İmam Rıza’nın diğer din mensuplarıyla tevhit münazarası -1-
Hasan bin Muhammed en-Nevfelî el-Hâşimî’den şöyle nakledilmiştir: “Ali bin Mûsa Rıza (a.s.) Memun’un yanına gittiğinde Memun, Fazl bin Sehde, din ve kelam âlimlerini bir araya toplamasını emretti. Böylece İmam (a.s.) ve onların sözlerini duymak istiyordu
15.03.2024 08:46:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Hasan bin Muhammed en-Nevfelî el-Hâşimî'den şöyle nakle-dilmiştir: "Ali bin Mûsa Rıza (a.s.) Memun'un yanına gittiğinde Memun, Fazl bin Sehde, din ve kelam âlimlerini, mesela, Caselik'e (Hıristiyan oskofların reisi) Res'ul Calut'u (Yahudilerin büyük âlimini) Ruus'us Saibiyn'i (melek ve yıldıza tapanlar veya Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Hz. Yahya'nın dininde olanların büyüklerini), Hirbizu'l-Ekber'i (Zerdüştlerin kadısını), Nistas-i Rûmî (Rumlu tabibi) ve mütekellimleri (akaid ilminde üstad olan âlimleri) onun için bir araya toplamasını emretti. Böylece İmam (a.s.) ve onların sözlerini duymak istiyordu.
Fazl bin Sehl bunları topladı ve Memun'a geldiklerini haber verdi. Memun onları yanına çağırtarak hoş geldiniz dedikten sonra şöyle dedi:
'Ben, sizi buraya hayırlı bir iş için çağırdım. Medine'den yanıma gelmiş olan amcamın oğlu ile konuşup tartışmanızı istiyorum. Hiçbiriniz bu emirin dışına çıkmadan yarın erken vakitte yanıma geliniz.' Onlar da, 'Emredersiniz ey mü'minlerin emiri, inşaallah erken vakitte buradayız' dediler."
Hasan bin Muhammed Nefvelî şöyle diyor: 'Biz Rıza'nın (a.s.) yanında sohbetle meşgulken İmam'ın (a.s.) hizmetçisi olan Yâsir gelerek hazrete şöyle arz etti: 'Efendim, mü'minlerin emiri size selam göndererek şunları söyledi:
'Kardeşin sana feda olsun, din âlimleri ve çeşitli milletlerden olan kelamcılar toplanmışlardır. Onların sözlerini duymak istiyorsanız sabahın erken saatinde yanıma geliniz ve eğer bundan hoşlanmıyorsanız zahmet etmeyiniz. Yine, eğer bizlerin sizin huzurunuza gelmemizi arzu ederseniz bu bizim için kolaydır.'
İmam Rıza (a.s.) cevabında şöyle buyurdu: 'Ona selam söyle ve şöyle de: Maksadınızı anladım. Ben, kendim sabahın erken saatinde yanınıza geleceğim inşaallah.'
Hasan bin Muhammed Nefvelî şöyle devam etti: 'Yâsir gittikten sonra İmam (a.s.) bana dönerek şöyle buyurdu: Nefvelî! Sen Iraklısın ve Iraklılar zeki ve dikkatlidirler. Sana göre amcaoğlumun din ve şirk âlimlerini karşımıza toplamasından amacı nedir?'
Ben de şöyle arz ettim: 'Sana feda olayım! Sizi sınamak ve akidenizi öğrenmek istiyor. Bu işi güvenilmeyecek bir esas üzere yapıyor (tehlikeli bir iş yapıyor), yaptığı iş ne de kötüdür!' İmam (a.s.), "Bundan amacı ne olabilir?" diye sordular.
Ben şöyle arz ettim: 'Kelam ehli ve bidatçiler, âlimler gibi değildirler. Âlimler hakikati inkâr etmezler. Kelam ve şirk âlimleri ise inkâr ve demogoji ehlidirler.
Eğer onlara Allah'ın birliğinden bahsedersen, bir olduğunu ispat ederler. Eğer, 'Muhammed (s.a.v.) Allah'ın Resulüdür' dersen Resul olduğunu ispat ederler. Sonra demogoji ederek karşı tarafın kendi delilini ispat etmesine ve kendi sözünden dönmesine sebep olurlar. Size feda olayım, onlara karşı dikkatli olunuz.'
