Televizyonlar, radyolar, gazeteler, dergiler…
Bütün bu basın yayın organlarına kitle iletişim araçları diyoruz.
‘Kitle iletişim araçları’ ne tür bir fonksiyon icra eder?
Adı üzerinde toplumun iletişimini sağlar. Toplumu ilgilendiren olayları halka ulaştırır. Coğrafi engelleri ortadan kaldırarak, fiziki zorlukları minimize ederek haberin, bilginin, yorumun ‘genel’e yayılmasını, ‘kamu’ya mal olmasını sağlar.
Kitle iletişim araçları kullanılış amacı ve şekline göre toplum ve fert için olumlu ya da olumsuz rol oynar.
Medya toplumu yönlendirme, ‘kamuoyu’ oluşturma kabiliyeti nedeni ile büyük bir güçtür. Devlet sisteminin yasama, yürütme ve yargıdan oluşan üç temel organından sonra basın-yayının geldiği kabul edilir. Hatta bir kısım uzmanlar basın-yayının bu üç temel erkten önce geldiğini ifade ediyorlar.
Basın yayın aynı zamanda büyük bir baskı aracıdır. Bu gücü nedeni ile yanlış eller tarafından karanlık amaçlara da hizmet eder olmuştur. Para babaları, holdingler, tröstler aynı zamanda medya devi olmak için de çaba sarf etmiştir. Totaliter rejimler kontrolleri altında medya kuruluşları olmasını istemiştir.
Medya bir kısım güç odakları tarafından pislikleri örtmek için kalkan, ihaleleri alabilmek, rakipleri sindirebilmek için şantaj aracı, karanlık emellere hizmet etmek için ‘yıkıcı’, ‘tahripkâr’ ve ‘bölücü’ rol oynayan bir silah olarak da kullanılmıştır.
Günümüzde kitle iletişim araçları, küresel güçler, dünyaya yön vermek isteyen devletler ve uluslararası sermaye grupları tarafından ‘yanlışa yönlendirme’, ‘suni krizler meydana getirme’, ‘spekülasyonlar oluşturarak haksız kazançlar elde etme’ gibi şer amaçlara hizmet ettirilmektedir.
Türkiye gibi liderlik potansiyeli taşıyan bir ülkenin aydınlık geleceğine basının katkısının ne kadar büyük olabileceğini izah etmeye bile gerek yok aslında. Ancak mevcut durum böyle mi?
Şu anda elinizde olan güzide gazete gibi bir kısım basın yayın kuruluşları gerçekten doğru amaca hizmet ediyor. Ancak çoğunluk için aynısını söylemek ne yazık ki mümkün değil.
Türkiye’de kitle iletişim araçlarının uzun yıllardır neye hizmet ettiğini irdelersek hiç de iç açıcı sonuçlar elde edemediğimizi görürüz. Medya, toplumu, zamanla her ‘olumsuzluğa’ alıştırıcı bir rol oynadı. Toplumsal bünyemizin bağışıklık elemanları, savunma mekanizmaları mesabesindeki güzel değerlerimizi aşındırdı. Ahlaksızlığı, sapıklığı, kimliksizliği ve şahsiyetsizliği reklâm etti.
Medya aracılığı ile topluma hiçbir olumlu katkısı olmayan, kınanması gereken kişiler örnek şahsiyetler gibi gündem ediliyor. Örf ve adetlerimize, milli ve manevi değerlerimize saldıranlar kahraman olarak tanıtılıyor. Milli bilincimiz derin yaralar aldı. ‘gayri milli basın’ güzelliklerimizin katili oldu.
Böylesi kitle iletişim araçlarının milletimizi yüceltecek, birlik beraberliği tesis edecek, maddi ve manevi yaralarımızı saracak ‘gerçek liderleri’, ‘örnek şahsiyetleri’ gündem etmesini beklemek saflığın bile ötesinde bir yaklaşımdır. Çünkü bu tür gerçek liderler milletimizin dünya üzerinde hak ettiği yere gelmesini sağlayacak ve sömürünün önüne geçecektir.
