Evvel ve Ahir'in adıyla...Zamanın anlaşılmaz bir hızla nihayete yaklaştığı ve tüm alametlerinin ortaya çıktığı demleri yaşamaktayız. Esas itibariyle birkaç damla sudan mürekkeb insan için bidayetten nihayete kadar gönül dertleri hep aynıdır.Vakıa, ademoğlu ya kibirlidir yada mütevazi, ya cimridir yada cömerd, ya affedicidir yada kindar vs. İç huzurun temininde ifrat ve tefritten mahfuz, itidal ikliminin yağmuruyla yıkanmaya tüm zamanlardan daha çok bugün ihtiyaç vardır.İnsan mütevaziliği, kadirşinaslığı, kalenderligi, cömertliği arttırdıkça hem kendini hemde mücavirinde yaşayanları mesud eder. Lakin tüm bunları yaparken zaman zaman hatalar yapabileceğini, yalnışlara yada haksızlığa uğrayabileceğini de gözardı etmemeleridir. Zaten hayat acı - tatlı, kolay - zor gibi zıtlıklardan müteşekkil değilmidir?Yaşamın getirdiklerini bloke ederken ruhumuza ve bedenimize zarar vermemesini arzuluyorsak mutlak kuşatıcıyı bir nefes unutmamak çabasıyla ayakta ve hazırda olmalıyız. Nisyan ile malul gönüllerimizin dirilişi ve istikamet üzere kalışı, yalnızca Rahman'ın "rahmet nefesinin" ihatası ve onu samimi duygularla, kesintisiz bir anışla mümkündür.Dünyada ağaç gölgesinde dinlenen yolcu gibi olanlar, nihayetsiz hayatta bahtiyar olma adayı olacaktır. Her işte sıdk, her nefeste murakebe, her lokmada helaliyet arama, her sözde rikkat ve her tecellide sabır lazım ademoğluna... Allah'ı bilmek ve başkasını bilmemek düsturuna, Allah tarafından bilinmek ve başkalarınca bilinmemek ölçüsünü sadırlarımıza yerleştirsin yaradan...Çünkü dünya fani, evlat fani, mal fani, sıhhat fani herşey ve herkes fani... Yalnızca Hüda Baki... Ve en mukrim O, en Gafur O, en rahim O, en vefalı O... Gerisi eksik, gerisi nakıs, gerisi bitamam...Öyleyse, Rahman'ın gölgesinde tazarruda bulunma vaktidir. Öyleyse O'na daha çok ve hem pek çok niyaz zamanıdır. Dilin yakarışına kalbin eşlik ettiği ve cümle azaların baş kesip devran tuttuğu demlerdir.Hayat, bir nefes derdi, rahmetli babam... Cümle hatalarımıza, isyanlarımıza, kusurlarımıza son bir nefesten önce deyelim, buyrun;"Estağfirullah".Ve Hüdanın af kapısının tokmağını kalbimizle çalalım.Niyazımız şudur;Bilemedik seni, affeyle bizi, döndürme hatalarımıza, uğratma isyanımıza;Sahibimiz,Efendimiz sensin,Setreyle bizi,Kendimizden bile...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012