İmam Ali’nin yaptığı konuşmalardan
Biat, biat" diyerek yeni doğmuş yavrulu ceylanın, yavrularına yöneldiği gibi Bana yöneldiniz. Avucumu tuttum onu yaydınız. Elimi kurtarmak için sizinle mücadele ettim. Onu çekiştirdiniz
27.04.2023 19:39:00
Talha ve Zübeyr'in biatı hakkında:
"Biat, biat" diyerek yeni doğmuş yavrulu ceylanın, yavrularına yöneldiği gibi Bana yöneldiniz.
Avucumu tuttum onu yaydınız. Elimi kurtarmak için sizinle mücadele ettim. Onu çekiştirdiniz.
Allah'ım! Onlar (Talha ve Zübeyr) akrabalık bağlarını kestiler, Bana zulmettiler ve biatımı attılar. İnsanları Bana karşı ifsat ettiler.
Onların bağladıklarını çöz, büktüklerini sağlam kılma. Onlara beklenti içinde oldukları ve yaptıkları şeylerde kötülük göster.
Ben, çatışmadan önce vazgeçmelerini söyledim ve çarpışmaların öncesinde onları bekledim. Ancak nimeti küçümsediler ve esenliği reddettiler.
Şûra (Hz. Ömer'in yaralandıktan sonra halife tayini için seçtiği heyet) sırasında yaptığı bir konuşma:
"Hakk'a davette, akraba ziyaretinde ve cömertliği iade etmede Benden hızlısı yoktur. Sözümü dinleyin ve konuşmamı ezberleyin. Bugünden sonra bu işte kılıçların çekileceğini, bazıları sapıklık ehline önder ve cehalet ehline taraftar oluncaya kadar, ahitlere ihanet edileceğini keşke görseniz!"
Savaşları anlatmak üzere Basralılar'a yaptığı bir konuşma:
"Bu sırada kim nefsini Aziz ve Celil olan Allah için tutabilirse bunu yapsın. Bana itaat ederseniz, -Allah izin verirse- çok zor ve tadı acı dahi olsa sizi cennet yoluna taşıyacağım.
Falanca kadına gelince; (Hz. Aişe) ona kadınların zayıf görüşü ulaştı. Demircinin kazanı gibi göğsünde devamlı kin kaynadı. Bana yaptığını, başkasına ulaştırmaya çağrılırsa, yapmaz. Hala onun ilk hürmeti vardır. (Hz. Peygamberin eşi ve müminlerin annesi olduğu için yine de ona saygı duyuyorum) Hesap günü ise yüce Allah'a aittir."
Ümeyyeoğulları devletinin hâli hakkında:
"O zaman, zalimlerin üzüntü sokmadığı, içine intikam koymadıkları hiçbir yerleşik ve göçebe evi kalmaz.
O gün gökyüzünde bir mazeret kabul edeniniz ve yeryüzünde bir yardımcınız kalmayacak. İşe ehil olmayanı seçtiniz ve onu varacağı yerden başka yere getirdiniz.
Allah, Ebu Cehil karpuzundan yiyecekle ve öd ağacı ile acı darıdan içecekle, iç giysilerini korku ve dış giysilerini kılıç yaparak bir yiyeceği başka bir yiyecekle, bir içeceği başka bir içecekle değiştirerek zulmedenden intikam alacak. Onlar suçların taşıyıcıları ve günahları yüklenen develerdir.
Yemin ederim, sonra tekrar yemin ederim ki, Ümeyyeoğulları, Benden sonra onu (saltanatı) balgam atılır gibi atacak. Sonra gece ve gündüz, tekrar döndüğü sürece bir daha asla onu tadamayacak ve onun tadına bakamayacak..."
Adamlarından biri, "Siz daha çok hak sahibi iken, kavminiz sizi nasıl bu makamdan uzaklaştırdı?" diye sorunca yaptığı bir konuşma:
"... Neseb olarak en üstünleri ve yakınlık bakımından, Resulüllah'a en bağlıları olduğumuz halde, bu makam için bize baskı yapıldığı meselesine gelince, o bir topluluğun nefislerinin tamahkârlık ettiği ve diğerlerinin nefislerinin cömertlik yaptığı bir bencillikti. Hakem olan Allah'tır. Ve insanlara vaad edilen vakit kıyamettir. 'Etrafında bağırılan, yağmayı terk et.'
Ebu Süfyan'ın oğlu hakkındaki büyük işi hatırla. Zaman onu ağlattıktan sonra Beni güldürdü. Allah'a yemin olsun ki, bunda şaşılacak bir şey yok!
Ey şaşkınlığı gideren ve eğriliği çoğaltan büyük işi olan! Topluluk onun lambasıyla Allah'ın nurunu söndürmeye uğraştı. Suyun kaynağından kaynamasını engelledi. Benimle onlar arasında içilecek su ile vebalı suyu karıştırdılar.
Eğer bizden ve onlardan imtihan musibetleri kaldırılırsa, onları hakkın saf haline taşıyacağım. Eğer diğeri meydana gelirse, 'O halde onlar için üzülerek kendini helak etme! Allah onların ne yaptıklarını biliyor.'
