Türkiye’ye yönelen tehditleri açıkça dile getiren ve milleti de bu konularda tek uyaran isim Prof Dr. Haydar Baş.
Meclis’te temsil edilen iktidarından muhalefetine hiçbir parti Türkiye’yi yakından ilgilendiren Ortadoğu’daki gelişmelere ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir versiyonu olan Arap Baharı sürecini eleştiren bir kelime bile sarf etmiyorlar. Ülkeyi tehdit eden gelişmelere hep teğet geçiyorlar.
Oysa Sayın Baş Türkiye’ye yönelen tehditler daha ortaya çıkmadan hem Türkiye’yi yönetenleri hem de milleti uyarıyor.
Bakınız ABD’nin Irak’ı işgal ettiği günlerde Prof. Dr. Haydar Baş, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kuracaklar demişti. O dönemde birçok kişi bu öngörüleri komplo teorisi olarak değerlendirmişti. Ama bugün gelinen noktada Prof. Dr. Haydar Baş’ın haklı çıktığını herkes kabul ediyor.
Sayın Baş’ın uyarılarını dikkate almadığımız için bugün başımızda Barzani gibi bir bela var ve her geçen gün bu bela daha da güçleniyor.
Bu Türkiye’ye bir ders olmalı ve Sayın Baş’ın uyarılarını dikkate alınmalı. O zaman Türkiye çok büyük faturalar ödemeden badireleri atlatabilir Ama bu uyarılar dikkate alınmazsa Türkiye Libya, Tunus ve Mısır’ın düştüğü hale düşebilir.
Prof. Dr. Haydar Baş geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı bir yazısında Türkiye’nin temkinli hareket etmesini tavsiye etmişti. Çok tehlikeli gelişmelerin yaşandığı Ortadoğu coğrafyasında Türkiye’nin, ABD’nin takdirini kazanmak için Arap Baharı gibi projelerde gönüllü taşeronluk yapması bir bumerang gibi dönüp yine Türkiye’yi vuracak.
NATO soğuk savaş döneminde Türkiye’yi cephe ülke olarak planlamıştı. Bu yıllar sonra ortaya çıkmıştı. Bu plana göre Sovyetler ile NATO arasında bir savaş çıksaydı en büyük yıkım Anadolu’da olacaktı.
Malatya Kürecik’te aktif hale gelen füze kalkanı sistemi de bugün Türkiye’yi yeniden hedef haline getirdi.
Şimdi füze kalkanından ötürü dikkatleri Türkiye’ye yönelen başta İran ve Suriye gibi ülkelerin birincil hedefleri daha önce İsrail ve ABD idi. Füze kalkanını Türkiye’ye yerleştiren ABD bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Hem tehditleri İsrail’in üzerinden Türkiye’ye kaydırdı hem de Büyük Ortadoğu Projesi’nin en büyük hedefi olan Türkiye’yi hedefe oturttu.
Hedefte olan Türkiye, eğer attığı yanlış adımlarından vazgeçmeyip devam ederse sonuç, İslam coğrafyasındaki en etkili, en güçlü iki büyük devletin, yani İran ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi, belki de savaşması noktasına varacak.
Böyle bir savaş sadece İran ile Türkiye’nin savaşı olarak kalmaz.
Ne demek istiyorum?
İran ile Türkiye’nin savaşı İslam coğrafyasındaki bir iç savaştır. ABD, Türkiye’yi Sünni Müslümanların liderliğine hazırlıyor. Son yıllarda Türk siyasileri Sünni Arap ülkelerinde popüler hale getirme çabaları bu planın parçasıdır. İran da doğal olarak Şii dünyasının önünde olacak. Bu iki İslam ülkesi arasında vuku bulacak bir çatışma Şii-Sünni kutuplaşmasını daha artıracak ve savaş tüm İslam coğrafyasına yayılacaktır.
Belki birilerine bugün için komplo teorisi gibi gelen Türkiye-İran çatışmasının fitili Malatya Kürecik’teki füze kalkanıdır. Füze kalkanı İran’a karşı kullanıldığı an bu tehlikeli savaşın fitili de ateşlenmiş olacak.
