Korunma vesilesi olarak Zikrullah

Numan b. Beşir (r.a.) rivâyet etmiştir: "Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Şunu da biliniz ki, insanın vücudunda bir et parçası vardır; o et parçası düzgün olursa/salâh bulursa, bütün vücut düzgün olur/ salâh bulur, o bozuk olursa, bütün vücut da bozulur. Biliniz ki o et parçası kalptir."

Kalbin salâh bulması ancak Zikrullah ile mümkündür. Zikrullah'ın hâkim olduğu kalp, Allah'ın tecelli ettiği kalptir, Beytullah'tır.

O zaman o kalp salâh bulur. Hadis-i şerifte belirtildiği üzere kalp salâh bulursa, bütün vücut salâh bulur. Cenâb-ı Hakk kulunu koruması altına alır.

Cenâb-ı Hakk, Felâk ve Nâs Sûrelerinde yaratılmışların şerrinden Zâtına sığınmayı emrediyor. İhlâs, Felâk ve Nâs Sûrelerini okuyan kul, Allah'a sığınmış olur. Kur'ân-ı Kerim okumak Allah'ı zikirdir. Kur'ân-ı Kerim'in bizzat kendisi zikirdir.

Abdullah b. Habîb'den (radiyallahu anh) şöyle rivâyet edilmiştir: "Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ona şöyle demiştir: Sabah-akşam 'Kul hüvellahü Ehad' ile Muavvizeteyn'i üç kere okursan, o gün bunlar sana her şeye karşı yeter." 

Sadece Kur'ân-ı Kerim okumakla değil, euzu besmeleyi okumakla ve daha birçok zikir lafızlarıyla Allah'a sığınılır. O zaman Cenâb-ı Hakk kulunu koruma altına alır.
Bu zikir lafızlarının, duaların bildirildiği hadis-i şeriflerin bazılarını aktaralım:

Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve âlihi) kızlarından birinden; "O (sallallahu aleyhi ve âlihi), ona şöyle buyurdu:

(Kızım!) Sabaha çıkınca şöyle de: 'Sübhanallahi ve-bi-hamdih. Velâ kuvvete illâ billah. Mâ şâellahu kâne vemâ lem yeşe' lem yekün. A'lemü ennellahe alâ külli şey'in kadîr. Ve ennellahe kad ehâta bi-külli şey'in ilmâ/Allah'ı tesbih ederim, O'na hamd olsun. Allah'ın gücünün dışında başka kuvvet yoktur. Allah'ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Biliyorum ki Allah, her şeye muktedirdir. Allah her şeyi ilmi ile kuşatmıştır.'

Her kim bunları sabahleyin okursa akşama kadar korunmaya alınır; akşamleyin okursa sabaha kadar korunmaya alınır." 

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim sabahleyin üç kere 'Bismillahillezî lâ yadurru mea ismihî şey'un fi'l-ardı velâ fi's-semâi ve huve's-Semî'ul-Alîm' derse, o gün kendisine âni bir belâ isabet etmez. Kim de akşamleyin okursa gece ona âni bir belâ isabet etmez." 

"Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Allah'ım! Senden dinde sebât, doğrulukta azîmet (gayret), nimetine karşı şükür ve doğru bir dil ile kurtuluşa eren bir kalp dilerim. Bildiğin her (zararlı) şeyin şerrinden Sana sığınırım. Bildiğin her (yararlı) şeyin hayrını Senden dilerim. Bildiğin her günah için senden mağfiret dilerim. Şüphesiz Sen gaybları en iyi bilensin."

(Şeddâd dedi ki:) Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: "Herhangi bir Müslüman yatağına vardığında, Allah'ın Kitâbından bir sûre okursa Allah, uyanıncaya kadar koruması için ona bir melek görevlendirir de uyanıncaya kadar hiçbir şey ona sıkıntı veremez."  

Ebû Hureyre'den şöyle demiştir: "Adamın biri Resûl-i Ekrem'e gelip; 'Ey Allah'ın Resûlü! Dün gece beni ısıran akrepten çok rahatsız oldum' dedi.

Bunun üzerine Allah'ın Resûlü; 'Eğer sen yatarken, 'Allah'ın Kelimât-i Tammesine   sığınıyorum' diye dua etmiş olsaydın, sana hiçbir şey zarar vermezdi' buyurdu."  

İmam Hüseyin b. Ali'den (radiyallahu anh); "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Gemiye binip denize açılan ümmetimin boğulmaya karşı güvenceleri ancak şu dualarıdır: '(Nuh dedi ki:) Onun yürümesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Rabb'im, Gafûr'dur, Rahîm'dir.   Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler'  "  

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kim akşamleyin Duhân Sûresi'nin tümünü, Hâmîm Ğâfir'in başından 'ileyhi'l-masîr'e kadar ve Âyet el-Kürsî'yi de okursa sabaha kadar korunmaya alınır; kim bunları sabahleyin okursa, akşama kadar korunmaya alınır."  