Cemel ashabı hakkındaki bir konuşması:
"Cariye satın alınırken çekildiği gibi Resulüllah'ın eşini çekerek, onunla birlikte Basra'ya yönelmiş olarak çıktılar. Kendi kadınlarını ise sakındılar.
Aralarında Bana itaat etmeyen zorla değil, kendi rızasıyla biat ederek yetki vermeyen kimsenin bulunmadığı bir ordu içinde, Resulüllah'ın saklı olan zevcesini kendilerine ve başkasına gösterdiler.
Resulüllah'ın eşiyle birlikte benim valime, Müslümanların hazinesinin hazinedarlarına ve şehrin ahalisinden başkalarına gittiler. Bir grubu tutukladıktan sonra öldürdüler, bir grubu ise ihanetle katlettiler.
Allah'a yemin olsun ki, bir suç işlemediği halde -onu öldürmeyi kastederek Müslümanlardan sadece bir adamı bile öldürmüşlerse, orada hazır bulundukları halde, ona karşı çıkmamış, dille ya da elle engellememişlerse bu ordunun tamamını öldürmek bana helal olur.
Sen, artık onların Müslümanlara karşı onunla (Hz. Aişe'yle) birlikte yanlarına girdikleri ordu sayısınca öldürdükleri Müslümanı bir tarafa bırak."
Talha b. Ubeydullah hakkında yaptığı bir konuşma:
"Savaşla tehdit edilemiyor, vuruşmayla korkutulamıyordum. Rabb'imin Bana vaad ettiği zafer üzereydim. Allah'a yemin olsun ki, kendini Osman'ın kanını talep etmek için vakfetmeye, bizzat Osman'ın kanının kendisinden talep edilmesinden korkmasından başka bir sebeple kalkışmadı.
Çünkü bu işin şüphelisiydi. Ve toplumda Osman'a karşı ondan hırslısı yoktu. İşi karıştırmak ve şüphe meydana getirmek için insanları elde ettikleriyle yanıltmak istedi.
Allah'a yemin ederim ki, Osman'ın işinde şu üç şeyden birini yapmadı. Eğer Affan'ın oğlu -iddia ettiği- gibi zâlim idiyse, onun katilini desteklemesi ve Osman'a yardım edenlere karşı çıkması gerekirdi.
Osman mazlum idiyse, onu asilere karşı koruyanlardan ve mâzur olanlardan olurdu. Bu iki hususta da şüphe içinde idiyse, ondan ayrılması, kenarda durması ve insanları onunla baş başa bırakması gerekirdi.
Bu üçünden hiç birini yapmadı. Kapısı bilinmeyen ve mazeretleri makbul olmayan bir işle geldi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
"Biat, biat" diyerek yeni doğmuş yavrulu ceylanın, yavrularına yöneldiği gibi Bana yöneldiniz.
Avucumu tuttum onu yaydınız. Elimi kurtarmak için sizinle mücadele ettim. Onu çekiştirdiniz.
Allah'ım! Onlar (Talha ve Zübeyr) akrabalık bağlarını kestiler, Bana zulmettiler ve biatımı attılar. İnsanları Bana karşı ifsat ettiler.
Onların bağladıklarını çöz, büktüklerini sağlam kılma. Onlara beklenti içinde oldukları ve yaptıkları şeylerde kötülük göster.
Ben, çatışmadan önce vazgeçmelerini söyledim ve çarpışmaların öncesinde onları bekledim. Ancak nimeti küçümsediler ve esenliği reddettiler.
Şûra (Hz. Ömer'in yaralandıktan sonra halife tayini için seçtiği heyet) sırasında yaptığı bir konuşma:
"Hakk'a davette, akraba ziyaretinde ve cömertliği iade etmede Benden hızlısı yoktur. Sözümü dinleyin ve konuşmamı ezberleyin. Bugünden sonra bu işte kılıçların çekileceğini, bazıları sapıklık ehline önder ve cehalet ehline taraftar oluncaya kadar, ahitlere ihanet edileceğini keşke görseniz!"
Savaşları anlatmak üzere Basralılar'a yaptığı bir konuşma:
"Bu sırada kim nefsini Aziz ve Celil olan Allah için tutabilirse bunu yapsın. Bana itaat ederseniz, -Allah izin verirse- çok zor ve tadı acı dahi olsa sizi cennet yoluna taşıyacağım.
Falanca kadına gelince; (Hz. Aişe) ona kadınların zayıf görüşü ulaştı. Demircinin kazanı gibi göğsünde devamlı kin kaynadı. Bana yaptığını, başkasına ulaştırmaya çağrılırsa, yapmaz. Hala onun ilk hürmeti vardır. (Hz. Peygamberin eşi ve müminlerin annesi olduğu için yine de ona saygı duyuyorum) Hesap günü ise yüce Allah'a aittir."
Ümeyyeoğulları devletinin hâli hakkında:
"O zaman, zalimlerin üzüntü sokmadığı, içine intikam koymadıkları hiçbir yerleşik ve göçebe evi kalmaz.
