İmam Rıza’nın ilmî faaliyetleri -1-
Bütün Ehl-i Beyt imamları yaşadıkları dönemde şu vazifeleri yüklenmiş ve en mükemmel şekilde yerine getirmişlerdir
15.02.2024 18:28:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Bütün Ehl-i Beyt imamları yaşadıkları dönemde şu vazifeleri yüklenmiş ve en mükemmel şekilde yerine getirmişlerdir:
- Sahih fikir ve inançları ortaya koymak, şer'î hükümleri açıklamak, yanlış olan hükümleri de geçersiz kılmak,
- Toplum hayatını İslam hükümlerine göre ıslah etmek,
- Ümmet içinde Ehl-i Beyt'in hayat tarzını ve inanç sistemini yaymaları için samimi insanlar yetiştirmek,
- Resûlullah'ın işareti doğrultusunda kendinden sonra gelecek olan imamı tayin etmek,
- İmam Mehdi'nin özelliklerine, getireceği aydınlık geleceğe dikkatleri çekmek.
İmam Rıza bu görevleri en mükemmel şekilde yerine getirmiştir.
İmam Rıza, Ehl-i Beyt'in ilmini en kusursuz şekilde yaymıştır. Öte yandan, Memun ve başkaları kendisine soru sormuş ve cevap vermesini istemişlerdir ki, İmam sırf bu sebeple Memun için İslam'ın hakikatine ve dinî-şer'î hükümlere ait bir risale kaleme almıştır.
İmam Rıza'nın Memun'a İslam'ın özü ve hükümleri hakkında yazdıkları
Hicri 352 yılının Şâban ayında Ali bin Muhammed Kuteybe'den, o da Fazl bin Şâzan'dan şöyle naklediyor: Memun, İmam Rıza'dan (a.s.) kendisi için özet bir şekilde hâlis İslam'ı yazmasını istedi.
Bunun üzerine İmam (a.s.) ona şöyle yazdı:
"İslam'ın özü Allah-u Teala'dan başka ilah olmadığına ve O'nun şeriksizliğine şehadet etmektir (inanmaktır).
O öyle bir ilahtır ki, tektir; Samed'dir (kullarının sığınağı, ihtiyaçsız, dâimî), Kayyum'dur (her şeyi koruyan, ayakta tutandır), duyandır, görendir, kadirdir, kadimdir (ezelîdir), kâimdir (ayakta duran ve müstakildir) ve bâkidir.
O öyle bir âlimdir ki, hiçbir şeye nispetle cahil değildir; öyle bir kadirdir ki, hiçbir şeye nispetle âciz değildir; öyle bir ganidir ki, hiçbir şeye muhtaç değildir; öyle bir âdildir ki, hiç kimseye zulmetmez.
O, her şeyin yaratıcısıdır; misli, benzeri, zıttı, eşi ve dengi yoktur. İbadet, dua, rağbet ve korkudan maksat O'dur.
Şüphesiz Muhammed (s.a.v.) kulları arasında O'nun kulu, resulü, emini ve seçilmişidir.
O, elçilerin seyyidi (efendisi), peygamberlerin sonuncusu ve yaratılmışların en üstünüdür. O'ndan sonra bir peygamber yoktur, O'nun dini ve şeriatı değişmeyecektir.
Muhammed bin Abdullah'ın (s.a.v.) getirdiği bütün şeyler haktır. O'nu, O'ndan önceki tüm resul, nebi ve İlahî hüccetleri tasdik ediyoruz. O'nun sâdık ve aziz kitabını da tasdik ediyoruz.
O öyle bir kitaptır ki, ne önünden, ne de arkasından bâtıl ona yaklaşamaz. O, hikmet sahibi ve Hamîd olan Allah tarafından indirilmiştir.
O kendinden önce gönderilen kitaplardaki her şeyi koruyandır (ihtiva etmektedir). O (Kur'an), baştan sona kadar haktır. Biz onun muhkem ve müteşabihine, husus ve umumuna, vaad ve vaîdine (müjdesine ve azapla tehdidine), nasih ve mensuhuna, kıssa ve haberlerine iman ediyoruz. Yaratıklardan hiç kimse onun mislini getiremez.
Doğrusu Hz. Peygamber'den (s.a.v.) sonra yol gösterici, mü'minlerin hücceti, Müslümanların rehberi, Kur'an-ı Nâtık, Kur'an'ın hükümlerinin âlimi, Peygamber'in kardeşi, halifesi, va-sisi ve velisi Ali bin Ebu Tâlib'tir.
O, Peygamber'e (s.a.v.) nispetle Hârun'un Mûsa'ya nispetle sahip olduğu menzileye sahiptir. O; mü'minlerin emiri, muttakilerin imamı, nur yüzlülerin önderi, vasilerin en üstünü, nebi ve resullerin ilminin vârisidir.
