İmam Ali’nin, Resulüllah’a olan yakınlığı ile ilgili konuşması
Daha çocukken Beni kucağına aldı. Bağrına bastı, yorganı ile örttü. Vücuduna dokundurdu. Güzel kokusunu Bana koklattı
28.04.2023 19:32:00
"...Ben küçüklüğümde, Arapların ileri gelenlerini yere serdim. Ra'bia ve Mudar'ın (Arapların iki büyük kabilesi) ortaya çıkan boynuzlarını kırdım.
Akrabalık, yakınlık ve özel konum yönünden Resulüllah'a karşı durumumu biliyorsunuz.
Daha çocukken Beni kucağına aldı. Bağrına bastı, yorganı ile örttü. Vücuduna dokundurdu. Güzel kokusunu Bana koklattı. Yiyeceği çiğner sonra ağzıma koyardı. Herhangi bir işte yalan söylediğimi ya da bir işte saçmaladığımı görmedi.
Sütten kesildiği zamandan beri Allah, meleklerinden en büyüğünü O'na yaklaştırdı.
Gece gündüz O'nu, asalet yoluna ve âlemin ahlakının güzelliklerine götürüyordu. Ben de deve yavrusunun annesinin izini takip ettiği gibi O'nu izliyordum.
Her gün Benim için ahlakından bir bayrak kaldırıyor ve O'na uymamı emrediyordu.
Her yıl Hira'ya gidiyordu. O'nu sadece Ben görüyordum. Benden başka hiç kimse O'nu görmüyordu.
O zaman İslam'da Resulüllah, Hatice ve üçüncüleri olarak benden başkasını bir araya getiren bir ev yoktu.
Vahyin nurunu görüyor, nübüvvet kokusunu kokluyordum. O'na bir vahiy indiğinde Şeytan'ın çığlığını işittim.
'Ey Allah'ın Resulü, bu çığlık nedir?' diye sordum. Resulüllah, 'Bu Şeytandır. Ona ibadet edilmesinden dolayı ümidi kırıldı. İşittiğimi işitiyor, gördüğümü görüyorsun. Ancak peygamber değil, vezirsin. Sen hayır üzeresin' dedi.
Kureyş'in liderleri O'na geldiği zaman O'nunla beraberdim. O'na 'Ey Muhammed! Sen, atalarının ve ailenden herhangi bir kimsenin ileri sürmediği büyük bir iddiada bulundun.
Senden bir şey istiyoruz. Eğer bize cevap verir ve onu bize gösterirsen, senin bir peygamber ve elçi olduğunu bilmiş olacağız. Bunu yapmazsan yalancı bir sihirbaz olduğunu bileceğiz' dediler.
Resulüllah ne istiyorsunuz? diye sordu. "Bu ağacı çağırmanı, kökleriyle birlikte sökülmesini ve senin önünde durmasını istiyoruz" dediler.
Resulüllah, "Allah her şeye kâdirdir. Eğer Allah bunu yaparsa inanıp, Hakk'a şahitlik eder misiniz?" diye sordu. "Evet" dediler.
Resulüllah, "Size istediğinizi göstereceğim, ancak bir hayra dönmeyeceğinizi biliyorum. Sizin aranızda kuyuya atılacak olanlar ve grupları oluşturacak olanlar vardır" dedi. (Bedir'de öldürüldükten sonra cesetleri kuyuya atılacak müşriklerle, Hendek Savaşı'nda Medine üzerine harekete geçen farklı kabilelerin kuvvetlerini toplayanlara işaret edilmektedir).
Resulüllah sonra ekledi, "Ey ağaç! Allah ve ahiret gününe inanıyor ve benim Allah'ın Elçisi olduğumu biliyorsan, Allah'ın izniyle köklerinle sökül ve önümde dur!"
O'nu, Hak ile gönderene yemin olsun ki, ağaç kökleriyle birlikte sökülerek şiddetli bir gürültü ve kuşun kanatlarından çıkan sese benzer şiddetli bir sesle, Resulüllah'ın önünde duruncaya kadar hareket ederek geldi.
En yüksek dalını Resulüllah'ın üzerine, diğer bazı dallarını ise Benim omzuma attı.
Bu sırada Resulüllah'ın sağındaydım. Topluluk olanları görünce, ululukla ve büyüklenerek "Ağacı yerine gönder, yarısı sana gelsin, diğer yarısı yerinde kalsın" dediler.
Resulüllah ağaca bunu emretti. Ağacın yarısı sanki daha acayip bir gelişle ve daha şiddetli bir gürültüyle geldi. Neredeyse Resulüllah'a sarılacaktı.
