İman, İslâm'dan bir derece yüksektir
İman, İslâm'dan bir derece yüksektir. Takva da imandan bir derece yüksektir. İmanın bütün dereceleri birbirindendir
23.03.2025 00:09:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Cafer-i Sadık (a.s) buyuruyor ki; İman, İslâm'dan bir derece yüksektir. Takva da imandan bir derece yüksektir. İmanın bütün dereceleri birbirindendir. (İhtilafları olmasına rağmen imanın aslında ortaktırlar.) Bazen müminin ağzından, Allah'ın karşılığında ateş vaadi vermediği bazı günahlar çıkabilir.
Nitekim Allah-u Teâla şöyle buyuruyor: "Eğer menedildiğiniz büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük günahlarınızdan geçeriz ve sizi yüce bir makama ulaştırırız."
Bazen de güzel konuşan bir müminin, günaha daha çok duçar olması mümkündür. Her durumda, ikisi de (derece farklılığıyla) mümindir. Yakin de takvadan bir derece yüksektir. İnsanlar arasında yakinden daha güçlü bir şey taksim edilmemiştir.
İnsanlardan bazısının yakini, hepsi de mümin olmakla beraber, bazısından daha güçlüdür. Bazısının musibete, fakirliğe, hastalığa ve korkuya (emniyetsizliğe) karşı sabrı, bazısından daha fazladır. İşte bunların hepsi yakinden kaynaklanır.
İki çeşit ahlâk vardır: Biri niyetle gerçekleşen (ihtiyari olan), diğeri ise tabii olan ahlâk. "Hangisi daha üstündür?" diye sorduklarında; İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdu:
Niyetle olan ahlâk daha üstündür. Çünkü tabii ahlâk sahibi, bu karakter üzere yaratılmıştır; başka türlüsüne gücü yetmez. Niyete (ihtiyarî ahlâka) sahip olan kişi ise zorluk ve sıkıntılarda kendisini güzel ahlâka uymaya ve itaate zorlar. Dolayısıyla, ihtiyarî ahlâk daha üstündür.
İmam aleyhi's-selâm birine şöyle buyurdu: Niçin kardeşin senden şikâyet ediyor? O adam: "Haklarımı ondan istediğim için." dediğinde, İmam aleyhi's-selâm öfkeli bir hâlde oturup şöyle buyurdu:
Eğer bütün hakkını ondan almış olsan (o zaman) kötü iş yapmış olmaz mısın? Allah'ın, bir grup hakkında: "Onlar kötü hesaptan korkarlar." buyurduğunu bilmiyor musun? Bunlar Allah'ın kendilerine zulüm edeceğinden mi korkuyorlar?
Hayır; Allah'ın, kendi hakkını tamamıyla onlardan istemesinden korkuyorlar. Allah bunu, kötü hesap olarak adlandırmıştır. Öyleyse kim hakkını tamamıyla isterse kötü bir iş yapmıştır.
Çok haram yemek, rızkı yok eder. Kötü ahlâk, yoksulluk getirir.
Zenginlikle izzet dolaşırlar, tevekkülün bulunduğu yere ulaştıklarında, orada yerleşirler. (yani izzet ve zenginlik tevekkül sayesindedir).
Güzel huy, dinden olduğu gibi rızkı da çoğaltır.
İyi insanlar birbirleriyle karşılaştıklarında muhabbetlerini dile getirmeseler bile, kalpleri o kadar çabuk birbirine ısınır ve birbirleriyle kaynaşır ki, yağmur suyu ile ırmak sularının birbirine karışmasını andırır.
Günahkârlar birbirleriyle görüştüklerinde, dostluklarını dile getirseler bile, kalplerinin birbirine uzaklığı uzun süre bir ahırda birlikte ot yemiş, ama şefkat ve merhametten yoksun olan hayvanların birbirlerine olan uzaklığına benzer.
Kerim ve cömert, malını Allah'ın buyurduğu yerde harcayan kimsedir.
Ey iman ehli ve sırların yeri! Siz, gafillerin gaflet vaktinde, tefekkür ve zikir ile meşgul olun.
