Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 09.02.2016 tarihli yazısıdır
Hz. Peygamber'in Hamse-i Âli Aba hadisinde "Allah'ım, bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir" diyerek beyan buyurduğu Ehl-i Beyt'inden Hz. Ali Efendimizin hilafetini anlatacağız bu yazımızda.
Sünni eserlerden Menakıb'da Resulullah (sav) buyurdu ki: "Her peygamberin vasi ve varisi vardır; benim vasi ve varisim ise Ebu Talib oğlu Ali'dir." (Menakıb-i ibn-i Meğazili, s.201)
Gadir-i Hum günü irad edilen hutbe ile Hz. Ali'nin Peygamberin yerine halife olarak nasp edilmesi Şii dünya için bir iman esasıdır.
Hz. Ali'nin hilafeti bahsi 220 Sünni eserde de yer almaktadır.
İslam tarihinin seyrini değiştiren en büyük felaket, Hz. Resul'ün sağlığında iken yaptığı halife tayininin O'nun rıhletinden sonra unutulması ve hilafetin nasp edilen kişiden alınarak sahabe arasında verilen oylarla belirlenen kişiye devredilmesidir.
Gadir-i Hum denilen yerde halife ilanı şöyle olmuştur: Yüce Allah, Maide suresi 67. ayet-i kerime ile Hz. Peygamber'e bir ilan ve tebliğ görevi vermektedir. Ayet-i kerimede "Ey Peygamber! Rabbinden Sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, Seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir" buyrulmuştur.
Maide suresi 67. ayetin Hz. Ali Efendimizin halife ilanıyla alakalı olduğu Sünnî âlimler tarafından da ifade edilir.
Büyük müfessir ve muhaddis İmam es-Suyutî şunları kaydetmektedir: "İbn Ebi Hatim, İbn Merdûye ve İbn Asakir'in bildirdiğine göre, Ebu Said el-Hudrî, 'Ey Peygamber, Rabbinden Sana indirileni tebliğ et?' ayeti, Gadir-i Hum günü Ali bin Ebi Tâlib hakkında nâzil olmuştur' demiştir. Tefsir ilminin Sünnî temel kaynaklarından olan Vahidî'nin Esbab-ı Nüzul'ünde ise söz konusu Maide 67. ayet-i kerimesinin nüzul sebebi şöyle nakledilmektedir:
"İbn Atıyye'den, o da Ebu Said el-Hudrî'den (ra) rivayet etmektedir. (Ebu Said el-Hud-rî) dedi ki: 'Ey Peygamber, Rabbinden Sana indirileni tebliğ et...' ayeti, Gadir-i Hum günü Ali bin Ebi Tâlib (ra) hakkında nazil olmuştur."
Yine, Nişabur tefsir ekolünün öncülerinden büyük müfessir es-Sa'lebî, el-Keşf ve'l Beyan eserinin 4. cilt sayfa 92'de; Alusi, Ruhu'l Me'ani fi Tefsiri 'l-Kur'ani'l-Azim ve's-Seb'il Mesani eserinin 4. cildinin 192 ve 193. sayfalarında; Maide suresi 67. ayetin İmam Ali'nin hilafet ilanını emrettiğini yazarlar.
Hz. Peygamber, Maide 67. ayetin nazil olmasından sonra Hz. Ali'yi halife tayin ettiği bir hutbe irad eder ve Gadir-i Hum Hutbesi olarak bilinen bu hutbenin 6 yerinde Hz. Ali'nin halife ve vasi olarak ilan edildiğini buyurur.
1. "Ali b.Talib, benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir ve benden sonraki halifemdir."
2. "Allah Resulünün (sav) halifesi odur. Müminlerin emiri odur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı odur."
3. "Ey insanlar! Bu Ali'dir! O benim kardeşimdir, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir."
4. Ey insanlar! Ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum."
5. "Ali, Allah tarafından tayin edilen imamdır."
6. Benden sonra Ali, Allah'ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar O'nun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır."
Resulullah'ın Hz. Ali'nin hilafeti hakkındaki hutbesinin bitmesinin hemen ardından "Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, size din olarak İslam'ı verdim" (Maide, 3) ayeti nazil olmuştur.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav), "Allah benim peygamberliğimden, Ali'nin velayetinden razı oldu" buyurdular.
Yani Hz. Ali'nin hilafet ilanı ile din kemale ermiştir.
İmam Ali'nin halife tayini ile risalet dönemi bitmiş, velayet dönemi başlamıştır.