Global güçlere, karanlık emellere ustalıkla hizmet eden bir kısım medyanın milletin öz evladı olan şahsiyetleri reklâm etmesi ‘efendilerinin çıkarları’na ters düşecektir.
Müslümanlar birkaç asırdan beri devlet yönetimi, insan hakları ve ekonomi sahasında kendi özünden ilham alan bir sistem ortaya koyamadılar.
Güçlü düşmanlarımızın kapsamlı çabaları, içimizdeki uzantıları, nüfuz ajanları, soyut harp teknikleri ile milli direncimizi kırdığı, bölücülüğü güçlendirdiği dönemde büyük bir lider ortaya çıkıyor; insan hakları konusunda bir tez ortaya koyuyor ve ‘Veda Hutbesinde İnsan hakları’ adlı eseri yazıyor. ‘Bizim’ insan hakları anlayışımızı ifade ederken, ‘Batı’nın yaklaşımı ile karşılaştırarak üstünlüğümüzü vurguluyor.
Devlet yönetimi ile ilgili de yine özümüzden ilham alan bir eser ortaya koyuyor ve gerçek sosyal devleti hayata geçirecek ‘Sosyal Devlet - Milli Devlet’ tezini oluşturuyor.
Ekonomide öz kültürümüzün ürünü olan güçlü ve etkileyici bir tez oluşturuyor; ‘Milli Ekonomi Modeli’ adlı eserini yazıyor. 10’a yakın Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi düzenleniyor. Dünyanın pek çok ülkesinden 200’ün üzerinde ilim adamı tarafından bu eser İktisat ilminde bir devrim olarak nitelendiriliyor ve müellifi oy birliği ile Nobel’e aday gösteriliyor.
Müslüman Türk Milletini ilgilendiren her konuda en güzel çalışma ortaya koymayı; milleti tehdit eden her olayın karşısında tüm varlığı ile durmayı, milletimizin maddi ve manevi varlığına ve birliğine sahip çıkmayı vazife biliyor.
Yukarıda sayılanlardan çok daha fazlasını başaran büyük lider Prof. Dr. Haydar Baş’ın, her medya kuruluşunun en fazla yer verdiği insan olması beklenmez mi?
Basın, gerçekten bu milletin aydınlık geleceğine hizmet ediyor olsa beklenir elbet. Ama bu haliyle, kendisini kullanan güçlerin isteği doğrultusunda hareket eden medya kuruluşları Prof. Dr. Haydar Baş gibi bir büyük değeri görmezden gelerek halkın teveccühünü engellemeye çalışıyor.
Artık yüce milletimizin bu gerçekleri görmesi ve kendisini hak ettiği yere getirecek gerçek liderine sahip çıkması gerekiyor. Okyanus ötesinden icazet almaya ihtiyacı olmayan, milletinin özünü temsil eden, bilgili, gönül ehli, ferasetli, basiretli, cesaretli örnek insan milletinin desteği ile çok büyük işler yapacak; yıllardır emek verip yetiştirdiği binlerce genç insandan oluşan ehil kadrosu ile birlikte Türkiye’yi gerçek bağımsızlığına kavuşturarak ‘lider ülke’ haline getirecektir.
Bütün bu basın yayın organlarına kitle iletişim araçları diyoruz.
‘Kitle iletişim araçları’ ne tür bir fonksiyon icra eder?
Adı üzerinde toplumun iletişimini sağlar. Toplumu ilgilendiren olayları halka ulaştırır. Coğrafi engelleri ortadan kaldırarak, fiziki zorlukları minimize ederek haberin, bilginin, yorumun ‘genel’e yayılmasını, ‘kamu’ya mal olmasını sağlar.
Kitle iletişim araçları kullanılış amacı ve şekline göre toplum ve fert için olumlu ya da olumsuz rol oynar.
