İnsanoğlunun iki tane gözü var
Biz okumamış insanlara cahil diyemeyiz. Eğer, ibadet yapıyorsa bunlar ümmidirler
13.09.2024 18:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Biz okumamış insanlara cahil diyemeyiz. Eğer, ibadet yapıyorsa bunlar ümmidirler. Okuma yazmaları yoktur ama senden benden fazla İslam'ın huşunu, huzurunu, mutluluğunu, sabrını, zikrini, Allah'ın muhabbetini, Allah korkusunu, kanaatini, tevekkülünü, tefekkürünü, hâl olarak yani ilim olarak yaşarlar.
Neden?
İşte dediğimiz o yolla, ibadet ilmi ile bu halleri elde ederler.
Binaenaleyh hiçbir mümin ibadet olmadan bu kulvardan geçemez. Bu yoldan geçemez. İşte oruç burada bu işin ana başlıklarından bir tanesidir.
Oruçla nefsi tezkiye edersin. Tezkiye edilen nefsin yücelmesi diğer ibadet u taatla ortaya çıkar ki, Yunus'un dediği gibi: "Ballar balını buldum kovanım yağma olsun" noktasına gelir.
Ramazan, bir sevinç bir huzur günü baştan sona kadar bir bayramdır. Ama biz, burada Allah'ın rızasını elde edeceğiz. Allah'ı daha yakın tanıyacağız. Onunla arkadaş olacağız, dost olacağız.
Bir atmosfer, bir halet-i ruhiye içinde işin işine dâhil olman, orucunu tutman hiçbir zaman sana yük olmaz.
Böyle bir atmosferde değilsen "ya bu sıcak havada kardeşim oruç mu tutulur? Aç mı durulur susuz mu durulur?"
Niye, onun getireceği getirilerden haberi yok. Onun kalp gözü kapalı. Allah oraya bir tane mühür atmış, oradan ötesini göremiyor.
İnsanoğlunun iki tane gözü var. Bir baş gözü, ikincisi kalp gözü. İnsan baş gözüyle bu tabiatta bu evrende olan varlıkları seyreder, olayları görür. Kulağıyla onları işitir.
Kalp gözüyle de bir de öteki âlem var, maneviyat âlemi var. Onu görür. Kalp kulağıyla orasını seyreder, orayı duyar.
Şimdi insan odur ki, hem kafa gözünü, hem kalp gözünü çalıştırabilsin. Onu çalıştırdığı zaman işte kâmil insan dediğimiz, günümüzün şartlarında erdemli insan denilen kişilik te budur.
Olgunlaşmıştır. Yüce Yaradan'ı çok iyi tanır. Her an O'nun huzurunda olduğunu bilir.
Muhammed'siz (s.a.a.) O'nunla beraber olunamaz. Bunu yaşar…
Muhammed'e (s.a.a.) gideceksin, O'nunla beraber olacaksın. Allah'a açılan o kapıda Muhammed (s.a.a.) var. Muhammed'siz (s.a.a.) o saraydan içeri giremezsin.
Muhammed'e (s.a.a.) gidebilmek içinde Ali (k.v.) kapısı var. Oradan da girmeye mecbursun. Ali (k.v.) kapısından da girmedin mi yaya kalırsın.
Yani hep bunlar birbirlerinin mütemmim cüzleridir. Binaenaleyh kul, bu şuur, bu inanç içinde olarak bu yolculuğa girecek. Bu yolculuğa girdi mi de, sonucu hiç merak etme…
İslam'ın şartı dediğimiz ibadetler, az evvel söylediğimiz gibi bütün ibadetlerle kul, Rabbine yürür. Allah'ına yürür. Bunlar olmadan da insanın kalp boyutunda Cenabı Hakk'a yürümesi asla mümkün değildir.
"Ben bunu düşünerek yaparım. Efendim kitap okuyarak da bunu elde ederim. Sohbette de bunu yaşarım."
Bunların belki bir kısmı bir noktaya kadar seni taşır. İstediğin nihai noktaya varabilmen asla mümkün değildir.
O noktaya varabilmen için İslam'ın şartları dediğimiz ibadet çeşitlerinden hepsinden geçmen lazım. Hepsinden bir manevi lezzet alman lazım. Feyiz alman lazım.
Ruh dünyasının enginlikle o muhabbeti, o seyri yaşaması lazım.
Bunu yaşamadıktan sonra onlarla birlikte olmadıktan sonra başta da söylediğim gibi diğer yollar o ibadetlerin yerini asla tutamaz.
Onun içinde bu ibadetler bizim boynumuzun borcu, farz-ı ayındır. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehadet getirmek bunlar farzı ayındır…
Buna ilave olarak çeşitli hayırlar var. Doğru ama bunlar işin esası. Bu esas olmadan seni Allah'a taşıyacak hiçbir binek, Burak olamaz.
