Koca dünya, nice şahları ve nice padişahları yolcu etmiş, onları yerin altındaki daimi misafirhanesine yerleştirmiş.
Bir dedikleri iki edilmeyen, sözleri ferman olan ve fermanları derhal uygulamaya konan bu meşhur taifenin en son yolcusu ise, güneş batmayan imparatorluğun kraliçesi oldu.
Daha önce aynı yolun yolcusu olan sayısız emsalleri gibi onun da söyleyen dilleri söylemez oldu ve hesapsız servetinden bir pul dahi alamadan göçüp gitti.
"Kefenin cebi yok" hakikatini, meşhur kraliçenin şahsında tüm dünya ve elbette ülkeleri yöneten en tepedekiler bir kez daha hatırlamış oldular.
Tüm ülkelerin her birinde her gün yüzlerce insan şu ya da bu sebeple ölüp gidiyor ama, yaşantıları, saltanatları, dillere destan konforları ile insanlığın dikkatlerini çeken böylesi meşhurların ölümleri, ölüm gerçeğini zihinlere biraz daha kazımış oluyor.
Yeri geldiğinde demiri kesen emir sahipleri, nerdeyse dünyayı satın alacak servetlerin sahipleri, ölüm meleğinden bir saniye dahi bir mühlet satın alamıyorlar, dünyada kalma sürelerini bir lahza dahi uzatamıyorlar.
İşi, mesleği, branşı, milleti, milliyeti, ülkesi ve inancı ne olursa olsun, yaşadıkları ülkelerde hemcinslerini aç bırakma pahasına, onların hayatlarını zora sokma, huzurlarını bozma, uykularını kaçırma ve çoluk-çocuklarına mahcup olmaları pahasına, doymak bilmeyen bir hırs ve ihtirasla mal toplayanlar, servet biriktirenler, hiç olmazsa böylesi meşhurların ölümlerinden, keşke ibret alsalar da ihtiraslarına azıcık bir dur deseler.
"Kefenin cebi yok" hakikatine rağmen, bilinmez ki nedendir, bazıları hâlâ kamyonların dahi çekemeyeceği kadar servetleri yığma peşindeler.
İster şah ol ister padişah, yığdığın servetler ellere kalacak eyvah:
"Karun, Musa'nın milletindendi; ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Milleti ona: 'Böbürlenme, Allah şüphesiz ki böbürlenenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez' demişlerdi."
"Karun: 'Bu servet ancak, bende mevcut bir ilimden ötürü bana verilmiştir' demişti. Allah'ın, önceleri, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz."
"Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: 'Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir' demişlerdi."
"Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: 'Size yazıklar olsun; Allah'ın mükafatı, inanıp yararlı iş işleyenler için daha iyidir. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir' demişlerdi."
"Sonunda, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı ona yardım edebilecek kimsesi de yoktu; kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi."
"Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler: 'Demek Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler' demeye başladılar."
"Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır." (Kasas, 76-83)
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025