Küfür ve inatla "Bu yarımı gönder, daha önce olduğu halde, diğer yarısına dönsün" dediler. Resulüllah ona emretti, o da döndü.
Ben "Allah'tan başka ilah yoktur. Peygamberliğini tasdik ederek ve sözünü yücelterek sana ilk inanan, ağacın Allah'ın emriyle yaptığını ikrar eden ilk kişiyim, Ey Allah'ın Resulü!" dedim.
Topluluğun hepsi, "Bilakis müthiş sihir yapan, eli hafif, yalancı bir sihirbazdır. (Beni kastederek) 'Seni bundan başkası tasdik ediyor mu?' dediler."
Ben, Allah hususunda, ayıplayanın ayıplamasına aldırış etmeyen bir topluluktanım. Simaları, doğrulayanların siması, sözleri iyilerin sözüdür. Geceyi ihya edenler ve gündüzün bayraktarlarıdırlar.
Kur'an'ın ipine sarılmışlardır. Allah'ın ve Resulü'nün sünnetlerini ihya ederler. Ne büyüklenme ne de ululuk iddiasında bulunurlar. Ne ihanet ederler, ne de bozgunculuk yaparlar. Kalpleri cennetlerde, bedenleri ise ameldedir."
Hz. Peygamber'in vefatı hakkında bir konuşma:
"Hz. Muhammed'in arkadaşlarından kendilerine emanet verilenler bilirler ki, ben bir an bile Allah'a ve Resulü'ne karşı çıkmadım.
Kahramanların geri çekildikleri ve ayakların geride kaldıkları yerlerde Allah Beni şereflendirdiği bir cesaretle O'nu nefsime ortak yaptım.
Ruhu alındığında Resulüllah'ın başı göğsümün üzerindeydi. Kanı avucuma aktı, yüzüme sürdüm. (Rivayete göre Hz. Peygamber hastalığında biraz kan kustu) O'nu yıkamayı üstlendim. Melekler de yardımcılarımdı. Evde ve avluda bağrışmalar oldu.
Meleklerin bir grubu iniyor, bir grubu yükseliyordu. Gizli sesleri kulaklarımdan ayrılmadı.
O'nu mezarına defnedinceye kadar O'na salât getiriyorlardı. Hayattayken ve ölüyken kim, O'na Benden daha layıktır?
Basiretlerinizle gidin. Düşmanlarınıza karşı cihadda niyetleriniz sadık olsun. Kendisinden başka ilah olmadığına yemin olsun ki, Ben doğru yoldayım, onlar ise bâtılın ayak kaydıran yerindedirler. Duyduklarınızı söylüyor, Benim ve sizin için Allah'tan bağışlanma diliyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Akrabalık, yakınlık ve özel konum yönünden Resulüllah'a karşı durumumu biliyorsunuz.
Daha çocukken Beni kucağına aldı. Bağrına bastı, yorganı ile örttü. Vücuduna dokundurdu. Güzel kokusunu Bana koklattı. Yiyeceği çiğner sonra ağzıma koyardı. Herhangi bir işte yalan söylediğimi ya da bir işte saçmaladığımı görmedi.
Sütten kesildiği zamandan beri Allah, meleklerinden en büyüğünü O'na yaklaştırdı.
Gece gündüz O'nu, asalet yoluna ve âlemin ahlakının güzelliklerine götürüyordu. Ben de deve yavrusunun annesinin izini takip ettiği gibi O'nu izliyordum.
Her gün Benim için ahlakından bir bayrak kaldırıyor ve O'na uymamı emrediyordu.
Her yıl Hira'ya gidiyordu. O'nu sadece Ben görüyordum. Benden başka hiç kimse O'nu görmüyordu.
O zaman İslam'da Resulüllah, Hatice ve üçüncüleri olarak benden başkasını bir araya getiren bir ev yoktu.
Vahyin nurunu görüyor, nübüvvet kokusunu kokluyordum. O'na bir vahiy indiğinde Şeytan'ın çığlığını işittim.
'Ey Allah'ın Resulü, bu çığlık nedir?' diye sordum. Resulüllah, 'Bu Şeytandır. Ona ibadet edilmesinden dolayı ümidi kırıldı. İşittiğimi işitiyor, gördüğümü görüyorsun. Ancak peygamber değil, vezirsin. Sen hayır üzeresin' dedi.
Kureyş'in liderleri O'na geldiği zaman O'nunla beraberdim. O'na 'Ey Muhammed! Sen, atalarının ve ailenden herhangi bir kimsenin ileri sürmediği büyük bir iddiada bulundun.
Senden bir şey istiyoruz. Eğer bize cevap verir ve onu bize gösterirsen, senin bir peygamber ve elçi olduğunu bilmiş olacağız. Bunu yapmazsan yalancı bir sihirbaz olduğunu bileceğiz' dediler.