Medya toplumu yönlendirme, ‘kamuoyu’ oluşturma kabiliyeti nedeni ile büyük bir güçtür. Devlet sisteminin yasama, yürütme ve yargıdan oluşan üç temel organından sonra basın-yayının geldiği kabul edilir. Hatta bir kısım uzmanlar basın-yayının bu üç temel erkten önce geldiğini ifade ediyorlar.
Basın yayın aynı zamanda büyük bir baskı aracıdır. Bu gücü nedeni ile yanlış eller tarafından karanlık amaçlara da hizmet eder olmuştur. Para babaları, holdingler, tröstler aynı zamanda medya devi olmak için de çaba sarf etmiştir. Totaliter rejimler kontrolleri altında medya kuruluşları olmasını istemiştir.
Medya bir kısım güç odakları tarafından pislikleri örtmek için kalkan, ihaleleri alabilmek, rakipleri sindirebilmek için şantaj aracı, karanlık emellere hizmet etmek için ‘yıkıcı’, ‘tahripkâr’ ve ‘bölücü’ rol oynayan bir silah olarak da kullanılmıştır.
Günümüzde kitle iletişim araçları, küresel güçler, dünyaya yön vermek isteyen devletler ve uluslararası sermaye grupları tarafından ‘yanlışa yönlendirme’, ‘suni krizler meydana getirme’, ‘spekülasyonlar oluşturarak haksız kazançlar elde etme’ gibi şer amaçlara hizmet ettirilmektedir.
Türkiye gibi liderlik potansiyeli taşıyan bir ülkenin aydınlık geleceğine basının katkısının ne kadar büyük olabileceğini izah etmeye bile gerek yok aslında. Ancak mevcut durum böyle mi?
Şu anda elinizde olan güzide gazete gibi bir kısım basın yayın kuruluşları gerçekten doğru amaca hizmet ediyor. Ancak çoğunluk için aynısını söylemek ne yazık ki mümkün değil.
Türkiye’de kitle iletişim araçlarının uzun yıllardır neye hizmet ettiğini irdelersek hiç de iç açıcı sonuçlar elde edemediğimizi görürüz. Medya, toplumu, zamanla her ‘olumsuzluğa’ alıştırıcı bir rol oynadı. Toplumsal bünyemizin bağışıklık elemanları, savunma mekanizmaları mesabesindeki güzel değerlerimizi aşındırdı. Ahlaksızlığı, sapıklığı, kimliksizliği ve şahsiyetsizliği reklâm etti.
Medya aracılığı ile topluma hiçbir olumlu katkısı olmayan, kınanması gereken kişiler örnek şahsiyetler gibi gündem ediliyor. Örf ve adetlerimize, milli ve manevi değerlerimize saldıranlar kahraman olarak tanıtılıyor. Milli bilincimiz derin yaralar aldı. ‘gayri milli basın’ güzelliklerimizin katili oldu.
Böylesi kitle iletişim araçlarının milletimizi yüceltecek, birlik beraberliği tesis edecek, maddi ve manevi yaralarımızı saracak ‘gerçek liderleri’, ‘örnek şahsiyetleri’ gündem etmesini beklemek saflığın bile ötesinde bir yaklaşımdır. Çünkü bu tür gerçek liderler milletimizin dünya üzerinde hak ettiği yere gelmesini sağlayacak ve sömürünün önüne geçecektir.
Global güçlere, karanlık emellere ustalıkla hizmet eden bir kısım medyanın milletin öz evladı olan şahsiyetleri reklâm etmesi ‘efendilerinin çıkarları’na ters düşecektir.
Müslümanlar birkaç asırdan beri devlet yönetimi, insan hakları ve ekonomi sahasında kendi özünden ilham alan bir sistem ortaya koyamadılar.
