Başlık bana ait değil, Hürriyet'ten Abdülkadir Selvi'ye ait. Neler yazdığına geleceğim ama önce neler oluyor, sorusuna bir bakalım.
Soykırım aynen devam ediyor. Soykırıma tarifi yapılmamış 'İnsani ara' diye bir başlık attılar. Esir takası yapılıyormuş. Takas bitti, İsrail daha da azdı.
Din devleti İsrail'in bıraktığı esirlere bakın; kadın ve çocuklar. Anlattıklarına bakın; tam bir dehşet, tam bir vahşet.
Peki, bu vahşet bugüne mi ait? Hayır. İslam dünyası sustuğu için bugüne gelen bir süreç.
Bu süreçte İslam coğrafyası ve Türkiye'de iktidar olanlar sadece susmadılar. Filistinlilerin cenazesinde ağlayıp, İsrail ile dost oldular.
Son iki aya bakın. Farklı bir tablo gördünüz mü? Bu zulme, vahşete Avrupa ve Amerika'daki halklar, İslam coğrafyasındaki insanlardan daha büyük bile refleks gösterdiler.
İslam ülkelerindeki refleksleri ise bu ülkeleri yönetenler tarafından gaz alma siyaseti ile engellediler.
Arap devletlerini yönetenlerin canı cehenneme, ülkemize bakalım.
Daha ilk günden beri bizler, iktidar ve muhalefet liderlerine İsrail'e savaş açın, yok edin filan diye bir beklentiye girmedik.
Hele Gazze'ye gidin, Filistinli çocuklarla İsrail tanklarına taş atın, hiç demedik.
Ülkemiz üzerinden sağladıkları enerjilerini kesin, dedik. Askeri istihbaratını (Kürecik) kesin, dedik. Demirini, çeliğini, gıdasını (ticaretini) kesin, dedik.
Erdoğan ve iktidarı hiçbirine yanaşmadı. Bu katliam sürecinde TBMM'de bile Türkiye'den, İsrail'e 300'den fazla geminin gittiği açıklandı. Bu gemilerin ne taşıdığı konusunda araştırma önergesi verildi. AKP ve MHP gerek yok, dedi.
Ardından gazeteci Metin Cihan'ın, "Erdoğan İsrail'in hastane bombalamasını kınarken oğlu Burak Erdoğan'ın şirketi İsrail limanında yükleme yapıyordu" paylaşımı üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi, gazeteci Cihan hakkında suç duyurusunda bulundu.
Bu nasıl bir mantık? İsrail'e gemilerle ticaret devam ediyorsa bunu, ha Burak yapmış ha Temel ha İdris! Neden rahatsız oluyorlar ki?
Yoksa insan kasabıyla ticaretten mi?
Bakın, Abdülkadir Selvi 'İsrail'de kasap çok devlet adamı yok' başlığında neler yazmış!
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Netanyahu adını tarihe Gazze kasabı olarak yazdırmıştır" dediği sırada gayriihtiyari olarak dudaklarımdan, "İsrail'de kasap çok" sözleri döküldü.
Netanyahu, Gazze kasabı. Sabra ve Şatilla katliamlarından sorumlu olan Ariel Şaron, Beyrut kasabıydı. Terör devleti olan İsrail'de kasap çok. Ama devlet adamı yok. Barış anlaşmasını imzaladığı için İzak Rabin'i ortadan kaldırdılar. Filistinlileri katlettiler. Ellerinde masum çocukların, kadınların kanı var.
Ama Netanyahu tek değil. Ona sınırsız destek veren, koşa koşa Tel Aviv'e giderek İsrail'in karşısında diz çöken Batılı liderlerin de bu katliamda payı yok mu?
Batılı liderlerin alnına yapıştı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu kara leke ona koşulsuz destek veren herkesin alnına yapışmıştır" derken haksız mıydı? Bu kara leke Biden'ın, İngiltere Başbakanı Sunak'ın, Almanya Başbakanı Scholz'un da alnına yapışmadı mı?
Hepsinin alnına Filistinli çocukların kanı yapıştı. Bu utanç onlara yeter. Peki, Netanyahu bu katliamı yaptı ama kendileri güvende oldu mu?"
Ey Selvi! Kendi alnına yapışana bak! Bu kadar çok kasabın yönettiği bir ülkeye, 'dost' diyenlerin, 'Bizim İsrail'e ihtiyacımız var' diyenlerin ve de askeri ve ekonomik işbirliğine devam edenlerin payını ne zaman sorgulayacaksın?
Hesap gününde seninle mutlaka karşılaşacağız. Unutma!
Sırp kasabını hatırlar mısınız?
Hatırladınız mı? Slobodan Miloşeviç.
Bir gecede 8 bin, 3 yıl içinde de 250 binin üzerinde Bosnalı Müslüman kardeşlerimizi katleden, bacılarımızın, küçücük kız çocukların ırzına geçen melun mahluk.
Ne çabuk unuttunuz Bosna'da, Türkiye ve dünyanın gözü önünde yaşanan vahşeti?
Aliya İzzetbegoviç'in haykırışıyla hatırlatayım; "Binlerce kadınımıza tecavüz ettiler. Binlerce çocuğumuzu yetim bıraktılar. Henüz mezarlarını bulamadığımız kaç kardeşimiz daha var, bilmiyoruz. Önce hepsini sıraya dizip tek tek öldürmeye başlamışlar.
Elinize kazma kürek verildiğini, bir çukur kazdırıldığını, sonra kafanıza bir kurşun sıkıldığını düşünün.
Biraz zaman geçince işin çok uzun süreceğini anlıyorlar. Bu kez yirmili, otuzlu, kırklı gruplar hâlinde daha büyük çukurlar kazdırıyorlar. Vatandaşlarımızı bu kuyuların içine atıp üstlerine kurşun yağdırıyorlar. Bu kez de çok fazla mermi harcandığını anlayıp başka bir yola başvuruyorlar.
Çukurlara doldurulan kardeşlerimizin üstüne bomba atıp onları paramparça ediyorlar.
Onların mezarını biz bulmadık. Kelebekler buldu. Mavi kelebekler. Sadece toplu mezarların olduğu yerde biten bir çeşit bitkiyle beslendikleri için bazı bölgelere kümelendiklerini anladık. Nerede mavi kelebek gördüysek orayı kazdık. Binlerce şehidimizi çıkarıp Potocari'deki şehitliğe defnettik…"
Bu Sırp kasabı Milosoviç bu kadar Müslüman'ı tek başına mı katletmişti? Hayır. Sırp halkının çoğu bu katliam sürecini destekliyordu.
Bugün Sırbistan'ı yöneten kişi, Miloseviç'in adeta sağ koluydu. Şimdi ülkemizi yönetenler, bu kasaplardan tonlarca et ithal ediyor, ziyaretlerine gidiyor, her fırsatta dostluk ve iyi ilişkiler açıklamalarını yapıyor.
Emin olun yarın İsrail ile de aynı senaryoyu tekrarlayacaklar. Biz bu anlayışlardan beriyiz. Bizi sorumlu tutma Ya Rabbi!
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025