Resulüllah ne istiyorsunuz? diye sordu. "Bu ağacı çağırmanı, kökleriyle birlikte sökülmesini ve senin önünde durmasını istiyoruz" dediler.
Resulüllah, "Allah her şeye kâdirdir. Eğer Allah bunu yaparsa inanıp, Hakk'a şahitlik eder misiniz?" diye sordu. "Evet" dediler.
Resulüllah, "Size istediğinizi göstereceğim, ancak bir hayra dönmeyeceğinizi biliyorum. Sizin aranızda kuyuya atılacak olanlar ve grupları oluşturacak olanlar vardır" dedi. (Bedir'de öldürüldükten sonra cesetleri kuyuya atılacak müşriklerle, Hendek Savaşı'nda Medine üzerine harekete geçen farklı kabilelerin kuvvetlerini toplayanlara işaret edilmektedir).
Resulüllah sonra ekledi, "Ey ağaç! Allah ve ahiret gününe inanıyor ve benim Allah'ın Elçisi olduğumu biliyorsan, Allah'ın izniyle köklerinle sökül ve önümde dur!"
O'nu, Hak ile gönderene yemin olsun ki, ağaç kökleriyle birlikte sökülerek şiddetli bir gürültü ve kuşun kanatlarından çıkan sese benzer şiddetli bir sesle, Resulüllah'ın önünde duruncaya kadar hareket ederek geldi.
En yüksek dalını Resulüllah'ın üzerine, diğer bazı dallarını ise Benim omzuma attı.
Bu sırada Resulüllah'ın sağındaydım. Topluluk olanları görünce, ululukla ve büyüklenerek "Ağacı yerine gönder, yarısı sana gelsin, diğer yarısı yerinde kalsın" dediler.
Resulüllah ağaca bunu emretti. Ağacın yarısı sanki daha acayip bir gelişle ve daha şiddetli bir gürültüyle geldi. Neredeyse Resulüllah'a sarılacaktı.
Küfür ve inatla "Bu yarımı gönder, daha önce olduğu halde, diğer yarısına dönsün" dediler. Resulüllah ona emretti, o da döndü.
Ben "Allah'tan başka ilah yoktur. Peygamberliğini tasdik ederek ve sözünü yücelterek sana ilk inanan, ağacın Allah'ın emriyle yaptığını ikrar eden ilk kişiyim, Ey Allah'ın Resulü!" dedim.
Topluluğun hepsi, "Bilakis müthiş sihir yapan, eli hafif, yalancı bir sihirbazdır. (Beni kastederek) 'Seni bundan başkası tasdik ediyor mu?' dediler."
Ben, Allah hususunda, ayıplayanın ayıplamasına aldırış etmeyen bir topluluktanım. Simaları, doğrulayanların siması, sözleri iyilerin sözüdür. Geceyi ihya edenler ve gündüzün bayraktarlarıdırlar.
Kur'an'ın ipine sarılmışlardır. Allah'ın ve Resulü'nün sünnetlerini ihya ederler. Ne büyüklenme ne de ululuk iddiasında bulunurlar. Ne ihanet ederler, ne de bozgunculuk yaparlar. Kalpleri cennetlerde, bedenleri ise ameldedir."
Hz. Peygamber'in vefatı hakkında bir konuşma:
"Hz. Muhammed'in arkadaşlarından kendilerine emanet verilenler bilirler ki, ben bir an bile Allah'a ve Resulü'ne karşı çıkmadım.
Kahramanların geri çekildikleri ve ayakların geride kaldıkları yerlerde Allah Beni şereflendirdiği bir cesaretle O'nu nefsime ortak yaptım.
Ruhu alındığında Resulüllah'ın başı göğsümün üzerindeydi. Kanı avucuma aktı, yüzüme sürdüm. (Rivayete göre Hz. Peygamber hastalığında biraz kan kustu) O'nu yıkamayı üstlendim. Melekler de yardımcılarımdı. Evde ve avluda bağrışmalar oldu.
Meleklerin bir grubu iniyor, bir grubu yükseliyordu. Gizli sesleri kulaklarımdan ayrılmadı.
O'nu mezarına defnedinceye kadar O'na salât getiriyorlardı. Hayattayken ve ölüyken kim, O'na Benden daha layıktır?
Basiretlerinizle gidin. Düşmanlarınıza karşı cihadda niyetleriniz sadık olsun. Kendisinden başka ilah olmadığına yemin olsun ki, Ben doğru yoldayım, onlar ise bâtılın ayak kaydıran yerindedirler. Duyduklarınızı söylüyor, Benim ve sizin için Allah'tan bağışlanma diliyorum." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)