KKTC'de hükümetin bu hafta kurulmasıyla birlikte Kıbrıs'ta takvim hızla ve heyecanla işlemeye başlayacak. Süreci Türkiye açısından belirleyecek iki kritik buluşma var: 22 Ocak'taki MGK ve 28 Ocak'taki Bush-Erdoğan zirvesi. KKTC'de CTP Lideri Mehmet Ali Talat ile DP lideri Serdar Denktaş, beklenildiği gibi hükümet kurma konusunda anlaştılar. Zaten "KKTC'de Kur'an kursu açılmasına izin vermem" diyen Serdar Denktaş'ın dünya görüşü bağlamında "solcu" Talat'tan bir farkı bulunmuyor.
Peki bundan sonra
süreç nasıl işleyecek...
1) Önce Ankara'da Genelkurmay ile Hükümet arasında uzlaşmanın tam olarak sağlanması gerekiyor. Malum geçtiğimiz hafta Çankaya Köşkü'nde yapılan zirvede, Genelkurmay ile Dışişleri bir çok konuda mutabık kalmış ancak "uzlaşmaya varılamayan" bazı hususların varlığı kamuoyuna bildirilmişti. Ankara'nın 22 Ocak tarihindeki MGK toplantısından ortak bir plan çıkaracağı sanılıyor.
Denktaş faktörü
2) Ankara 'ortak bir belge' üretebilirse, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın buna karşı söyleyebileceği çok şey olmayacaktır. Denktaş, 14 Aralık'taki seçimlerden sonra bile Annan Planı'nı müzakereye karşı olduğunu defaatle açıkladı. Ankara aynı zamanda Cumhurbaşkanı Denktaş'ın müzakereleri yürütmesini istiyor. Denktaş ise Annan Planı'ndan bir şey çıkmayacağına inanıyor. Bu durumda Ankara'nın ısrarıyla Denktaş neyi müzakere edecek? Burada ciddi bir soru işareti var. Müzakere etse bile Denktaş daha önce "Kıbrıs Türkünü yok edeceğini, Ada'yı Hıristiyanlaştıracağı'nı söylediği plana karşı mevcut tavrını değiştirecek mi? Değiştirmeyecekse, Rauf Denktaş'ın müzakereciliğinden ne bekleniyor? Yoksa Denktaş, Talat'ın yanında "koruma" olarak mı oturacak müzakere masasına ya da Talat'ın "bol kepçe" tavizlerini sınırlayacak bir mekanizma olarak mı?
Washington'daki randevu
3) Başbakan Erdoğan, 28 Ocak'ta Başkan Bush ile yapacağı görüşmeye "elinde somut bir politika" olarak gitmek istiyor. Irak konusunda Birleşmiş Milletler'i paçavra gibi bir kenara atan Başkan Bush, Kıbrıs meselesinde her nedense Annan Planı diyor, başka bir şey demiyor! Tipik Amerikan çelişkisi! Erdoğan'ın Washington'a neden gitmeyi bu kadar arzu ettiğini de anlayabilmiş değilim! Görüşmeden Amerikan tarafı çok şey bekliyor. Washington, İncirlik Üssü'nün yeniden kullanımı başta olmak üzere bir çok konuda istekleri ziyaret öncesi elde etti.
Bush'un seçim planı
4) Müzekereler 'jet' hızıyla başlatılacak. Çözümün 1 Mayıs'a yetiştirilebilmesi için en çok iki aylık bir süre var. Çünkü, anlaşma metinlerinin hem KKTC hem de Kıbrıs Rum Kesemi'nde referanduma sunulması gerekiyor. Bunun için müzakerelerin nisan başına kadar sonuçlanması şart. Annan Planı gibi karman çorman bir planının böylesine kısa sürede müzakere edilmesi son derece güç görünüyor. burada özellikle Türk tarafı bir oldu-bitti ile karşılaşacaktır. Çünkü Bush'un hedefi 2004 Kasım'ındaki seçimlerde ABD'deki Yunan lobisinin desteğini almak. Dolayısıyla ABD, şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da Rumların lehine devreye girecektir.
Sonuç hüsran olabilir
5) Malum Annan Planı, Kıbrıs'taki Türklerin ve Rumların referandumlarda kullanacakları "evet" oylarının "hayır" oylarından çok çıkması halinde yürürlüğe girebiliyor. Ancak mesela Rumların referandumda planı reddetmesi halinde, ortada izlenecek bir yol bulunmuyor. Türkler reddederse, Türkiye'nin AB'den tarih alması imkansız gibi. Ancak Rumlar reddederse, ne olacak? Böyle bir durumda Erdoğan Hükümeti, AB'den müzakere tarihi alabilecek mi? Karmakarışık bir durum değil mi? Şunu da sorabilir siniz? Annan Planı hem Rumlar hem de Türkler tarafından kabul edilse bile, müzakere tarihi çantada keklik mi? AB'den gelen sinyaller irdelendiğinde, böyle bir şey sözkonusu değil...