Mufazzal İbn Ömer şöyle diyor: İmam Sadık aleyhi's-selâm'a "Hasep (aile şerefi) neyledir?" diye sordum. İmam aleyhi's-selâm, "Mal iledir." buyurdu. "Kerem ne iledir?" diye sordum. İmam aleyhi's-selâm "Takvayladır." buyurdu. "Şeref ve efendilik ne iledir?" diye sordum: "Cömertlikledir... Hatem-i Taî'nin makam yönünden kavminin en üstünü olmamasına rağmen onların efendisi olduğunu görmüyor musunuz?" buyurdu. (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Nitekim Allah-u Teâla şöyle buyuruyor: "Eğer menedildiğiniz büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük günahlarınızdan geçeriz ve sizi yüce bir makama ulaştırırız."
Bazen de güzel konuşan bir müminin, günaha daha çok duçar olması mümkündür. Her durumda, ikisi de (derece farklılığıyla) mümindir. Yakin de takvadan bir derece yüksektir. İnsanlar arasında yakinden daha güçlü bir şey taksim edilmemiştir.
İnsanlardan bazısının yakini, hepsi de mümin olmakla beraber, bazısından daha güçlüdür. Bazısının musibete, fakirliğe, hastalığa ve korkuya (emniyetsizliğe) karşı sabrı, bazısından daha fazladır. İşte bunların hepsi yakinden kaynaklanır.
İki çeşit ahlâk vardır: Biri niyetle gerçekleşen (ihtiyari olan), diğeri ise tabii olan ahlâk. "Hangisi daha üstündür?" diye sorduklarında; İmam aleyhi's-selâm şöyle buyurdu:
Niyetle olan ahlâk daha üstündür. Çünkü tabii ahlâk sahibi, bu karakter üzere yaratılmıştır; başka türlüsüne gücü yetmez. Niyete (ihtiyarî ahlâka) sahip olan kişi ise zorluk ve sıkıntılarda kendisini güzel ahlâka uymaya ve itaate zorlar. Dolayısıyla, ihtiyarî ahlâk daha üstündür.
İmam aleyhi's-selâm birine şöyle buyurdu: Niçin kardeşin senden şikâyet ediyor? O adam: "Haklarımı ondan istediğim için." dediğinde, İmam aleyhi's-selâm öfkeli bir hâlde oturup şöyle buyurdu:
Eğer bütün hakkını ondan almış olsan (o zaman) kötü iş yapmış olmaz mısın? Allah'ın, bir grup hakkında: "Onlar kötü hesaptan korkarlar." buyurduğunu bilmiyor musun? Bunlar Allah'ın kendilerine zulüm edeceğinden mi korkuyorlar?
Hayır; Allah'ın, kendi hakkını tamamıyla onlardan istemesinden korkuyorlar. Allah bunu, kötü hesap olarak adlandırmıştır. Öyleyse kim hakkını tamamıyla isterse kötü bir iş yapmıştır.
Çok haram yemek, rızkı yok eder. Kötü ahlâk, yoksulluk getirir.
Zenginlikle izzet dolaşırlar, tevekkülün bulunduğu yere ulaştıklarında, orada yerleşirler. (yani izzet ve zenginlik tevekkül sayesindedir).
Güzel huy, dinden olduğu gibi rızkı da çoğaltır.
İyi insanlar birbirleriyle karşılaştıklarında muhabbetlerini dile getirmeseler bile, kalpleri o kadar çabuk birbirine ısınır ve birbirleriyle kaynaşır ki, yağmur suyu ile ırmak sularının birbirine karışmasını andırır.
Günahkârlar birbirleriyle görüştüklerinde, dostluklarını dile getirseler bile, kalplerinin birbirine uzaklığı uzun süre bir ahırda birlikte ot yemiş, ama şefkat ve merhametten yoksun olan hayvanların birbirlerine olan uzaklığına benzer.
Kerim ve cömert, malını Allah'ın buyurduğu yerde harcayan kimsedir.
Ey iman ehli ve sırların yeri! Siz, gafillerin gaflet vaktinde, tefekkür ve zikir ile meşgul olun.
Mufazzal İbn Ömer şöyle diyor: İmam Sadık aleyhi's-selâm'a "Hasep (aile şerefi) neyledir?" diye sordum. İmam aleyhi's-selâm, "Mal iledir." buyurdu. "Kerem ne iledir?" diye sordum. İmam aleyhi's-selâm "Takvayladır." buyurdu. "Şeref ve efendilik ne iledir?" diye sordum: "Cömertlikledir... Hatem-i Taî'nin makam yönünden kavminin en üstünü olmamasına rağmen onların efendisi olduğunu görmüyor musunuz?" buyurdu. (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.