İmam Zeynelabidin (a.s.) Yezid’i bir kez daha mağlup ediyor
Esirlerin Yezid’in yanına getirildiği sırada halk henüz yapılanların farkında değildi
08.10.2023 08:27:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Esirlerin Yezid'in yanına getirildiği sırada halk henüz yapılanların farkında değildi. Ne zaman ki, esirler halkın huzurunda gerçekleri ortaya koyacak konuşmalar yaptılar ancak ondan sonra ümmetin ölçüleri değişmeye başlamıştır.
Yezid, Şam'da esirleri halkın arasında gezdirirken, minberdeki hatibe, Hüseyin (a.s.) ile babasını (a.s.) kötülemesini emretti. Bu sırada mescidde bulunan İmam Zeynelâbidin ona şöyle haykırdı:
"Yazıklar olsun sana ey hatib! Yaratıcının gazabına karşılık yaratılmışların hoşnutluğunu satın aldın. Öyleyse, cehennemde kurulacağın yere şimdiden hazırlan."
İmam, Yezid'e döndü ve şöyle dedi:
"Şu ağaçların üzerine çıkmama izin verir misin? Bazı sözler söylemek istiyorum ki, bu sözler, Allah'ın rızasını içerdiği gibi şu oturanlar için de ecir ve sevap sebebi olur."
Orada bulunanlar esir olduğu halde, bu hasta delikanlının ve hatibe ve emir'e karşı çıkmasına şaşırmışlardı, adeta donup kalmışlardı. Yezid, izin vermeye yanaşmadı. Oturanlar, delikanlıya izin vermesi için ısrar ettiler.
Yezid'in, halkın isteğini kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. İmam (a.s.) minberin ağaç merdivenlerinin üzerine çıktı ve Allah'a hamd ü senâdan sonra sözlerine şöyle başladı.
"Ey insanlar! Bize altı haslet verildi ve yedi hususta herkesten üstün kılındık. Bize ilim, ağırbaşlılık, hoşgörü, fesahat, cesaret ve mü'minlerin kalbinde sevgi verildi.
Biz, başkalarından üstün tutulduk. Çünkü, seçilmiş peygamber Muhammed (s.a.v.) bizdendir; es-Sıddık Ali (a.s.) bizdendir; et-Tayyar (Câfer) bizdendir. Allah'ın ve Resulü'nün (s.a.v.) arslanı (Ali) bizdendir. Dünya kadınlarının efendisi Fatıma Betül bizdendir. Şu ümmetin iki torunu ve cennet gençlerinin efendisi bizdendir."
Sonra buyurdu ki:
"Beni tanıyan tanır ve tanımayanlara ise soyumu ve nesebimi tanıtayım.
Ben, Mekke'nin ve Mina'nın çocuğuyum. Ben, Zemzem ve Safa'nın çocuğuyum.
Ben, eteğinin içinde zekatı yoksullara taşıyanın çocuğuyum.
Ben, örtü ve ridâ giyenlerin en hayırlısının oğluyum.
Ben (ihram halinde) nalın giyen ve yalın ayak gezenlerin en hayırlısının oğluyum.
Ben, tavaf edenlerin ve say yapanların en hayırlısının oğluyum.
Ben, haccedenlerin ve telbiye getirenlerin en hayırlısının oğluyum.
Ben, Burak sırtında göğe götürülenin oğluyum.
Ben, Mescid-i Haram'dan bir gece vakti Mescid-i Aksa'ya yürütülenin oğluyum. Gece vakti yürüten münezzehtir.
Ben, Cebrail'in Sidretu'l Münteha'ya götürdüğü Peygamberin (s.a.v.) oğluyum.
Ben, yaklaşan ardından sarkan sonra iki yay gibi yakınlaşanın oğluyum.
Ben, gökte meleklerle namaz kılanın oğluyum.
Ben, Celil olan Allah'ın, vahyetmek istediğini vahyettiğinin oğluyum.
Ben, Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in oğluyum.
Ben, Ali el-Murteza'nın oğluyum. "Lailaheillallah" deyinceye kadar insanların kibirli burunlarına vuranın oğluyum.
Ben, Resulullah (s.a.v.)'in tam önünde iki kılıçla vuruşan, iki mızrakla saldıran, iki kere hicret eden, iki defa biat eden, Bedir ve Huneyn'de savaşan ve bir göz açıp kapama anı kadar kısa bir süre dahi Allah'ı inkâr etmemiş olanın oğluyum.
