İnsanoğlunun dünya hırsıyla adeta kendini kaybettiği dönemler vardır. Bu dönemlerde gözünü bürüyen hırs nedeniyle daha çok hata yapar, daha ölçüsüz davranışlar sergiler. Birbiriyle girdiği ilişkilerde can sıkıcı tavırlar sergiler, nefsi davranışlar neredeyse hayatına hâkim olur.
Bu halin devamı gerek kendisine, gerek topluma çok ciddi zararlar verir.
Aklıselim bir hale daha kısa zamanda dönmek için yapılacak iş; hasta ziyareti ya da kabir ziyaretidir. Hasta ziyaretinde kişi kendi sağlıklı durumunu muhasebe etmek imkânı bulmakta, haline şükretmekte, nefsine söz dinletme imkânı bulmaktadır.
Kabir ziyaretinin insan hayatındaki yeri daha başkadır. Hele de yapılan ziyaretin sağlığında tanıdığınız kimseler olduğunu düşünürseniz, etkisinin daha fazla olduğunu görürsünüz. Bir zaman önce birlikte olduğunuz, bazı şeyleri birlikte yaşadığınız kimseler şu anda yanınızda değil, hatta toprağın altında… Hele de bu kişilerin ne gittiği yerden, ne bulunduğu mekândan ve halden bir haber alamamak, kişinin muhasebesine daha da derinlik kazandırmaktadır.
Kabir ziyaretinde, sağlayacağı etki bakımında ve dostluğun hatırı için dost ve akrabalarımızı özellikle ihmal etmemeliyiz. Çünkü dostlukların sadece bu dünyada kalmadığını idrak etmek lazımdır. Samimi dostlukların uzantısı ahrette de devam edecektir.
Peygamber Efendimize Sahabenin biri gelerek çok üzüldüğünden bahisle “ya Resulallah bu dünyada seninle birlikteydik ama yârin huzuru mahşerde seni nerede göreceğiz. Nerede bulacağız?” Resulullah, “kişi sevdiği ile beraberdir” (Buhari, Sahih, Edeb, 96) buyurmakla dostlukların dünya ahiret devam edeceğini haber vermiştir.
Mademki iş böyledir, o zaman bizden önce dünyasını terk eden dostlarımızı kabirlerinde ihmal etmemeliyiz. Dostlukta vefa bu olsa gerektir. Bir düşünün; kişi dünyada dostlarıyla birlikte olduğu zaman nasıl mutlu oluyorsa, ölü ile diri arasındaki bu bağ kopmadan devam eder.
O zaman sağlığında dostluk ettiklerimize bir selam olsun, bir dua olsun esirgemememiz lazımdır. Hele de ölmeden önce hayat borçlu olduğumuz analarımız, babalarımız, üstatlarımız, hocalarımız, akraba ve dostlarımız, mümkün olduğu nispette ziyaret edilmelidir.
Unutmamalıdır ki bir gün bizde kabir yoldaşı, ölüler arkadaşı olacağız. Biz de ziyaretimize gelecek dostlarımızı bekleme durumunda kalacağız. “Ne ekersen onu biçersin“, misali sen kabirdeki dostlarını ihmal etmezsen yarın sen de ölümünden sonra dostların tarafından ziyaret edilirsin.
Geçmişten geleceğe tefekkür edildiğinde görülecektir ki bu dünya bizden önce de vardı, bizden sonra da var olacak, sırası gelenler; gelecek, konacak ve göçecektir…
Yunus Emre ne güzel söylemiş;
“Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi,
Malda yalan, mülkte yalan, var biraz da sen oyalan.”
İnsanların nefsi davranışlarının hayatlarına hâkim olduğunu, biri birlerine zulüm ve haksızlık ettiğini görünce; kabir ziyaretinden ve dolayısıyla ölümü hatırlamaktan ne kadar uzak olduklarını anlıyoruz.
Bu halin devamı gerek kendisine, gerek topluma çok ciddi zararlar verir.
Aklıselim bir hale daha kısa zamanda dönmek için yapılacak iş; hasta ziyareti ya da kabir ziyaretidir. Hasta ziyaretinde kişi kendi sağlıklı durumunu muhasebe etmek imkânı bulmakta, haline şükretmekte, nefsine söz dinletme imkânı bulmaktadır.
Kabir ziyaretinin insan hayatındaki yeri daha başkadır. Hele de yapılan ziyaretin sağlığında tanıdığınız kimseler olduğunu düşünürseniz, etkisinin daha fazla olduğunu görürsünüz. Bir zaman önce birlikte olduğunuz, bazı şeyleri birlikte yaşadığınız kimseler şu anda yanınızda değil, hatta toprağın altında… Hele de bu kişilerin ne gittiği yerden, ne bulunduğu mekândan ve halden bir haber alamamak, kişinin muhasebesine daha da derinlik kazandırmaktadır.
Kabir ziyaretinde, sağlayacağı etki bakımında ve dostluğun hatırı için dost ve akrabalarımızı özellikle ihmal etmemeliyiz. Çünkü dostlukların sadece bu dünyada kalmadığını idrak etmek lazımdır. Samimi dostlukların uzantısı ahrette de devam edecektir.
Peygamber Efendimize Sahabenin biri gelerek çok üzüldüğünden bahisle “ya Resulallah bu dünyada seninle birlikteydik ama yârin huzuru mahşerde seni nerede göreceğiz. Nerede bulacağız?” Resulullah, “kişi sevdiği ile beraberdir” (Buhari, Sahih, Edeb, 96) buyurmakla dostlukların dünya ahiret devam edeceğini haber vermiştir.
Mademki iş böyledir, o zaman bizden önce dünyasını terk eden dostlarımızı kabirlerinde ihmal etmemeliyiz. Dostlukta vefa bu olsa gerektir. Bir düşünün; kişi dünyada dostlarıyla birlikte olduğu zaman nasıl mutlu oluyorsa, ölü ile diri arasındaki bu bağ kopmadan devam eder.
O zaman sağlığında dostluk ettiklerimize bir selam olsun, bir dua olsun esirgemememiz lazımdır. Hele de ölmeden önce hayat borçlu olduğumuz analarımız, babalarımız, üstatlarımız, hocalarımız, akraba ve dostlarımız, mümkün olduğu nispette ziyaret edilmelidir.
Unutmamalıdır ki bir gün bizde kabir yoldaşı, ölüler arkadaşı olacağız. Biz de ziyaretimize gelecek dostlarımızı bekleme durumunda kalacağız. “Ne ekersen onu biçersin“, misali sen kabirdeki dostlarını ihmal etmezsen yarın sen de ölümünden sonra dostların tarafından ziyaret edilirsin.
Geçmişten geleceğe tefekkür edildiğinde görülecektir ki bu dünya bizden önce de vardı, bizden sonra da var olacak, sırası gelenler; gelecek, konacak ve göçecektir…
Yunus Emre ne güzel söylemiş;
“Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi,
Malda yalan, mülkte yalan, var biraz da sen oyalan.”
İnsanların nefsi davranışlarının hayatlarına hâkim olduğunu, biri birlerine zulüm ve haksızlık ettiğini görünce; kabir ziyaretinden ve dolayısıyla ölümü hatırlamaktan ne kadar uzak olduklarını anlıyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025