Savaş demişken, insanlar kardeş kardeş yaşamak varken neden savaşmışlar, tarihte savaşlar neden çıkmış? İnsan neden kendi cinsinin kanını, topluca dökmüş? İlk başta Kabil'in, Habil'i öldürme sebebinin kıskançlık, çekememezlik olduğunun altını çizmek isterim.
Savaşlar topluca yaşayan milletlerin, kralları, ırkları, dinleri, ekonomik veya siyasi çıkarları için yaptıkları silahlı mücadeledir. Toplulukların veya milletlerin, birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için ortaya koydukları silahlı mücadeleler, insanlarda telafisi mümkün olmayan büyük yıkımlara ve hüsranlara sebep olmuştur.
Suriye topraklarının paylaşımından istifade etmek isteyen, Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili, ilahlık tasladıkları insanların gözlerini boyayarak, onları nasıl bir sona doğru sürüklediklerine tarih şahittir.
Tarihte o kadar gerilere gitmeye gerek yok aslında, hepimiz II. Dünya Savaşında, Hitlerin kendi ihtirasları uğruna Almanya'yı, Avrupa'yı, hatta dünyayı nasıl bir ölüme sürüklediğine, bütün insanlık olarak şahit olduk, değil mi?
Çok kısa bir zaman önce Müslüman coğrafyada yaşayanların üzülerek şahit oldukları, Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri tarafından bir oldubitti ile parçalanması, akıllara kazınması gereken büyük bir oyundu, Büyük Ortadoğu projesi içinde.
Tarihin kalın ciltli kitaplarının içinde, insanoğlunun ne kadar çok alması gereken dersler var! Her millet, her devlet ve herkes için.
Bu derslerin en önemlisi, İmparatorluk zamanında "Kutsal yerler" makamat-ı Mübâreke (1850-1851) meselesinden hemen sonra, Rusların (1853) Osmanlı İmparatorluğundan, Osmanlı coğrafyasında yaşayan yaklaşık on milyon Ortodoks vatandaşın, Çar'ın (I. Nicola) himayesinde olmasını kabul etmesini istemesi idi.
4 Ekim 1853 yılında, Rusların sözde Ortodoksların haklarını savunmak için başlattıkları, koca bir üç yıl süren Kırım harbinin neticesinde kazanan, Osmanlı'ya yardıma gelen İngiltere ve Fransa olmuştu.
Neticede Rus Çarı I. Nicola'nın ölümü ile yerine geçen, yeni Çar (II. Aleksandr ) 30 Mart 1856 gününde hem Osmanlıya, hem de Rus Çarlığına büyük zararlar veren, kazananın bu coğrafyadan olmadığı Kırım savaşını bitirmiştir.
Kırım harbi neticesinde, İngilizler Kıbrıs adasına yerleşerek, Akdeniz ve Ege'deki, hakimiyetlerini perçinlemişler, Rusları Karadeniz'e, Osmanlıları ise Marmara'ya hapsetmişlerdi.
Unutmayalım ki; 2. Dünya harbinin bitiminde Rus lider Stalin'in, Montrö antlaşmasını tartışmaya açması neticesinde, genç Türkiye Cumhuriyeti, coğrafyasında kendisini koruyucu güç olarak batılı devletlerin kucağında bulmuştu.
Bütün dünyanın, bir taraf olarak katılmak zorunda kaldığı, 2. Dünya harbinde, tarafsız kalmayı başaran Türkiye Cumhuriyeti, harbin hemen bitiminde Rusların, yersiz ve yanlış tehditleri ile NATO ülkesi olarak, Rusya'nın karşısında tarafsızlığını istemeyerek kaybetmiş oldu.
Ruslar NATO'dan rahatsızlarsa ve NATO'nun burunlarının dibine kadar gelmesini istemiyorlarsa, komşuları ile iyi komşuluk hukuku içinde yaşamayı kendilerine yaşam düsturu yapmaları gerekiyor.
Ruslara âcizane tavsiyemiz; ulu önder Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın şu veciz "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" sözünü iyice anlamaları, yoksa bu coğrafyada devam edecek harpler, tarihteki (1853-1856) Kırım harbinin tekrarından başka bir netice vermeyecek, kaybedenler bu coğrafyanın çocukları olacaktır.
- Denizcilik İşletmeleri / 27.12.2024
- Savaşların kazananları! / 06.12.2024
- Ortadoğu’da gözü olanlar! / 25.10.2024
- Şam’ın ve Halep’in limanı Beyrut’tur! / 18.10.2024
- Kahire’deki Türk şehitliği! / 20.09.2024
- Kavimler göçü veya sığınmacılar! / 17.08.2024
- Avrupalıların keşif dediği ‘sömürü’! / 09.08.2024
- Top oynayan çocuklara atılan füze / 30.07.2024
- Kerbela! / 16.07.2024