Son söz: Önümüzdeki 3.5 aylık süre içinde Kıbrıs'la yatıp, Kıbrıs'la kalkacağız... Dağ fare de doğurabilir, canavar da ama ceylan doğurmayacağı kesin!
Peki bundan sonra
süreç nasıl işleyecek...
1) Önce Ankara'da Genelkurmay ile Hükümet arasında uzlaşmanın tam olarak sağlanması gerekiyor. Malum geçtiğimiz hafta Çankaya Köşkü'nde yapılan zirvede, Genelkurmay ile Dışişleri bir çok konuda mutabık kalmış ancak "uzlaşmaya varılamayan" bazı hususların varlığı kamuoyuna bildirilmişti. Ankara'nın 22 Ocak tarihindeki MGK toplantısından ortak bir plan çıkaracağı sanılıyor.
Denktaş faktörü
2) Ankara 'ortak bir belge' üretebilirse, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın buna karşı söyleyebileceği çok şey olmayacaktır. Denktaş, 14 Aralık'taki seçimlerden sonra bile Annan Planı'nı müzakereye karşı olduğunu defaatle açıkladı. Ankara aynı zamanda Cumhurbaşkanı Denktaş'ın müzakereleri yürütmesini istiyor. Denktaş ise Annan Planı'ndan bir şey çıkmayacağına inanıyor. Bu durumda Ankara'nın ısrarıyla Denktaş neyi müzakere edecek? Burada ciddi bir soru işareti var. Müzakere etse bile Denktaş daha önce "Kıbrıs Türkünü yok edeceğini, Ada'yı Hıristiyanlaştıracağı'nı söylediği plana karşı mevcut tavrını değiştirecek mi? Değiştirmeyecekse, Rauf Denktaş'ın müzakereciliğinden ne bekleniyor? Yoksa Denktaş, Talat'ın yanında "koruma" olarak mı oturacak müzakere masasına ya da Talat'ın "bol kepçe" tavizlerini sınırlayacak bir mekanizma olarak mı?
Washington'daki randevu
3) Başbakan Erdoğan, 28 Ocak'ta Başkan Bush ile yapacağı görüşmeye "elinde somut bir politika" olarak gitmek istiyor. Irak konusunda Birleşmiş Milletler'i paçavra gibi bir kenara atan Başkan Bush, Kıbrıs meselesinde her nedense Annan Planı diyor, başka bir şey demiyor! Tipik Amerikan çelişkisi! Erdoğan'ın Washington'a neden gitmeyi bu kadar arzu ettiğini de anlayabilmiş değilim! Görüşmeden Amerikan tarafı çok şey bekliyor. Washington, İncirlik Üssü'nün yeniden kullanımı başta olmak üzere bir çok konuda istekleri ziyaret öncesi elde etti.
Bush'un seçim planı
4) Müzekereler 'jet' hızıyla başlatılacak. Çözümün 1 Mayıs'a yetiştirilebilmesi için en çok iki aylık bir süre var. Çünkü, anlaşma metinlerinin hem KKTC hem de Kıbrıs Rum Kesemi'nde referanduma sunulması gerekiyor. Bunun için müzakerelerin nisan başına kadar sonuçlanması şart. Annan Planı gibi karman çorman bir planının böylesine kısa sürede müzakere edilmesi son derece güç görünüyor. burada özellikle Türk tarafı bir oldu-bitti ile karşılaşacaktır. Çünkü Bush'un hedefi 2004 Kasım'ındaki seçimlerde ABD'deki Yunan lobisinin desteğini almak. Dolayısıyla ABD, şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da Rumların lehine devreye girecektir.
Sonuç hüsran olabilir
5) Malum Annan Planı, Kıbrıs'taki Türklerin ve Rumların referandumlarda kullanacakları "evet" oylarının "hayır" oylarından çok çıkması halinde yürürlüğe girebiliyor. Ancak mesela Rumların referandumda planı reddetmesi halinde, ortada izlenecek bir yol bulunmuyor. Türkler reddederse, Türkiye'nin AB'den tarih alması imkansız gibi. Ancak Rumlar reddederse, ne olacak? Böyle bir durumda Erdoğan Hükümeti, AB'den müzakere tarihi alabilecek mi? Karmakarışık bir durum değil mi? Şunu da sorabilir siniz? Annan Planı hem Rumlar hem de Türkler tarafından kabul edilse bile, müzakere tarihi çantada keklik mi? AB'den gelen sinyaller irdelendiğinde, böyle bir şey sözkonusu değil...
Son söz: Önümüzdeki 3.5 aylık süre içinde Kıbrıs'la yatıp, Kıbrıs'la kalkacağız... Dağ fare de doğurabilir, canavar da ama ceylan doğurmayacağı kesin!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016