Ben, mü'minlerin en sâlihinin, peygamberlerin vârisinin, dinsizleri kesenin, Müslümanların hâmisinin, mücahidlerin nurunun, âbidlerin süsünün, ağlayanların tacının, sabredenlerin en sabırlısının, Yasin ailesinin ve Âlemlerin Rabbinin Elçisinin soyunun en çok kıyam edenin oğluyum.
Ben, Cebrail tarafından desteklenmiş, Mikail tarafından yardım edilmiş; biatlerini bozan, günaha sapan ve dinden çıkanlara karşı savaşan (Nasıbi), düşmanlarına karşı cihad eden, bütün Kureyş kabilesinden yeryüzünde yürüyenlerin en onurlusu, mü'minler içinde en önce icabet eden, Allah için çağrıya koşan, öncekilerin en ilki, azgınları ayrıştıran, müşriklerin kökünü kurutan, Allah'ın attığı oklardan biri, Allah'ın hikmetinin bahçesi olanın oğluyum.
İşte niteliklerini saydığım bu adam benim dedem Ali b. Ebu Tâlib'dir.
Ben, Fatımatu'z-Zehra'nın oğluyum. Kadınların efendisinin oğluyum.
Ben, tertemiz Betül'ün oğluyum.
Ben, Resul (s.a.v.)'in ciğerparesinin oğluyum.
Ben, kanlara boyanmışın oğluyum.
Ben, Kerbela'da kurban edilmişin oğluyum.
Ben, karanlıklarda cinlerin üzerine ağladığı, gökte kuşların yasını tuttuğu Hüseyin (a.s.)'ın oğluyum."
İmam (a.s.), "Ben, ben..." dedikçe, insanlar hıçkırıklara boğuluyordu.
Yezid, bir kargaşanın çıkmasından korktu. İmam'ın sözlerini kesmesi için, Yezid, müezzine ezan okumasını işaret etti.
Müezzin, "Allahuekber" diye haykırınca, İmam, ona dönerek şöyle dedi:
"Bir başkasıyla mukayese edilmeyecek, duyularla algılanmayacak kadar büyük olan birini ululadın. Allah'tan daha büyük hiçbir şey yoktur."
Müezzin, "Eşhedu en-lailaheillallah" deyince, İmam (a.s.) şöyle dedi:
"Tüylerim, derim, etim, kanım, beynim ve kemiklerim buna şahitlik eder."
Müezzin, "Eşhedu enne Muhammeden Resulûllah" deyince, İmam (a.s.), Yezid'e döndü ve şöyle dedi:
"Ey Yezid! Bu Muhammed, senin deden midir, yoksa benim dedem mi? Eğer senin deden olduğunu iddia edersen, kuşkusuz yalan söylemiş olursun. Eğer benim dedem olduğunu söylersen, o zaman şöyle sorarım: Niçin O'nun Ehl-i Beyt'ini öldürdün?"
Yezid, İmam Zeynelâbidin ve Hz. Zeyneb'in halkın karşısındaki konuşmalarından sonra adeta ezilmişti.
İşlediği vahşeti ve sağ kalanlara karşı yaptığı zulmü gören halkın ayaklanmasından korkarak, esirleri Medine'ye yollamaya karar verdi.
Ancak, bu sırada halkın arasında, İmam Hüseyin (a.s.)'a yapılanlara karşı sesler yükselmeye başlamıştı.
Bu çok geç kalmış bir tepki idi. Hz. Hüseyin (a.s.) şehit edilmiş, Ehl-i Beyt'i katledilmiş, kadınları ve kalan çocukları esir edilmişti. Ona sahip çıkacağını söyleyenler, gerçekleri, bu katliamdan sonra yeni görmeye başlamıştı.
İmam Ali b. Hüseyin (Zeynelâbidin) Şam'da esir bulunduğu sırada Minhal b. Amr ile karşılaştı. Minhal sordu:
"Ey Resulûllah (s.a.v.)'in oğlu! Nasıl akşamladın?"
İmam (a.s.) öfkeli bir şekilde şöyle dedi:
"İsrailoğullarının, Firavun hanedanlığının egemenliği altındaki gibi akşamladık. Oğullarını öldürüyor, kadınlarını sağ bırakıyorlardı. Araplar, Arap olmayanlara karşı, "Muhammed (s.a.v.) bizdendir" diye övünerek akşamladılar.
Kureyş, diğer Arap kabilelerine karşı, "Muhammed (s.a.v.) bizdendir" diye övünerek akşamladı.
