Lahor'da elinde yarım bardak kanla bekliyor doktor İkbal. Biz onu elinde yarım bardak kanla orada unuttuk. Unuttuk ve vazgeçtik bizi biz kılan değerlerden. Maraş'ta Sütçü İmam'ın ilk kurşunu bu defa bizim yüreğimize saplandı, Erzurum'da Nene Hatun'un paslı baltası bu defa bizim beynimizde zonkladı. Uzaklaştık bizi biz yapan değerlerimizden birer birer, maneviyatımızı yitirdik, kardeşliğimizin etrafı örümcek ağlarıyla örüldü. İhanet etmenin adı kaldı sadece kötü bir anlamla satır aralarında, ihanet ibret verici değil artık, ihanetimizle ibret olduk. Çok uzak bir nehir kenarında bir koyunu kurt kaptı ve biz sorumlu değiliz artık. Hoş görü sınırlarımızı sınırsızlığa bürüdük, kafası taşla ezilen Filistinli Müslüman kardeşlerimize değil, İsrail'de binde bir vakıa olan ve ölen çocuklara ağladık. Aidiyet duygumuza mı esir düştük, yoksa biz bir yere ait değil miydik? Eğildik, büküldük, kırıldık bir ruhbanın önünde, yitirdik bizi biz yapan ne varsa. Sınırlar yeniden çizildi, haberi olan yok mu? Bakın; geniş bir coğrafyada yine at oynatma hakkı tanındı bize, adaleti sağlamak bizim işimiz. Tevrat değil mi kutsal kitabımız, bakın beşinci bab'a Nil'den Fırat'a vaad edilmiş topraklar bizim ve bize verildi eşbaşkanlığı Büyük Ortadoğu Projesinin! Filistin'de ölen çocukların ahı yerde kalmayacak, çünkü o ah boynumuza bir kement gibi takılacak ve satılığa çıkarılacağız pazar pazar gezdirilerek. Gazze'de direnenler kuzu postuna bürünen kurt, Gazze'ye girenler masum, günahsız ve suçsuz. Biz doğru safta değilmişiz yıllar yılı, saf bilinip kullanılmışız.El insaf, bir müslümanın bir Müslüman kardeşine ihanetini anlatan cümleleri siz kurabiliyorsanız, lütfen bana da yazın. Ben ne olduğumu, kimden olduğumu, kime yarandığımı, kime ihanet ettiğimi şaşırdım. Sahi ben kimden taraf olmalıyım, yoksa taraf olmayan bertaraf olur korkusuyla mı yaşıyorum, afallıyorum, saçmalıyorum. Güçsüzün, acizin, düşkünün karşısında dizlerimin bağı çözülünce mi güçlüyüm yoksa zalimin karşısında dizlerim korkudan titreyince mi zayıfım? "Kaybettik bizi biz yapan ne varsa, bir elimizde şarap tası, bir elimizde Kur'an ne tam kafiriz ne tam Müslüman" demişti büyük şair. İnandığımız gibi yaşamayı unuttuk, yaşadığımız gibi inanmaya başladık ve namusluların sesi namussuzlar kadar çıkmıyor artık. İhaneti kendimize yapıyoruz, bıçağı kendi bağrımıza saplıyoruz. Bu duruşumuzla, bu yaşantımızla ve bu ihanetlerimizle bizi bağışlayacak rahmet pınarı tecelli eder mi bilmiyorum. Bildiğim bir şey var unuttuk zalimin zulmüne yenik kardeşlerimizi, onları terk ettik, yanlış yerde saf tuttuk, yanlış yapıyoruz. Uyanın kendini bir şey zannedenler, uyanın!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012