İmam (a.s.) gülümseyerek şöyle buyurdu: 'Ey Nefvelî! Onların benim delillerimi bâtıl etmelerinden mi korkuyorsun?' Ben, 'Vallahi hayır. Senin için bundan korkmuyorum. Allah'tan seni onlara muzaffer ve galip etmesini ümit ediyorum inşaallah' dedim. İmam (a.s.), "Ey Nefvelî! Memun'un ne zaman pişman olacağını bilmek istiyor musun?" diye sordu. Ben, 'Evet' dedim.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: 'Tevrat ehline Tevrat'tan, İncil ehline İncil'den, Zebur ehline Zebur'dan delil getirdiğimi, Sabîlerle İbranice, Zerdüştlerle Farsça, Rumlarla Rumca ve bütün âlim ve konuşmacılarla kendi dilleriyle sohbet ettiğimi, delillerinin bâtıl olduğunu ve sözlerinden vazgeçerek benim sözlerimi kabul ettiklerini gördüğü zaman Memun, peşinde olduğu şeye layık olmadığını bilecek ve işte o zaman pişman olacaktır. Allah'ın verdiği güçten başka bir güç ve kudret yoktur.'
Fazl bin Sehl, sabahleyin İmam'ın (a.s.) yanına gelerek şöyle dedi: 'Sana feda olayım, amcanın oğlu sizi bekliyor. Bütün konuşmacılar toplandılar. Siz ne zaman toplantıya şeref vereceksiniz?' İmam Rıza (a.s.) cevaben: 'Sen önden git, ben de geleceğim inşa- allah' diye buyurdular.
İmam (a.s.) daha sonra abdest aldı ve sevik (bir tür şerbet) içti ve bize de ikram etti. Daha sonra biz de kendileriyle beraber oradan ayrıldık ve Memun'un yanına gittik.
Toplantı salonu oldukça kalabalıktı. Muhammed bin Câfer (İmam'ın amcası), Tâlibî ve Hâşimîlerden (seyyidler) bir grup ve ordu komutanları hazır bulunmaktaydılar. İmam Rıza (a.s.) meclise girdiği zaman Memun, Muhammed bin Câfer ve beraberindekiler ayağa kalktılar. İmam Rıza (a.s.) ile Memun oturdular, diğerleri de öylece ayakta kaldılar.
Daha sonra Memun onlara oturmalarını emretti, onlar da oturdular. Memun bir müddet İmam (a.s.) ile karşılıklı konuştuktan sonra Caselik'e (Hıristiyan din adamlarının önderine) dönerek şöyle dedi:
'Ey Caselik! Bu, amcam oğlu Ali bin Mûsa bin Câfer'dir ve kendileri Peygamberimizin kızı Fâtıma ve Ali bin Ebu Tâlib'in (Allah'ın selamı onların üzerine olsun) oğullarındandır. Onunla konuşmanı, delil getirmeni ve insaflı olmanı istiyorum.'
Caselik, 'Ey mü'minlerin emiri! Benim kabul etmediğim kitaptan ve kendisine iman etmediğim Peygamberden delil getiren bir kişiyle nasıl bahsedip tartışabilirim?'
İmam (a.s.), 'Ey Nasranî! Eğer sana İncil'den delil getirsem kabul eder misin?' Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Fazl bin Sehl bunları topladı ve Memun'a geldiklerini haber verdi. Memun onları yanına çağırtarak hoş geldiniz dedikten sonra şöyle dedi:
'Ben, sizi buraya hayırlı bir iş için çağırdım. Medine'den yanıma gelmiş olan amcamın oğlu ile konuşup tartışmanızı istiyorum. Hiçbiriniz bu emirin dışına çıkmadan yarın erken vakitte yanıma geliniz.' Onlar da, 'Emredersiniz ey mü'minlerin emiri, inşaallah erken vakitte buradayız' dediler."
Hasan bin Muhammed Nefvelî şöyle diyor: 'Biz Rıza'nın (a.s.) yanında sohbetle meşgulken İmam'ın (a.s.) hizmetçisi olan Yâsir gelerek hazrete şöyle arz etti: 'Efendim, mü'minlerin emiri size selam göndererek şunları söyledi:
'Kardeşin sana feda olsun, din âlimleri ve çeşitli milletlerden olan kelamcılar toplanmışlardır. Onların sözlerini duymak istiyorsanız sabahın erken saatinde yanıma geliniz ve eğer bundan hoşlanmıyorsanız zahmet etmeyiniz. Yine, eğer bizlerin sizin huzurunuza gelmemizi arzu ederseniz bu bizim için kolaydır.'
İmam Rıza (a.s.) cevabında şöyle buyurdu: 'Ona selam söyle ve şöyle de: Maksadınızı anladım. Ben, kendim sabahın erken saatinde yanınıza geleceğim inşaallah.'