Bu işin bineği, gemisi bu rotanı çevirdiğin zaman bu gemide bu gemi seni, Allah'a taşır. Olayın özü ve aslı budur, özet olarak." (Prof. Dr. Haydar Baş Ramazan Sohbetleri)
Neden?
İşte dediğimiz o yolla, ibadet ilmi ile bu halleri elde ederler.
Binaenaleyh hiçbir mümin ibadet olmadan bu kulvardan geçemez. Bu yoldan geçemez. İşte oruç burada bu işin ana başlıklarından bir tanesidir.
Oruçla nefsi tezkiye edersin. Tezkiye edilen nefsin yücelmesi diğer ibadet u taatla ortaya çıkar ki, Yunus'un dediği gibi: "Ballar balını buldum kovanım yağma olsun" noktasına gelir.
Ramazan, bir sevinç bir huzur günü baştan sona kadar bir bayramdır. Ama biz, burada Allah'ın rızasını elde edeceğiz. Allah'ı daha yakın tanıyacağız. Onunla arkadaş olacağız, dost olacağız.
Bir atmosfer, bir halet-i ruhiye içinde işin işine dâhil olman, orucunu tutman hiçbir zaman sana yük olmaz.
Böyle bir atmosferde değilsen "ya bu sıcak havada kardeşim oruç mu tutulur? Aç mı durulur susuz mu durulur?"
Niye, onun getireceği getirilerden haberi yok. Onun kalp gözü kapalı. Allah oraya bir tane mühür atmış, oradan ötesini göremiyor.
İnsanoğlunun iki tane gözü var. Bir baş gözü, ikincisi kalp gözü. İnsan baş gözüyle bu tabiatta bu evrende olan varlıkları seyreder, olayları görür. Kulağıyla onları işitir.
Kalp gözüyle de bir de öteki âlem var, maneviyat âlemi var. Onu görür. Kalp kulağıyla orasını seyreder, orayı duyar.
Şimdi insan odur ki, hem kafa gözünü, hem kalp gözünü çalıştırabilsin. Onu çalıştırdığı zaman işte kâmil insan dediğimiz, günümüzün şartlarında erdemli insan denilen kişilik te budur.
Olgunlaşmıştır. Yüce Yaradan'ı çok iyi tanır. Her an O'nun huzurunda olduğunu bilir.
Muhammed'siz (s.a.a.) O'nunla beraber olunamaz. Bunu yaşar…
Muhammed'e (s.a.a.) gideceksin, O'nunla beraber olacaksın. Allah'a açılan o kapıda Muhammed (s.a.a.) var. Muhammed'siz (s.a.a.) o saraydan içeri giremezsin.
Muhammed'e (s.a.a.) gidebilmek içinde Ali (k.v.) kapısı var. Oradan da girmeye mecbursun. Ali (k.v.) kapısından da girmedin mi yaya kalırsın.
Yani hep bunlar birbirlerinin mütemmim cüzleridir. Binaenaleyh kul, bu şuur, bu inanç içinde olarak bu yolculuğa girecek. Bu yolculuğa girdi mi de, sonucu hiç merak etme…
İslam'ın şartı dediğimiz ibadetler, az evvel söylediğimiz gibi bütün ibadetlerle kul, Rabbine yürür. Allah'ına yürür. Bunlar olmadan da insanın kalp boyutunda Cenabı Hakk'a yürümesi asla mümkün değildir.
"Ben bunu düşünerek yaparım. Efendim kitap okuyarak da bunu elde ederim. Sohbette de bunu yaşarım."
Bunların belki bir kısmı bir noktaya kadar seni taşır. İstediğin nihai noktaya varabilmen asla mümkün değildir.
O noktaya varabilmen için İslam'ın şartları dediğimiz ibadet çeşitlerinden hepsinden geçmen lazım. Hepsinden bir manevi lezzet alman lazım. Feyiz alman lazım.
Ruh dünyasının enginlikle o muhabbeti, o seyri yaşaması lazım.
Bunu yaşamadıktan sonra onlarla birlikte olmadıktan sonra başta da söylediğim gibi diğer yollar o ibadetlerin yerini asla tutamaz.
Onun içinde bu ibadetler bizim boynumuzun borcu, farz-ı ayındır. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehadet getirmek bunlar farzı ayındır…
Buna ilave olarak çeşitli hayırlar var. Doğru ama bunlar işin esası. Bu esas olmadan seni Allah'a taşıyacak hiçbir binek, Burak olamaz.
Bu işin bineği, gemisi bu rotanı çevirdiğin zaman bu gemide bu gemi seni, Allah'a taşır. Olayın özü ve aslı budur, özet olarak." (Prof. Dr. Haydar Baş Ramazan Sohbetleri)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.