




Abdulkadir Geylani hazretleri buyurdu ki:
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu: "Bu halde meleklerden bir melek gelip, o kimsenin elinden tutup, onu Cennet kapısının yanında bir göle getirip, bu gölde yıkan ve su iç der. O da yıkanır ve su içer. Kendisine Cennet kokusu erişir. Aynı melek onu alıp Cehennem kapısı önüne getirir. Allah-ü Teâlâ'dan izin gelinceye kadar burada dur der.
O kimse Cehennemliklere bakıp, köpeklerin havlaması gibi seslerini duyar. Ağlayıp, 'Yâ Rabbi, Cehennem ehlinden yüzümü çevir, Senden başka şey istemem' der. O melek, Allah-ü Teâlâ'nın katından gelip, o kimsenin yüzünü Cehennemden Cennet tarafına döndürür.
O kimsenin bulunduğu yer ile Cennet kapısı arasında bir adım yer vardır. Bu durumda Cennet kapısına bakar. Cenâb-ı Hakka yalvarmaya başlayıp, 'Yâ Rabbi, Sen her türlü ihsânı bana verdin. Beni Cehennemden kurtarıp, yüzümü Cehennem ehli tarafından Cennet tarafına döndürdün, benimle Cennet kapısı arası ise bir adımlık yerdir. İzzet ve celâlin hakkı için beni Cennet kapısından içeri sok. Senden ancak bunu isterim, başka şey istemem' der. Bu halde iken yine o melek âlemlerin rabbi olan Allah-ü Teâlâ'nın katından gelip, 'Ey insanoğlu! Niçin yalan söylersin, başka bir şey istemem dersin' der.
O kimse Allah-ü Teâlâ'nın izzetine yemin ederek, 'Bundan başkasını istemedim' der. Melek elinden tutup Cennet kapısından içeri sokar. Sonra melek, Allah-ü Teâlâ'nın katına gider. Bu halde o kimse sağından ve solundan Cennete bakar. Bulunduğu yerden bir yıllık mesafede ağaç ve meyveden başka bir şey yoktur. Bulunduğu yerden Cennetin en aşağı ağacına ise bir adımlık yer vardır.
O kimse, bu durumda Cennet ağacına bakıp, kökünün altından, dalı ve budaklarının beyaz gümüş ve yapraklarının, insanoğlunun dünyada gördüğü en güzel giyeceklerden güzel olduklarını, meyvelerinin kaymaktan yumuşak, baldan tatlı ve misk kokusundan güzel olduğunu görünce, gördüğü şeylerden şaşar kalır.
O kimse, o halde, 'Yâ Rabbi, beni Cehennemden kurtarıp Cennete koydun. Her türlü ihsânı bana verdin. Benimle Cennetin şu ağacı arasında bir adım vardır. Senden onu isterim. Başka şey istemem' der.
Melek yine gelip, 'Ey insanoğlu, niçin yalan söylersin? Fazlasını istemem dedin. Bu istediğin nedir? Ettiğin yemin, içtiğin and nerede kaldı? Hayâ etmez misin?' der.
O melek, o kimsenin elinden tutup onu en aşağı dereceye getirir. Orada bir yıllık mesafesi olan bir köşk vardır.
O kimse o köşke varınca etrafına bakar. Bir yer görür ki, güya o köşk ve onun ötesinde bulunanlar şimdi gördüğü yerin yanında, rüya gibi kalır. Onu görünce, kendini tutamayıp hemen, 'Yâ Rabbi, şu makamı Senden isterim, başka bir şey istemem' der."
(Günyetü't-Tâlibîn'den…)
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu: "Bu halde meleklerden bir melek gelip, o kimsenin elinden tutup, onu Cennet kapısının yanında bir göle getirip, bu gölde yıkan ve su iç der. O da yıkanır ve su içer. Kendisine Cennet kokusu erişir. Aynı melek onu alıp Cehennem kapısı önüne getirir. Allah-ü Teâlâ'dan izin gelinceye kadar burada dur der.
O kimse Cehennemliklere bakıp, köpeklerin havlaması gibi seslerini duyar. Ağlayıp, 'Yâ Rabbi, Cehennem ehlinden yüzümü çevir, Senden başka şey istemem' der. O melek, Allah-ü Teâlâ'nın katından gelip, o kimsenin yüzünü Cehennemden Cennet tarafına döndürür.
O kimsenin bulunduğu yer ile Cennet kapısı arasında bir adım yer vardır. Bu durumda Cennet kapısına bakar. Cenâb-ı Hakka yalvarmaya başlayıp, 'Yâ Rabbi, Sen her türlü ihsânı bana verdin. Beni Cehennemden kurtarıp, yüzümü Cehennem ehli tarafından Cennet tarafına döndürdün, benimle Cennet kapısı arası ise bir adımlık yerdir. İzzet ve celâlin hakkı için beni Cennet kapısından içeri sok. Senden ancak bunu isterim, başka şey istemem' der. Bu halde iken yine o melek âlemlerin rabbi olan Allah-ü Teâlâ'nın katından gelip, 'Ey insanoğlu! Niçin yalan söylersin, başka bir şey istemem dersin' der.
O kimse Allah-ü Teâlâ'nın izzetine yemin ederek, 'Bundan başkasını istemedim' der. Melek elinden tutup Cennet kapısından içeri sokar. Sonra melek, Allah-ü Teâlâ'nın katına gider. Bu halde o kimse sağından ve solundan Cennete bakar. Bulunduğu yerden bir yıllık mesafede ağaç ve meyveden başka bir şey yoktur. Bulunduğu yerden Cennetin en aşağı ağacına ise bir adımlık yer vardır.
O kimse, bu durumda Cennet ağacına bakıp, kökünün altından, dalı ve budaklarının beyaz gümüş ve yapraklarının, insanoğlunun dünyada gördüğü en güzel giyeceklerden güzel olduklarını, meyvelerinin kaymaktan yumuşak, baldan tatlı ve misk kokusundan güzel olduğunu görünce, gördüğü şeylerden şaşar kalır.
O kimse, o halde, 'Yâ Rabbi, beni Cehennemden kurtarıp Cennete koydun. Her türlü ihsânı bana verdin. Benimle Cennetin şu ağacı arasında bir adım vardır. Senden onu isterim. Başka şey istemem' der.
Melek yine gelip, 'Ey insanoğlu, niçin yalan söylersin? Fazlasını istemem dedin. Bu istediğin nedir? Ettiğin yemin, içtiğin and nerede kaldı? Hayâ etmez misin?' der.
O melek, o kimsenin elinden tutup onu en aşağı dereceye getirir. Orada bir yıllık mesafesi olan bir köşk vardır.
O kimse o köşke varınca etrafına bakar. Bir yer görür ki, güya o köşk ve onun ötesinde bulunanlar şimdi gördüğü yerin yanında, rüya gibi kalır. Onu görünce, kendini tutamayıp hemen, 'Yâ Rabbi, şu makamı Senden isterim, başka bir şey istemem' der."
(Günyetü't-Tâlibîn'den…)
HAKAN AKKUŞ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.