Hasan bin Muhammed Nefvelî şöyle devam etti: 'Yâsir gittikten sonra İmam (a.s.) bana dönerek şöyle buyurdu: Nefvelî! Sen Iraklısın ve Iraklılar zeki ve dikkatlidirler. Sana göre amcaoğlumun din ve şirk âlimlerini karşımıza toplamasından amacı nedir?'
Ben de şöyle arz ettim: 'Sana feda olayım! Sizi sınamak ve akidenizi öğrenmek istiyor. Bu işi güvenilmeyecek bir esas üzere yapıyor (tehlikeli bir iş yapıyor), yaptığı iş ne de kötüdür!' İmam (a.s.), "Bundan amacı ne olabilir?" diye sordular.
Ben şöyle arz ettim: 'Kelam ehli ve bidatçiler, âlimler gibi değildirler. Âlimler hakikati inkâr etmezler. Kelam ve şirk âlimleri ise inkâr ve demogoji ehlidirler.
Eğer onlara Allah'ın birliğinden bahsedersen, bir olduğunu ispat ederler. Eğer, 'Muhammed (s.a.v.) Allah'ın Resulüdür' dersen Resul olduğunu ispat ederler. Sonra demogoji ederek karşı tarafın kendi delilini ispat etmesine ve kendi sözünden dönmesine sebep olurlar. Size feda olayım, onlara karşı dikkatli olunuz.'
İmam (a.s.) gülümseyerek şöyle buyurdu: 'Ey Nefvelî! Onların benim delillerimi bâtıl etmelerinden mi korkuyorsun?' Ben, 'Vallahi hayır. Senin için bundan korkmuyorum. Allah'tan seni onlara muzaffer ve galip etmesini ümit ediyorum inşaallah' dedim. İmam (a.s.), "Ey Nefvelî! Memun'un ne zaman pişman olacağını bilmek istiyor musun?" diye sordu. Ben, 'Evet' dedim.
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: 'Tevrat ehline Tevrat'tan, İncil ehline İncil'den, Zebur ehline Zebur'dan delil getirdiğimi, Sabîlerle İbranice, Zerdüştlerle Farsça, Rumlarla Rumca ve bütün âlim ve konuşmacılarla kendi dilleriyle sohbet ettiğimi, delillerinin bâtıl olduğunu ve sözlerinden vazgeçerek benim sözlerimi kabul ettiklerini gördüğü zaman Memun, peşinde olduğu şeye layık olmadığını bilecek ve işte o zaman pişman olacaktır. Allah'ın verdiği güçten başka bir güç ve kudret yoktur.'
Fazl bin Sehl, sabahleyin İmam'ın (a.s.) yanına gelerek şöyle dedi: 'Sana feda olayım, amcanın oğlu sizi bekliyor. Bütün konuşmacılar toplandılar. Siz ne zaman toplantıya şeref vereceksiniz?' İmam Rıza (a.s.) cevaben: 'Sen önden git, ben de geleceğim inşa- allah' diye buyurdular.
İmam (a.s.) daha sonra abdest aldı ve sevik (bir tür şerbet) içti ve bize de ikram etti. Daha sonra biz de kendileriyle beraber oradan ayrıldık ve Memun'un yanına gittik.
Toplantı salonu oldukça kalabalıktı. Muhammed bin Câfer (İmam'ın amcası), Tâlibî ve Hâşimîlerden (seyyidler) bir grup ve ordu komutanları hazır bulunmaktaydılar. İmam Rıza (a.s.) meclise girdiği zaman Memun, Muhammed bin Câfer ve beraberindekiler ayağa kalktılar. İmam Rıza (a.s.) ile Memun oturdular, diğerleri de öylece ayakta kaldılar.
Daha sonra Memun onlara oturmalarını emretti, onlar da oturdular. Memun bir müddet İmam (a.s.) ile karşılıklı konuştuktan sonra Caselik'e (Hıristiyan din adamlarının önderine) dönerek şöyle dedi:
'Ey Caselik! Bu, amcam oğlu Ali bin Mûsa bin Câfer'dir ve kendileri Peygamberimizin kızı Fâtıma ve Ali bin Ebu Tâlib'in (Allah'ın selamı onların üzerine olsun) oğullarındandır. Onunla konuşmanı, delil getirmeni ve insaflı olmanı istiyorum.'
Caselik, 'Ey mü'minlerin emiri! Benim kabul etmediğim kitaptan ve kendisine iman etmediğim Peygamberden delil getiren bir kişiyle nasıl bahsedip tartışabilirim?'
İmam (a.s.), 'Ey Nasranî! Eğer sana İncil'den delil getirsem kabul eder misin?' Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)