İbn Abbâs'dan: "(Düşmanınız olan) İnsanlar sizin için bir ordu topladı. Onlardan korkun! (Bu, onların imanını artırdı ve), 'Allah bize yeter, O ne güzel Vekîldir' dediler"   âyeti hakkında İbn Abbâs şu yorumu yapmıştır: "Bu sözü İbrâhim aleyhisselâm ateşe atıldığı zaman söylemiştir. Hz. Peygamberde (sallallahu aleyhi ve âlihi) bu sözü, bir adam O'na, 'İnsanlar sizin aleyhinizde bir araya geldi' dediği zaman söylemiştir."  

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kıyâmet öncesinde, karanlık gecenin parçaları gibi fitneler çıkacaktır. İşte o zaman kişi mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak ya da mü'min olarak akşamlayıp, kafir olarak sabahlayacaktır. O zaman oturan ayaktakinden, yürüyen koşandan daha hayırlı olacak. Öyleyse (o zaman) yaylarınızı kırın, kirişlerini koparın! Kılıçlarınızı taşa vurup körletin! Sizden birinin evine girerlerse Âdem'in iki oğlundan en hayırlısı (yani ölen) olsun." 

Hadis-i şerifte anlatılan Kıyâmet öncesi fitneler zamanında öyle bir dönem olacak ki; kişi, Müslüman olarak sabahlayacak, kafir olarak akşamlayacak. Çok basit bir menfaat uğruna, basit bir dünya nimetine dinini satacak, bir mevki, rütbe, yada para gibi. Peygamber Efendimiz o günün kurtuluşunu salih amellere sarılmak olarak göstermiştir:

Ümmü Mâlik el-Behziye: "Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) fitneden bahsetti ve onun yakın olduğunu beyan etti.

Dedim ki: 'Ey Allah Resûlü! O zaman insanların en iyisi kimdir?'

'Hayvanların içinde olup da onların hakkını veren, bir yandan da Rabbine ibâdet eden kişi. Bir de düşmana güçlü görünmek ve onu korkutmak için at besleyen kişi'." 

Bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurulur: "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Herc (fitne) zamanında ibâdet etmek, Bana hicret etmek gibidir." 

Peygamber Efendimiz, fitne zamanı ibâdetlere sarılmanın önemini bildirmiştir. Hiç şüphesiz Kıyâmet kopacaktır. Bu durumda sâlih amellere sarılmaktan başka çıkış yolu yoktur:

Übeyy'den; "Gecenin üçte ikisi geçtiği zaman Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) kalkıp şöyle seslenirdi: Ey insanlar! Allah'ı zikredin! 'Sarsıcı' kesin gelecek; 'takipçi' de onun arkasından gelecektir. Ölüm ise içindeki bütün zorlukları ile kapımızı çalmaktadır." 

Abdulkadir Geylani Hazretlerinin "Geylani Tefsiri" adlı eserinde, Felâk Sûresi'nin tefsirinde, sûrenin hatimesi bölümünde şunlar yazar:

"Ey Allah-u Teâlâ'ya iltica etmiş, O'nun lutuf ve ihsanını, kuvvet ve kudretini almaya kabiliyetli olan Muhammedî! Burada Senin üzerine düşen görev şudur:

Allah'ı devamlı zikretmeye, Kur'ân-ı Kerim okumaya, Nebiy-yi Muhtar'dan (seçilmiş peygamber) miras kalan zikir ve tesbihatını her hâlinde, her ânında, özellikle de geceleyin, seher vakitlerinde ve gündüzün başlangıç ve bitiş anlarında tekrar tekrar yapmaya özen göster. Böyle olduğun takdirde Allah-u Teâlâ'nın, gecenin ve gündüzün her ânında seni korumasına, muhafaza etmesine nâil olursun; yaptıkları sihir, büyü gibi şeylerle düşmanlarının sana verebilecekleri zararları, Cenâb-ı Hakk gücü ve kudreti ile senden uzak tutar."
 
İbâdetler Allah'ı anmak O'nu zikretmek için yapılır. Zikrullah tüm ibâdetlerin özüdür. İbâdetlerde huşû dediğimiz olayı yakalamak, ibâdetlerin sâlih olabilmesi, ancak zikrullahı hayatımızda hâkim unsur hâline getirmekle mümkündür.

Bu durumda ibâdetler, bizim için âhir zaman fitnelerine karşı koruyucu unsur olurlar. Özetle söyleyecek olursak, kalbimizin, bedenimizin, imanımızın muhafazası için, tüm şerlerden, âni belâlardan korunmak için zikrullaha sarılmak lazımdır." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)