Etnik kimliğimizden önce bir de insani kimliğimiz var. Bu ilk kimliğimizin de iki cephesi var. Birincisi, alt kimliğimiz, başka deyimle bütün canlılarla ortak olan yanımız, hayvani kimliğimiz. Yeme içme ve tenasülden ibaret fizyolojik biyolojik ve biraz da psikolojik kimliğimiz. İkincisi ise bizi insan yapan manevi değerler, din, tarih şuuru, ahlâk, estetik vs.'den ibaret ve zaman boyunca bizi hayvandan farklı kılan üst kimliğimiz.İnsan ve insanlık bu iki kimliğin karışımı ve iç mücadelesinden ibarettir. Üst kimlik ne kadar üstün gelirse insan da ve onun mensup olduğu etnik kimlik de o kadar insanidir. 19 ve 20. Yüzyıl'ı istila eden Marksist düşünce bu gerçeği ters çevirmeye çalışmıştır. Ona göre toplumların üst yapıları alt yapılarına yani insani yapıları hayvani yapılarına bağımlıdır. Dini, ahlâkı, manevi duyguları hepsini üretim araçlarının, yani alt kimliğin kimin elinde olduğu, hangi noktada durduğu tayin eder. Bu görüşü fert hayatına tercüme edersek insanın kafası ve ruhu tenasül âletine ve midesine bağlıdır.İnsanın ruhunu bedeni varlığına indiren bu görüş geçen yüz yılda iflas etmiştir ama onun yerini dolduran liberal görünüşlü vahşi kapitalizm de aslında aynı kanaattedir. Marks'ın proleterya ihtilâlinden beklediğini kapitalizm de küresel sermayenin dünyada iktidarı ele almasından beklemektedir.Marksizm'in iflasıBUNUN için de komünizm gibi kaba saba olmayan, aksine cicili bicili teknolojik imkânlarla aynı oyunu oynamaya çalışmakta, kitleleri nefislerinden yâni alt kimliklerinden yakalamaya gayret etmektedir.Hayatlarına Marksist olarak başlamış birçok yazar çizerin, Marksizm'in iflasından sonra, onun baş düşmanı gördükleri için bir vakitler şiddetle aleyhinde oldukları kapitalizmin emrine girip yüksek burjuva sınıfına terfi etmelerinin gerçek sebebi belki de budur. Marksizm ve kapitalizm arasındaki bu zemin birliğidir. İnsanın alt kimliğini dengeleyen ona üst kimliğini veren başlangıçta dindir. Medeniyetler dini düşüncenin ilerlemesiyle ilerlemişler, insan onunla yücelmiştir. Fakat insanları alt yapılarına bağlı olanlarla üst yapılarına bağlı olanlar diye ikiye ayırmak da mümkündür. İnsanın ve insanlığın tarihi bu iki grup arasındaki mücadeleden ibarettir.Holding MüslümanlarıETNİK grup olarak bütün milletlerde mevcut olan "Soy kırımı" dalaleti Türk tarihinde ve üst kimlikte en üste çıkabilen Türk Milliyeti'nde asla yoktur...İnsanlığa üst kimlik getiren dinlerden Yahudilik zaten küresel sermayenin ebesidir. Hıristiyanlık ise bir olan Allah'ı bile üçe bölüp, yaldızlı elbiseler ve imparator taçları giyen ruhbanıyla küresel sermayenin emrine girmişdir. En son ve ekmel din İslam'dır. Çok az da olsa birtakım "Holding Müslümanları"nın da bunlarla "Diyalog"a girerek alt kimliklerine kaymaları 21. Yüzyıl'ın garabetlerinden ve talihsizliklerinden olup, eski Marksistler'in yeni küreselci olmalarına paralel hazin bir maceradır. Ergun Göze/ Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.