Ondan (Hz. Ali'den) da sonra cennet gençlerinin efendileri olan Hasan ve Hüseyin'dir. Sonra ibadet edenlerin ziyneti olan Ali bin Hüseyin'dir; onlardan sonra peygamberlerin ilmini tahlil edip açıklayan Muhammed bin Ali'dir; ondan sonra vasilerin ilminin vârisi olan Muhammed bin Câfer es-Sâdık'tır;
Ondan sonra Mûsa bin Câfer-i Kâzım'dır; ondan sonra Ali bin Mûsa er-Rıza'dır; ondan sonra Muhammed bin Ali'dir; ondan sonra Ali bin Muhammed'dir; ondan sonra Hasan bin Ali'dir; ondan sonra da beklenilen ve kıyam edecek olan Allah'ın hüccetidir (Hz. Mehdî); (Allah'ın selamı onların üzerine olsun) Bunların hepsinin vasi ve imam olduklarına şehadet ediyorum. Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
- Sahih fikir ve inançları ortaya koymak, şer'î hükümleri açıklamak, yanlış olan hükümleri de geçersiz kılmak,
- Toplum hayatını İslam hükümlerine göre ıslah etmek,
- Ümmet içinde Ehl-i Beyt'in hayat tarzını ve inanç sistemini yaymaları için samimi insanlar yetiştirmek,
- Resûlullah'ın işareti doğrultusunda kendinden sonra gelecek olan imamı tayin etmek,
- İmam Mehdi'nin özelliklerine, getireceği aydınlık geleceğe dikkatleri çekmek.
İmam Rıza bu görevleri en mükemmel şekilde yerine getirmiştir.
İmam Rıza, Ehl-i Beyt'in ilmini en kusursuz şekilde yaymıştır. Öte yandan, Memun ve başkaları kendisine soru sormuş ve cevap vermesini istemişlerdir ki, İmam sırf bu sebeple Memun için İslam'ın hakikatine ve dinî-şer'î hükümlere ait bir risale kaleme almıştır.
İmam Rıza'nın Memun'a İslam'ın özü ve hükümleri hakkında yazdıkları
Hicri 352 yılının Şâban ayında Ali bin Muhammed Kuteybe'den, o da Fazl bin Şâzan'dan şöyle naklediyor: Memun, İmam Rıza'dan (a.s.) kendisi için özet bir şekilde hâlis İslam'ı yazmasını istedi.
Bunun üzerine İmam (a.s.) ona şöyle yazdı:
"İslam'ın özü Allah-u Teala'dan başka ilah olmadığına ve O'nun şeriksizliğine şehadet etmektir (inanmaktır).
O öyle bir ilahtır ki, tektir; Samed'dir (kullarının sığınağı, ihtiyaçsız, dâimî), Kayyum'dur (her şeyi koruyan, ayakta tutandır), duyandır, görendir, kadirdir, kadimdir (ezelîdir), kâimdir (ayakta duran ve müstakildir) ve bâkidir.
O öyle bir âlimdir ki, hiçbir şeye nispetle cahil değildir; öyle bir kadirdir ki, hiçbir şeye nispetle âciz değildir; öyle bir ganidir ki, hiçbir şeye muhtaç değildir; öyle bir âdildir ki, hiç kimseye zulmetmez.
O, her şeyin yaratıcısıdır; misli, benzeri, zıttı, eşi ve dengi yoktur. İbadet, dua, rağbet ve korkudan maksat O'dur.
Şüphesiz Muhammed (s.a.v.) kulları arasında O'nun kulu, resulü, emini ve seçilmişidir.
O, elçilerin seyyidi (efendisi), peygamberlerin sonuncusu ve yaratılmışların en üstünüdür. O'ndan sonra bir peygamber yoktur, O'nun dini ve şeriatı değişmeyecektir.
Muhammed bin Abdullah'ın (s.a.v.) getirdiği bütün şeyler haktır. O'nu, O'ndan önceki tüm resul, nebi ve İlahî hüccetleri tasdik ediyoruz. O'nun sâdık ve aziz kitabını da tasdik ediyoruz.
O öyle bir kitaptır ki, ne önünden, ne de arkasından bâtıl ona yaklaşamaz. O, hikmet sahibi ve Hamîd olan Allah tarafından indirilmiştir.
O kendinden önce gönderilen kitaplardaki her şeyi koruyandır (ihtiva etmektedir). O (Kur'an), baştan sona kadar haktır. Biz onun muhkem ve müteşabihine, husus ve umumuna, vaad ve vaîdine (müjdesine ve azapla tehdidine), nasih ve mensuhuna, kıssa ve haberlerine iman ediyoruz. Yaratıklardan hiç kimse onun mislini getiremez.
Doğrusu Hz. Peygamber'den (s.a.v.) sonra yol gösterici, mü'minlerin hücceti, Müslümanların rehberi, Kur'an-ı Nâtık, Kur'an'ın hükümlerinin âlimi, Peygamber'in kardeşi, halifesi, va-sisi ve velisi Ali bin Ebu Tâlib'tir.
O, Peygamber'e (s.a.v.) nispetle Hârun'un Mûsa'ya nispetle sahip olduğu menzileye sahiptir. O; mü'minlerin emiri, muttakilerin imamı, nur yüzlülerin önderi, vasilerin en üstünü, nebi ve resullerin ilminin vârisidir.
Ondan (Hz. Ali'den) da sonra cennet gençlerinin efendileri olan Hasan ve Hüseyin'dir. Sonra ibadet edenlerin ziyneti olan Ali bin Hüseyin'dir; onlardan sonra peygamberlerin ilmini tahlil edip açıklayan Muhammed bin Ali'dir; ondan sonra vasilerin ilminin vârisi olan Muhammed bin Câfer es-Sâdık'tır;
Ondan sonra Mûsa bin Câfer-i Kâzım'dır; ondan sonra Ali bin Mûsa er-Rıza'dır; ondan sonra Muhammed bin Ali'dir; ondan sonra Ali bin Muhammed'dir; ondan sonra Hasan bin Ali'dir; ondan sonra da beklenilen ve kıyam edecek olan Allah'ın hüccetidir (Hz. Mehdî); (Allah'ın selamı onların üzerine olsun) Bunların hepsinin vasi ve imam olduklarına şehadet ediyorum. Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)