İmam’ı hapse attıran halife
Kardeşi Yezid'in öldüğü gün tahta geçmiştir. Hişam b. Abdülmelik Ehl-i Beyt'e ve sevenlerine karşı çok sert tedbirler almıştır. Kendisi İmam Bâkır'ı (a.s.) zindana atma cüretini göstermiştir. Ona suikast düzenlemeye kalkışmıştır
01.04.2023 11:00:00 / Güncelleme: 01.04.2023 16:46:09
İmam Zeynelâbidin'in (a.s.) oğlu ve İmam Bâkır'ın (a.s.) kardeşi olan Zeyd b. Ali'yi (a.s.) Hişam b. Abdülmelik şehit etmiştir. Çok cimri olarak bilinirdi. Döneminde pek çok mal biriktirmiştir.
"Bağışladığım şeylere pişman olduğum kadar hiçbir şeyden pişmanlık duymadım. Hasta ilaca nasıl muhtaçsa, hilafet de mala muhtaçtır" demiştir.
Hişam dönemi, iç ayaklanmalarla ve dışarıdan gelen saldırılarla geçmiştir. O dönemde kuzeyden; Türkmen ve hazar kabileleri akınlar yaparken, doğuda Abbasiler Emeviler'i yıkmanın alt yapısını hazırlıyorlardı.
Hişam, çabuk inanan, kötümser ve dar kafalı idi. Bu, yaptığı icraatlarına da yansımıştır.
Bu karakteri nedeniyle, valilerini, en ufak bir hatalarında değiştirmiştir.
Ülkenin içten ve dıştan gelen tehlikelere karşı istikrarsız olması elbette ki İslam Devleti'nin durumunu güçleştiriyordu.
İmam Muhammed Bâkır (a.s.) ve oğlu Câfer'in (a.s.) hac yaptığı bir zamanda halife Hişam da orada bulunuyordu. Bu sırada biri toplantıda İmam Câfer Sâdık Ehl-i Beyt'in faziletleri ve imametine dâir bir konuşma yaptı. Bu konuşmadan haberdar olan halife Hişam, ileride iktidarına engel olarak gördüğü İmam Muhammed ve oğlunu Şam'a döner dönmez yanına çağırttı. Hişam, sarayda onları beklerken yanında şairler, meddahlar, şarkıcılar vardı.
"İmam Şam'a getirildiğinde, Hişam saray eşrafına, onunla kendisi konuştuktan sonra alay etmelerini emretti. Derken, İmam Bâkır (a.s.) Hişam'ın yanına getirildi, oradakilere selam verdi. Ama Hişam'a halife sıfatı ile selam vermedi. Hişam bu tavır karşısında büyük bir öfkeye kapıldı. İmam'a (a.s.) dönerek şöyle dedi:
'Ey Muhammed b. Ali! Her zaman sizden bir adam mutlaka Müslümanların birliğini bozuyor, insanları kendine biat etmeye çağırıyor. Akılsızlığından ve bilgisinin azlığından kendisinin imam olduğunu iddia ediyor.'
Bunları dedikten sonra Hişam sustu, adamları İmam'a (a.s.) dil uzatmaya ve onunla alay etmeye başladılar. Bunun üzerine İmam (a.s.) konuşmaya başladı:
'Ey insanlar! Nereye gidiyorsunuz? Nereye götürülüyorsunuz? Allah sizin geçmiş atalarınızı bizim aracılığımızla hidayete erdirdi ve son nesillerinizi de bizim aracılığımızla yola getirecektir. Eğer sizin erken elde edilmiş bir devletiniz varsa, bizim de sonradan gerçekleşecek bir devletimiz vardır. Bizim devletimizden sonra da bir devlet yoktur. Çünkü biz akıbet ehliyiz. Sonuç her zaman bizimdir. Çünkü akıbet muttakilerindir."
Bu sözler saray âlimlerinin yüzüne tokat gibi indi. İmam'ın (a.s.) Ehl-i Beyt soyu hakkında söyledikleri karşısında diyecek bir şey bulamadılar.
"Bağışladığım şeylere pişman olduğum kadar hiçbir şeyden pişmanlık duymadım. Hasta ilaca nasıl muhtaçsa, hilafet de mala muhtaçtır" demiştir.
Hişam dönemi, iç ayaklanmalarla ve dışarıdan gelen saldırılarla geçmiştir. O dönemde kuzeyden; Türkmen ve hazar kabileleri akınlar yaparken, doğuda Abbasiler Emeviler'i yıkmanın alt yapısını hazırlıyorlardı.
Hişam, çabuk inanan, kötümser ve dar kafalı idi. Bu, yaptığı icraatlarına da yansımıştır.
Bu karakteri nedeniyle, valilerini, en ufak bir hatalarında değiştirmiştir.
Ülkenin içten ve dıştan gelen tehlikelere karşı istikrarsız olması elbette ki İslam Devleti'nin durumunu güçleştiriyordu.
İmam Muhammed Bâkır (a.s.) ve oğlu Câfer'in (a.s.) hac yaptığı bir zamanda halife Hişam da orada bulunuyordu. Bu sırada biri toplantıda İmam Câfer Sâdık Ehl-i Beyt'in faziletleri ve imametine dâir bir konuşma yaptı. Bu konuşmadan haberdar olan halife Hişam, ileride iktidarına engel olarak gördüğü İmam Muhammed ve oğlunu Şam'a döner dönmez yanına çağırttı. Hişam, sarayda onları beklerken yanında şairler, meddahlar, şarkıcılar vardı.
"İmam Şam'a getirildiğinde, Hişam saray eşrafına, onunla kendisi konuştuktan sonra alay etmelerini emretti. Derken, İmam Bâkır (a.s.) Hişam'ın yanına getirildi, oradakilere selam verdi. Ama Hişam'a halife sıfatı ile selam vermedi. Hişam bu tavır karşısında büyük bir öfkeye kapıldı. İmam'a (a.s.) dönerek şöyle dedi:
'Ey Muhammed b. Ali! Her zaman sizden bir adam mutlaka Müslümanların birliğini bozuyor, insanları kendine biat etmeye çağırıyor. Akılsızlığından ve bilgisinin azlığından kendisinin imam olduğunu iddia ediyor.'
Bunları dedikten sonra Hişam sustu, adamları İmam'a (a.s.) dil uzatmaya ve onunla alay etmeye başladılar. Bunun üzerine İmam (a.s.) konuşmaya başladı:
'Ey insanlar! Nereye gidiyorsunuz? Nereye götürülüyorsunuz? Allah sizin geçmiş atalarınızı bizim aracılığımızla hidayete erdirdi ve son nesillerinizi de bizim aracılığımızla yola getirecektir. Eğer sizin erken elde edilmiş bir devletiniz varsa, bizim de sonradan gerçekleşecek bir devletimiz vardır. Bizim devletimizden sonra da bir devlet yoktur. Çünkü biz akıbet ehliyiz. Sonuç her zaman bizimdir. Çünkü akıbet muttakilerindir."
Bu sözler saray âlimlerinin yüzüne tokat gibi indi. İmam'ın (a.s.) Ehl-i Beyt soyu hakkında söyledikleri karşısında diyecek bir şey bulamadılar.