Meclis’te temsil edilen iktidarından muhalefetine hiçbir parti Türkiye’yi yakından ilgilendiren Ortadoğu’daki gelişmelere ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir versiyonu olan Arap Baharı sürecini eleştiren bir kelime bile sarf etmiyorlar. Ülkeyi tehdit eden gelişmelere hep teğet geçiyorlar.
Oysa Sayın Baş Türkiye’ye yönelen tehditler daha ortaya çıkmadan hem Türkiye’yi yönetenleri hem de milleti uyarıyor.
Bakınız ABD’nin Irak’ı işgal ettiği günlerde Prof. Dr. Haydar Baş, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kuracaklar demişti. O dönemde birçok kişi bu öngörüleri komplo teorisi olarak değerlendirmişti. Ama bugün gelinen noktada Prof. Dr. Haydar Baş’ın haklı çıktığını herkes kabul ediyor.
Sayın Baş’ın uyarılarını dikkate almadığımız için bugün başımızda Barzani gibi bir bela var ve her geçen gün bu bela daha da güçleniyor.
Bu Türkiye’ye bir ders olmalı ve Sayın Baş’ın uyarılarını dikkate alınmalı. O zaman Türkiye çok büyük faturalar ödemeden badireleri atlatabilir Ama bu uyarılar dikkate alınmazsa Türkiye Libya, Tunus ve Mısır’ın düştüğü hale düşebilir.
Prof. Dr. Haydar Baş geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı bir yazısında Türkiye’nin temkinli hareket etmesini tavsiye etmişti. Çok tehlikeli gelişmelerin yaşandığı Ortadoğu coğrafyasında Türkiye’nin, ABD’nin takdirini kazanmak için Arap Baharı gibi projelerde gönüllü taşeronluk yapması bir bumerang gibi dönüp yine Türkiye’yi vuracak.
NATO soğuk savaş döneminde Türkiye’yi cephe ülke olarak planlamıştı. Bu yıllar sonra ortaya çıkmıştı. Bu plana göre Sovyetler ile NATO arasında bir savaş çıksaydı en büyük yıkım Anadolu’da olacaktı.
Malatya Kürecik’te aktif hale gelen füze kalkanı sistemi de bugün Türkiye’yi yeniden hedef haline getirdi.
Şimdi füze kalkanından ötürü dikkatleri Türkiye’ye yönelen başta İran ve Suriye gibi ülkelerin birincil hedefleri daha önce İsrail ve ABD idi. Füze kalkanını Türkiye’ye yerleştiren ABD bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Hem tehditleri İsrail’in üzerinden Türkiye’ye kaydırdı hem de Büyük Ortadoğu Projesi’nin en büyük hedefi olan Türkiye’yi hedefe oturttu.
Hedefte olan Türkiye, eğer attığı yanlış adımlarından vazgeçmeyip devam ederse sonuç, İslam coğrafyasındaki en etkili, en güçlü iki büyük devletin, yani İran ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi, belki de savaşması noktasına varacak.
Böyle bir savaş sadece İran ile Türkiye’nin savaşı olarak kalmaz.
Ne demek istiyorum?
İran ile Türkiye’nin savaşı İslam coğrafyasındaki bir iç savaştır. ABD, Türkiye’yi Sünni Müslümanların liderliğine hazırlıyor. Son yıllarda Türk siyasileri Sünni Arap ülkelerinde popüler hale getirme çabaları bu planın parçasıdır. İran da doğal olarak Şii dünyasının önünde olacak. Bu iki İslam ülkesi arasında vuku bulacak bir çatışma Şii-Sünni kutuplaşmasını daha artıracak ve savaş tüm İslam coğrafyasına yayılacaktır.
Belki birilerine bugün için komplo teorisi gibi gelen Türkiye-İran çatışmasının fitili Malatya Kürecik’teki füze kalkanıdır. Füze kalkanı İran’a karşı kullanıldığı an bu tehlikeli savaşın fitili de ateşlenmiş olacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Enerji masasında Türkiye neden yok? / 08.11.2025
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024

































































































