İmam’a ‘yakin’ nedir, diye soruldu
İmam Kazım (a.s) buyuruyor; “Allah'ı tanıyan kimsenin, Allah'ı rızk vermeyi geciktiren bilmemesi, kaza ve kaderinde de O'nu suçlamaması gerekir
27.03.2025 00:40:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Kazım (a.s) buyuruyor; "Allah'ı tanıyan kimsenin, Allah'ı rızk vermeyi geciktiren bilmemesi, kaza ve kaderinde de O'nu suçlamaması gerekir.
"Yakin nedir?" diye sorduklarında şöyle buyurdular: "Allah'a tevekkül etmek, O'na teslim olmak, kaza ve kadere rıza göstermek ve işleri Allah'a bırakmaktır."
Abdullah İbn Yahya şöyle diyor: Bir mektupta İmam'a: "Allah'ın ilminin nihayeti miktarınca O'na hamdolsun." diye yazdım.
İmam aleyhi's-selâm da cevapta bana şöyle yazdılar: "İlminin nihayeti miktarınca deme! Çünkü Allah'ın ilminin (haddi ve) nihayeti yoktur. Fakat rızasının nihayeti miktarınca de!"
Bir adam: "Cömert kimdir?" diye sorduğunda, şöyle buyurdular: "Sorunun iki şıkkı vardır. Eğer sorun mahlûk hakkında ise cömert, Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyi ödeyen kimsedir. Cimri de Allah'ın farz kıldığı şeyi cimrilik yaparak ödemeyen kimsedir.
Eğer bu sorudan Allah'ı kastediyorsan, Allah bağışta bulunsa da, bulunmasa da, verse de vermese de cömerttir. Çünkü bağışta bulunursa, hak etmediğin bir şeyi bağışlamıştır; bağışta bulunmasa da yine hak etmediğin bir şeyi esirgemiştir."
Dostlarından birine şöyle buyurdular: Ey adam, Allah'tan kork. Helak olmana sebep olsa bile hakkı söyle. Çünkü (gerçekte) kurtuluşun ondadır. Ey adam, Allah'tan kork; kurtulmana sebep olsa bile batılı terk et. Çünkü (gerçekte) helakin ondadır!
İmam aleyhi's-selâm'ın vekili kendisine: "Vallahi ben size hıyanet etmedim." dediğinde şöyle buyurdular: "Hıyanet etmen de, malı korumaman da benim için aynıdır (Çünkü her halükârda mal senin elinde zayi olmuştur.) Ama hıyanet senin için çok kötüdür."
Sakın Allah'a itaat yolunda malını esirgeme. Çünkü onun iki katını Allah'ın masiyetinde (günah yolunda) harcarsın.
Mümin, (iman ve bela açısından) terazinin iki kefesi gibidir; imanı arttıkça belası da çoğalır.
Bir kabrin kenarında durup şöyle buyurdular: Sonu böyle olan bir şeyin (dünya hayatının) evvelinden ona gönül bağlamamak gerekir. Evveli de böyle olan şeyin (ahiretin) sonundan korkmak gerekir.
Kim, Allah'ın künhü hakkında konuşursa helak olur. Kim riyaset talep ederse helak olur. Kim de bencilliğe kapılırsa helak olur.
Dünya ve din için çalışmak zorlaşmıştır; dünyaya gelince elini ona uzatmadan, senden önce bir facirin ona sahiplendiğini görürsün. Ahiret azığına gelince de onu elde etmek için sana yardım edecek bir yardımcı bulamazsın.
Dört şey vesveseden (nefis ve şeytanın meydana getirdiği ruhî ıstıraptan) kaynaklanır: "Toprak yemek, balçığı ufalamak (onunla oynamak) dişlerle tırnağı kesmek ve sakalı ağza almak."
Üç şey gözü aydınlatır: Yeşilliğe bakmak, akarsuya bakmak ve güzel yüze bakmak.
Güzel komşuluk, komşuya eziyet etmemek değildir; güzel komşuluk, eziyete tahammül etmektir.
Kendinle kardeşin arasındaki saygınlığı yok etme; ondan birazını baki bırak. Çünkü saygınlığın yok olması, hayânın yok olmasıdır.
Çocuklarından birisine şöyle buyurdular: "Aziz evlâdım, Allah-u Teâla'nın seni nehyettiği masiyette görmesinden ve seni emrettiği itaatte görmemesinden sakın. (Allah'a kulluk etmede) Gayretli ve ciddi ol.
Yine de Allah'ın ibadet ve itaatinde kendini kusursuz görme. Çünkü Allah'a gerektiği şekilde ibadet etmek mümkün değildir. Şaka yapmaktan sakın. Çünkü şaka, imanın nurunu giderdiği gibi yiğitliğini de hafifletir. Usanmak ve tembellikten sakın. Çünkü bunlar dünya ve ahiret nasibinden seni alıkoyar.
