beceremeden yazarsınız" deyişimiz tam da burada vesikalaşmıştır.Sonra aynı isimler utanmazlar sıkılmazlar ne olacak bu gazetecilik diyerek ahkam keserler. Adamın gönlü bağımsız değil ki, adamın kalemi bağımsız değil ki söylenecek sözü olsun. Özne yüklem araya sokuştur diyologu ver yansın. İddiam şudur ki; bu arkadaşların yazılarını alalım, ortaokul kompozisyon yarışmasına sokalım. Kopyadan sıfır çekmezlerse ben de hiçbir şey bilmiyorum.Ne diyeyim üst üste koysunlar bu gazeteleri ek halinde versinler. Arada dağıtım giderleri düşer. Hem de bu kadar yazar maaşına gerek kalmaz.Amma bir el var ki o gazeteye el uzatırken yahu bunlar bizdendir diyerek alıyor. Bizdendir diyerek çocuklarına al oku fikrin gelişsin diyor. Bu nefes bizim değil. Bu ses bizim mihrapta çınlayan ses değil. Bu ses çan sesi! Aç kurt sesi. Son bir soru ile bitireyim; bir baba oğlunu çan sesleri altında bir kurda teslim edecek kadar gaddar olabilir mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012