ABD başta olmak üzere tüm dünyanın terörizmle mücadele yöntemlerini tartıştığı bugünlerde, ülkelerinden kaçarak Pakistan'daki kamplara sığınan Afganlar yıllardır yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
SSCB'nin işgal yıllarında komşu Pakistan'a kaçan Afganlar için İslamabad yakınlarında yaklaşık 10 yıl önce kurulan 100 bin kişilik kamp, elektriği, altyapısı ve okulları olmayan büyük bir köyü andırıyor.
"Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan" Afgan mültecilerle konuşulduğunda, Pakistan yönetimine öfke, Taliban'a ve Suudi asıllı terörist Usame Bin Ladin'e sempatileri hemen göze çarpıyor.
Geleceğe yönelik hiçbir beklentileri olmayan bu insanlar, ABD'nin Afganistan'a saldırması durumunda "cihat yolunda" savaşacaklarını söylüyorlar. Genç bir mülteci, ABD gibi büyük bir ülkeye karşı nasıl savaşacağının sorulması üzerine, şunları söylüyor:
"Burada silahımız yok, ama Afganistan'daki evlerimizde füzelerimiz ve diğer silahlarımız var. SSCB de büyüktü, ama onları da yenmeyi başardık".
Bir başka genç, sadece Afganistan'a değil, Müslüman bir ülke olduğu için Türkiye'ye de saldırılsa, bu saldırıya karşılık vereceklerini belirtti.
Kampta küçük yaştan itibaren verilen dini eğitimde "cihat" konusunun derinliğine işlendiği anlaşılıyor.
Afganistan'da cihat anlayışı
Afganistan'da bugünkü güçlü "cihat" anlayışının temeli, 1986'ya,Soğuk Savaş yıllarına dayanıyor.
ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın (CIA) o yıllardaki şefi William Casey, SSCB'yi Afganistan'da yenilgiye uğratmak için, çeşitli Müslüman ülkelerde radikal unsurların bu ülkede toplanmasını sağlayacak sistematik bir planı uygulamaya geçirdi.
Pakistan ve Suudi Arabistan'ın da desteğiyle yaklaşık 43 ülkeden binlerce köktendinci, Afganistan'daki kamplarda SSCB'ye karşı "cihat" çatısı altında toplandı.
SSCB'yi yenilgiye uğratan "cihat silahı", günümüzde bir başka büyük güce, bu inancın güçlendirilmesi yönünde politika izleyen ABD'nin kendisine yöneltilmiş durumda.
SSCB'nin işgal yıllarında komşu Pakistan'a kaçan Afganlar için İslamabad yakınlarında yaklaşık 10 yıl önce kurulan 100 bin kişilik kamp, elektriği, altyapısı ve okulları olmayan büyük bir köyü andırıyor.
"Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan" Afgan mültecilerle konuşulduğunda, Pakistan yönetimine öfke, Taliban'a ve Suudi asıllı terörist Usame Bin Ladin'e sempatileri hemen göze çarpıyor.
Geleceğe yönelik hiçbir beklentileri olmayan bu insanlar, ABD'nin Afganistan'a saldırması durumunda "cihat yolunda" savaşacaklarını söylüyorlar. Genç bir mülteci, ABD gibi büyük bir ülkeye karşı nasıl savaşacağının sorulması üzerine, şunları söylüyor:
"Burada silahımız yok, ama Afganistan'daki evlerimizde füzelerimiz ve diğer silahlarımız var. SSCB de büyüktü, ama onları da yenmeyi başardık".
Bir başka genç, sadece Afganistan'a değil, Müslüman bir ülke olduğu için Türkiye'ye de saldırılsa, bu saldırıya karşılık vereceklerini belirtti.
Kampta küçük yaştan itibaren verilen dini eğitimde "cihat" konusunun derinliğine işlendiği anlaşılıyor.
Afganistan'da cihat anlayışı
Afganistan'da bugünkü güçlü "cihat" anlayışının temeli, 1986'ya,Soğuk Savaş yıllarına dayanıyor.
ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın (CIA) o yıllardaki şefi William Casey, SSCB'yi Afganistan'da yenilgiye uğratmak için, çeşitli Müslüman ülkelerde radikal unsurların bu ülkede toplanmasını sağlayacak sistematik bir planı uygulamaya geçirdi.
Pakistan ve Suudi Arabistan'ın da desteğiyle yaklaşık 43 ülkeden binlerce köktendinci, Afganistan'daki kamplarda SSCB'ye karşı "cihat" çatısı altında toplandı.
SSCB'yi yenilgiye uğratan "cihat silahı", günümüzde bir başka büyük güce, bu inancın güçlendirilmesi yönünde politika izleyen ABD'nin kendisine yöneltilmiş durumda.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.