Güçlü düşmanlarımızın kapsamlı çabaları, içimizdeki uzantıları, nüfuz ajanları, soyut harp teknikleri ile milli direncimizi kırdığı, bölücülüğü güçlendirdiği dönemde büyük bir lider ortaya çıkıyor; insan hakları konusunda bir tez ortaya koyuyor ve ‘Veda Hutbesinde İnsan hakları’ adlı eseri yazıyor. ‘Bizim’ insan hakları anlayışımızı ifade ederken, ‘Batı’nın yaklaşımı ile karşılaştırarak üstünlüğümüzü vurguluyor.
Devlet yönetimi ile ilgili de yine özümüzden ilham alan bir eser ortaya koyuyor ve gerçek sosyal devleti hayata geçirecek ‘Sosyal Devlet - Milli Devlet’ tezini oluşturuyor.
Ekonomide öz kültürümüzün ürünü olan güçlü ve etkileyici bir tez oluşturuyor; ‘Milli Ekonomi Modeli’ adlı eserini yazıyor. 10’a yakın Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi düzenleniyor. Dünyanın pek çok ülkesinden 200’ün üzerinde ilim adamı tarafından bu eser İktisat ilminde bir devrim olarak nitelendiriliyor ve müellifi oy birliği ile Nobel’e aday gösteriliyor.
Müslüman Türk Milletini ilgilendiren her konuda en güzel çalışma ortaya koymayı; milleti tehdit eden her olayın karşısında tüm varlığı ile durmayı, milletimizin maddi ve manevi varlığına ve birliğine sahip çıkmayı vazife biliyor.
Yukarıda sayılanlardan çok daha fazlasını başaran büyük lider Prof. Dr. Haydar Baş’ın, her medya kuruluşunun en fazla yer verdiği insan olması beklenmez mi?
Basın, gerçekten bu milletin aydınlık geleceğine hizmet ediyor olsa beklenir elbet. Ama bu haliyle, kendisini kullanan güçlerin isteği doğrultusunda hareket eden medya kuruluşları Prof. Dr. Haydar Baş gibi bir büyük değeri görmezden gelerek halkın teveccühünü engellemeye çalışıyor.
Artık yüce milletimizin bu gerçekleri görmesi ve kendisini hak ettiği yere getirecek gerçek liderine sahip çıkması gerekiyor. Okyanus ötesinden icazet almaya ihtiyacı olmayan, milletinin özünü temsil eden, bilgili, gönül ehli, ferasetli, basiretli, cesaretli örnek insan milletinin desteği ile çok büyük işler yapacak; yıllardır emek verip yetiştirdiği binlerce genç insandan oluşan ehil kadrosu ile birlikte Türkiye’yi gerçek bağımsızlığına kavuşturarak ‘lider ülke’ haline getirecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Oktay Doğan / diğer yazıları
- İnsanın bir felaketi: Ön yargı / 27.03.2021
- Kul hakkı kırmızı çizgimiz olmalı / 17.02.2021
- Mutluluğun ve başarının anahtarı / 10.02.2021
- İyi olmak ve iyi kalmak / 14.01.2021
- Hocam / 07.01.2021
- Atatürk ne yaptı? / 23.10.2017
- Taklit edilen, projeleri izinsiz kullanılan lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 19.04.2015
- Bu iktidar neye hizmet etti? / 17.07.2014
- Oyunu halkımız bozmalı / 01.10.2013
- Alçak katiller karşısında ölçü sahibi Müslümanlar olalım / 08.09.2013
- Kul hakkı kırmızı çizgimiz olmalı / 17.02.2021
- Mutluluğun ve başarının anahtarı / 10.02.2021
- İyi olmak ve iyi kalmak / 14.01.2021
- Hocam / 07.01.2021
- Atatürk ne yaptı? / 23.10.2017
- Taklit edilen, projeleri izinsiz kullanılan lider: Prof. Dr. Haydar Baş / 19.04.2015
- Bu iktidar neye hizmet etti? / 17.07.2014
- Oyunu halkımız bozmalı / 01.10.2013
- Alçak katiller karşısında ölçü sahibi Müslümanlar olalım / 08.09.2013