Zulmün hakka galip olduğu zamanda hiç kimsenin başka birisine, -onda iyilik görmedikçe- iyi zanda bulunması doğru değildir.
Eşin ve küçük çocuk hariç diğer hiçbir kimsenin ağzından öpmek caiz değildir." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
"Yakin nedir?" diye sorduklarında şöyle buyurdular: "Allah'a tevekkül etmek, O'na teslim olmak, kaza ve kadere rıza göstermek ve işleri Allah'a bırakmaktır."
Abdullah İbn Yahya şöyle diyor: Bir mektupta İmam'a: "Allah'ın ilminin nihayeti miktarınca O'na hamdolsun." diye yazdım.
İmam aleyhi's-selâm da cevapta bana şöyle yazdılar: "İlminin nihayeti miktarınca deme! Çünkü Allah'ın ilminin (haddi ve) nihayeti yoktur. Fakat rızasının nihayeti miktarınca de!"
Bir adam: "Cömert kimdir?" diye sorduğunda, şöyle buyurdular: "Sorunun iki şıkkı vardır. Eğer sorun mahlûk hakkında ise cömert, Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyi ödeyen kimsedir. Cimri de Allah'ın farz kıldığı şeyi cimrilik yaparak ödemeyen kimsedir.
Eğer bu sorudan Allah'ı kastediyorsan, Allah bağışta bulunsa da, bulunmasa da, verse de vermese de cömerttir. Çünkü bağışta bulunursa, hak etmediğin bir şeyi bağışlamıştır; bağışta bulunmasa da yine hak etmediğin bir şeyi esirgemiştir."
Dostlarından birine şöyle buyurdular: Ey adam, Allah'tan kork. Helak olmana sebep olsa bile hakkı söyle. Çünkü (gerçekte) kurtuluşun ondadır. Ey adam, Allah'tan kork; kurtulmana sebep olsa bile batılı terk et. Çünkü (gerçekte) helakin ondadır!
İmam aleyhi's-selâm'ın vekili kendisine: "Vallahi ben size hıyanet etmedim." dediğinde şöyle buyurdular: "Hıyanet etmen de, malı korumaman da benim için aynıdır (Çünkü her halükârda mal senin elinde zayi olmuştur.) Ama hıyanet senin için çok kötüdür."
Sakın Allah'a itaat yolunda malını esirgeme. Çünkü onun iki katını Allah'ın masiyetinde (günah yolunda) harcarsın.
Mümin, (iman ve bela açısından) terazinin iki kefesi gibidir; imanı arttıkça belası da çoğalır.
Bir kabrin kenarında durup şöyle buyurdular: Sonu böyle olan bir şeyin (dünya hayatının) evvelinden ona gönül bağlamamak gerekir. Evveli de böyle olan şeyin (ahiretin) sonundan korkmak gerekir.
Kim, Allah'ın künhü hakkında konuşursa helak olur. Kim riyaset talep ederse helak olur. Kim de bencilliğe kapılırsa helak olur.
Dünya ve din için çalışmak zorlaşmıştır; dünyaya gelince elini ona uzatmadan, senden önce bir facirin ona sahiplendiğini görürsün. Ahiret azığına gelince de onu elde etmek için sana yardım edecek bir yardımcı bulamazsın.
Dört şey vesveseden (nefis ve şeytanın meydana getirdiği ruhî ıstıraptan) kaynaklanır: "Toprak yemek, balçığı ufalamak (onunla oynamak) dişlerle tırnağı kesmek ve sakalı ağza almak."
Üç şey gözü aydınlatır: Yeşilliğe bakmak, akarsuya bakmak ve güzel yüze bakmak.
Güzel komşuluk, komşuya eziyet etmemek değildir; güzel komşuluk, eziyete tahammül etmektir.
Kendinle kardeşin arasındaki saygınlığı yok etme; ondan birazını baki bırak. Çünkü saygınlığın yok olması, hayânın yok olmasıdır.
Çocuklarından birisine şöyle buyurdular: "Aziz evlâdım, Allah-u Teâla'nın seni nehyettiği masiyette görmesinden ve seni emrettiği itaatte görmemesinden sakın. (Allah'a kulluk etmede) Gayretli ve ciddi ol.
Yine de Allah'ın ibadet ve itaatinde kendini kusursuz görme. Çünkü Allah'a gerektiği şekilde ibadet etmek mümkün değildir. Şaka yapmaktan sakın. Çünkü şaka, imanın nurunu giderdiği gibi yiğitliğini de hafifletir. Usanmak ve tembellikten sakın. Çünkü bunlar dünya ve ahiret nasibinden seni alıkoyar.
Zulmün hakka galip olduğu zamanda hiç kimsenin başka birisine, -onda iyilik görmedikçe- iyi zanda bulunması doğru değildir.
Eşin ve küçük çocuk hariç diğer hiçbir kimsenin ağzından öpmek caiz değildir." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.