Biz Muhammed (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'i ise, kimimiz öldürülmüş, kimimiz ise sağa sola savrulmuş, sürgün edilmiş olarak akşamladık.
Kuşkusuz biz, Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Yezid, Şam'da esirleri halkın arasında gezdirirken, minberdeki hatibe, Hüseyin (a.s.) ile babasını (a.s.) kötülemesini emretti. Bu sırada mescidde bulunan İmam Zeynelâbidin ona şöyle haykırdı:
"Yazıklar olsun sana ey hatib! Yaratıcının gazabına karşılık yaratılmışların hoşnutluğunu satın aldın. Öyleyse, cehennemde kurulacağın yere şimdiden hazırlan."
İmam, Yezid'e döndü ve şöyle dedi:
"Şu ağaçların üzerine çıkmama izin verir misin? Bazı sözler söylemek istiyorum ki, bu sözler, Allah'ın rızasını içerdiği gibi şu oturanlar için de ecir ve sevap sebebi olur."
Orada bulunanlar esir olduğu halde, bu hasta delikanlının ve hatibe ve emir'e karşı çıkmasına şaşırmışlardı, adeta donup kalmışlardı. Yezid, izin vermeye yanaşmadı. Oturanlar, delikanlıya izin vermesi için ısrar ettiler.
Yezid'in, halkın isteğini kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. İmam (a.s.) minberin ağaç merdivenlerinin üzerine çıktı ve Allah'a hamd ü senâdan sonra sözlerine şöyle başladı.
"Ey insanlar! Bize altı haslet verildi ve yedi hususta herkesten üstün kılındık. Bize ilim, ağırbaşlılık, hoşgörü, fesahat, cesaret ve mü'minlerin kalbinde sevgi verildi.
Biz, başkalarından üstün tutulduk. Çünkü, seçilmiş peygamber Muhammed (s.a.v.) bizdendir; es-Sıddık Ali (a.s.) bizdendir; et-Tayyar (Câfer) bizdendir. Allah'ın ve Resulü'nün (s.a.v.) arslanı (Ali) bizdendir. Dünya kadınlarının efendisi Fatıma Betül bizdendir. Şu ümmetin iki torunu ve cennet gençlerinin efendisi bizdendir."
Sonra buyurdu ki:
"Beni tanıyan tanır ve tanımayanlara ise soyumu ve nesebimi tanıtayım.
Ben, Mekke'nin ve Mina'nın çocuğuyum. Ben, Zemzem ve Safa'nın çocuğuyum.
Ben, eteğinin içinde zekatı yoksullara taşıyanın çocuğuyum.
Ben, örtü ve ridâ giyenlerin en hayırlısının oğluyum.
Ben (ihram halinde) nalın giyen ve yalın ayak gezenlerin en hayırlısının oğluyum.
Ben, tavaf edenlerin ve say yapanların en hayırlısının oğluyum.
Ben, haccedenlerin ve telbiye getirenlerin en hayırlısının oğluyum.
Ben, Burak sırtında göğe götürülenin oğluyum.
Ben, Mescid-i Haram'dan bir gece vakti Mescid-i Aksa'ya yürütülenin oğluyum. Gece vakti yürüten münezzehtir.
Ben, Cebrail'in Sidretu'l Münteha'ya götürdüğü Peygamberin (s.a.v.) oğluyum.
Ben, yaklaşan ardından sarkan sonra iki yay gibi yakınlaşanın oğluyum.
Ben, gökte meleklerle namaz kılanın oğluyum.
Ben, Celil olan Allah'ın, vahyetmek istediğini vahyettiğinin oğluyum.
Ben, Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in oğluyum.
Ben, Ali el-Murteza'nın oğluyum. "Lailaheillallah" deyinceye kadar insanların kibirli burunlarına vuranın oğluyum.
Ben, Resulullah (s.a.v.)'in tam önünde iki kılıçla vuruşan, iki mızrakla saldıran, iki kere hicret eden, iki defa biat eden, Bedir ve Huneyn'de savaşan ve bir göz açıp kapama anı kadar kısa bir süre dahi Allah'ı inkâr etmemiş olanın oğluyum.
Ben, mü'minlerin en sâlihinin, peygamberlerin vârisinin, dinsizleri kesenin, Müslümanların hâmisinin, mücahidlerin nurunun, âbidlerin süsünün, ağlayanların tacının, sabredenlerin en sabırlısının, Yasin ailesinin ve Âlemlerin Rabbinin Elçisinin soyunun en çok kıyam edenin oğluyum.