O gün gökyüzünde bir mazeret kabul edeniniz ve yeryüzünde bir yardımcınız kalmayacak. İşe ehil olmayanı seçtiniz ve onu varacağı yerden başka yere getirdiniz.
Allah, Ebu Cehil karpuzundan yiyecekle ve öd ağacı ile acı darıdan içecekle, iç giysilerini korku ve dış giysilerini kılıç yaparak bir yiyeceği başka bir yiyecekle, bir içeceği başka bir içecekle değiştirerek zulmedenden intikam alacak. Onlar suçların taşıyıcıları ve günahları yüklenen develerdir.
Yemin ederim, sonra tekrar yemin ederim ki, Ümeyyeoğulları, Benden sonra onu (saltanatı) balgam atılır gibi atacak. Sonra gece ve gündüz, tekrar döndüğü sürece bir daha asla onu tadamayacak ve onun tadına bakamayacak..."
Adamlarından biri, "Siz daha çok hak sahibi iken, kavminiz sizi nasıl bu makamdan uzaklaştırdı?" diye sorunca yaptığı bir konuşma:
"... Neseb olarak en üstünleri ve yakınlık bakımından, Resulüllah'a en bağlıları olduğumuz halde, bu makam için bize baskı yapıldığı meselesine gelince, o bir topluluğun nefislerinin tamahkârlık ettiği ve diğerlerinin nefislerinin cömertlik yaptığı bir bencillikti. Hakem olan Allah'tır. Ve insanlara vaad edilen vakit kıyamettir. 'Etrafında bağırılan, yağmayı terk et.'
Ebu Süfyan'ın oğlu hakkındaki büyük işi hatırla. Zaman onu ağlattıktan sonra Beni güldürdü. Allah'a yemin olsun ki, bunda şaşılacak bir şey yok!
Ey şaşkınlığı gideren ve eğriliği çoğaltan büyük işi olan! Topluluk onun lambasıyla Allah'ın nurunu söndürmeye uğraştı. Suyun kaynağından kaynamasını engelledi. Benimle onlar arasında içilecek su ile vebalı suyu karıştırdılar.
Eğer bizden ve onlardan imtihan musibetleri kaldırılırsa, onları hakkın saf haline taşıyacağım. Eğer diğeri meydana gelirse, 'O halde onlar için üzülerek kendini helak etme! Allah onların ne yaptıklarını biliyor.'
Cemel ashabı hakkındaki bir konuşması:
"Cariye satın alınırken çekildiği gibi Resulüllah'ın eşini çekerek, onunla birlikte Basra'ya yönelmiş olarak çıktılar. Kendi kadınlarını ise sakındılar.
Aralarında Bana itaat etmeyen zorla değil, kendi rızasıyla biat ederek yetki vermeyen kimsenin bulunmadığı bir ordu içinde, Resulüllah'ın saklı olan zevcesini kendilerine ve başkasına gösterdiler.
Resulüllah'ın eşiyle birlikte benim valime, Müslümanların hazinesinin hazinedarlarına ve şehrin ahalisinden başkalarına gittiler. Bir grubu tutukladıktan sonra öldürdüler, bir grubu ise ihanetle katlettiler.
Allah'a yemin olsun ki, bir suç işlemediği halde -onu öldürmeyi kastederek Müslümanlardan sadece bir adamı bile öldürmüşlerse, orada hazır bulundukları halde, ona karşı çıkmamış, dille ya da elle engellememişlerse bu ordunun tamamını öldürmek bana helal olur.
Sen, artık onların Müslümanlara karşı onunla (Hz. Aişe'yle) birlikte yanlarına girdikleri ordu sayısınca öldürdükleri Müslümanı bir tarafa bırak."
Talha b. Ubeydullah hakkında yaptığı bir konuşma:
"Savaşla tehdit edilemiyor, vuruşmayla korkutulamıyordum. Rabb'imin Bana vaad ettiği zafer üzereydim. Allah'a yemin olsun ki, kendini Osman'ın kanını talep etmek için vakfetmeye, bizzat Osman'ın kanının kendisinden talep edilmesinden korkmasından başka bir sebeple kalkışmadı.
Çünkü bu işin şüphelisiydi. Ve toplumda Osman'a karşı ondan hırslısı yoktu. İşi karıştırmak ve şüphe meydana getirmek için insanları elde ettikleriyle yanıltmak istedi.
Allah'a yemin ederim ki, Osman'ın işinde şu üç şeyden birini yapmadı. Eğer Affan'ın oğlu -iddia ettiği- gibi zâlim idiyse, onun katilini desteklemesi ve Osman'a yardım edenlere karşı çıkması gerekirdi.
Osman mazlum idiyse, onu asilere karşı koruyanlardan ve mâzur olanlardan olurdu. Bu iki hususta da şüphe içinde idiyse, ondan ayrılması, kenarda durması ve insanları onunla baş başa bırakması gerekirdi.
Bu üçünden hiç birini yapmadı. Kapısı bilinmeyen ve mazeretleri makbul olmayan bir işle geldi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)