Ben, Cebrail tarafından desteklenmiş, Mikail tarafından yardım edilmiş; biatlerini bozan, günaha sapan ve dinden çıkanlara karşı savaşan (Nasıbi), düşmanlarına karşı cihad eden, bütün Kureyş kabilesinden yeryüzünde yürüyenlerin en onurlusu, mü'minler içinde en önce icabet eden, Allah için çağrıya koşan, öncekilerin en ilki, azgınları ayrıştıran, müşriklerin kökünü kurutan, Allah'ın attığı oklardan biri, Allah'ın hikmetinin bahçesi olanın oğluyum.
İşte niteliklerini saydığım bu adam benim dedem Ali b. Ebu Tâlib'dir.
Ben, Fatımatu'z-Zehra'nın oğluyum. Kadınların efendisinin oğluyum.
Ben, tertemiz Betül'ün oğluyum.
Ben, Resul (s.a.v.)'in ciğerparesinin oğluyum.
Ben, kanlara boyanmışın oğluyum.
Ben, Kerbela'da kurban edilmişin oğluyum.
Ben, karanlıklarda cinlerin üzerine ağladığı, gökte kuşların yasını tuttuğu Hüseyin (a.s.)'ın oğluyum."
İmam (a.s.), "Ben, ben..." dedikçe, insanlar hıçkırıklara boğuluyordu.
Yezid, bir kargaşanın çıkmasından korktu. İmam'ın sözlerini kesmesi için, Yezid, müezzine ezan okumasını işaret etti.
Müezzin, "Allahuekber" diye haykırınca, İmam, ona dönerek şöyle dedi:
"Bir başkasıyla mukayese edilmeyecek, duyularla algılanmayacak kadar büyük olan birini ululadın. Allah'tan daha büyük hiçbir şey yoktur."
Müezzin, "Eşhedu en-lailaheillallah" deyince, İmam (a.s.) şöyle dedi:
"Tüylerim, derim, etim, kanım, beynim ve kemiklerim buna şahitlik eder."
Müezzin, "Eşhedu enne Muhammeden Resulûllah" deyince, İmam (a.s.), Yezid'e döndü ve şöyle dedi:
"Ey Yezid! Bu Muhammed, senin deden midir, yoksa benim dedem mi? Eğer senin deden olduğunu iddia edersen, kuşkusuz yalan söylemiş olursun. Eğer benim dedem olduğunu söylersen, o zaman şöyle sorarım: Niçin O'nun Ehl-i Beyt'ini öldürdün?"
Yezid, İmam Zeynelâbidin ve Hz. Zeyneb'in halkın karşısındaki konuşmalarından sonra adeta ezilmişti.
İşlediği vahşeti ve sağ kalanlara karşı yaptığı zulmü gören halkın ayaklanmasından korkarak, esirleri Medine'ye yollamaya karar verdi.
Ancak, bu sırada halkın arasında, İmam Hüseyin (a.s.)'a yapılanlara karşı sesler yükselmeye başlamıştı.
Bu çok geç kalmış bir tepki idi. Hz. Hüseyin (a.s.) şehit edilmiş, Ehl-i Beyt'i katledilmiş, kadınları ve kalan çocukları esir edilmişti. Ona sahip çıkacağını söyleyenler, gerçekleri, bu katliamdan sonra yeni görmeye başlamıştı.
İmam Ali b. Hüseyin (Zeynelâbidin) Şam'da esir bulunduğu sırada Minhal b. Amr ile karşılaştı. Minhal sordu:
"Ey Resulûllah (s.a.v.)'in oğlu! Nasıl akşamladın?"
İmam (a.s.) öfkeli bir şekilde şöyle dedi:
"İsrailoğullarının, Firavun hanedanlığının egemenliği altındaki gibi akşamladık. Oğullarını öldürüyor, kadınlarını sağ bırakıyorlardı. Araplar, Arap olmayanlara karşı, "Muhammed (s.a.v.) bizdendir" diye övünerek akşamladılar.
Kureyş, diğer Arap kabilelerine karşı, "Muhammed (s.a.v.) bizdendir" diye övünerek akşamladı.
Biz Muhammed (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'i ise, kimimiz öldürülmüş, kimimiz ise sağa sola savrulmuş, sürgün edilmiş olarak akşamladık.
Kuşkusuz biz, Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.