Bu velayette, Hz. Peygamber'in risalet kuralları üzere devam eder.
İmam Muhammed Bakır, Maide 3. ayet hakkında "Farzlar birbirinin ardınca nazil oluyorlardı, velayet farzların en sonuncusudur. Allah, 'bugün sizin dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım' ayeti ile bundan sonra size bir farz inmeyecektir" buyurmuştur.
Ayet ve hadisin olduğu bir konuda içtihat, vahiy ile aklın çatışmasıdır ki, bu müsteşriklerin de kullandığı bir metottur.
124 bin sahabenin katıldığı Veda Haccında yapılan hilafet beyanına karşılık, Hz. Peygamber'in vefatının hemen ardından naaş daha ortadayken halife seçimi yapılmıştır.
Hz. Ali Efendimiz, Hz. Peygamber'in defin işleri ile uğraşmaktadır.
Bu esnada Hz. Ebubekir, Hz. Ömer'i alarak bundan sonra yapılacakları konuşmak üzere oradan ayrılarak Hazrecli Sa'd b. Ubade başkanlığında yapılan Sakife toplantısına giderler.
Sakife, islam tarihinde halifenin seçimle başa getirilmeye çalışıldığı ilk bidattir.
Zira Ensar'ın yaptığı bu toplantıda Hz. Peygamber'in yerine kimin halife olacağı tartışılmış, bir oldu-bitti ile Hz. Ebubekir'e biat alınmıştır.
Oysa İslam dininde halife seçimle başa getirilmez.
Bakınız İmam Gazali hilafetle ilgili olarak ne söylemiştir: "Fakat hilafet hususunda delil bütün açıklığı ile ortaya çıktı ve konu aydınlandı. Cumhur (Müslümanların tamamına yakın çoğunluğu) Gadir-i Hum hutbesindeki hadisin metninde şeksiz şüphesiz tam icma ve ittifak ettiler.
Orada Resulullah şöyle buyuruyor: 'Ben kimin idarecisi isem, Ali de onun idarecisi ve velisidir.'
Dolayısıyla icmaya ve icma ile sabit naslara aykırı olarak teviller üretmek batıldır. Eğer onun hilafetini (Hz. Ebubekir) kurtarmak için 'icma hasıl olmuştu' derseniz, şüphesiz bu da doğru değildir.
Çünkü onun hilafetinde icma yoktur. Nasıl olsun ki? Hz. Abbas ve evlatları, Hz. Ali ve zevcesi Hz. Fatıma ve evlatlarının hiç birisi biat halkasında bulunmadılar. Dahası Sakife'de bulunanların bile birçoğu muhalefet ederek oradan ayrıldılar." (İmam Gazali, Sırr'ul Alemeyn ve Keşfi Ma fi'd Dareyn, sayfa 16-18)
Sünni Muttaki Hindi'nin eserinde aktarıldığı üzere Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "Bana iman edip, beni tasdik edene Ali bin Ebi Talib'in velayetini tavsiye ederim. Her kim onu veliyülemr edinirse beni edinmiş olur ve her kim beni veliyülemr edinirse Allah'ı edinmiş olur. Her kim Ali'yi (as) severse beni sevmiş olur, beni seven ise Allah'ı sevmiştir. Her kim Ali'ye (as) buğz ederse, beni buğz etmiştir. Beni buğz eden ise şanı yüce olan Allah'ı buğz etmiştir." (Muntahab'ul-Kenz, Muttakıyy-i Hind, s.32)
Kısaca, hilafet şeksiz şüphesiz İmam Ali'nin hakkıdır, bu hususta da kimsenin rey hakkı yoktur.
Çünkü İmam Ali ayet ve hadislerle hilafete nasp edilmiş tek kişidir.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Sadece temennilerle hatırlanan öğretmenler / 24.11.2024
- Eğitim başkadır öğretim başka / 23.11.2024
- İmam Ali'nin devlet adamlarına nasihatleri / 22.11.2024
- Hz. Peygamber'in davet mektupları / 21.11.2024
- İslam tarihinde ilk fitne / 20.11.2024
- Önce insan denmedikçe... / 19.11.2024
- İnsan hakları konusu / 18.11.2024
- Unutulan kadın / 17.11.2024
- Dünya MEM diyor ya Türkiye? / 16.11.2024
- BTP'nin hayvancılık projeleri / 15.11.2024
- Eğitim başkadır öğretim başka / 23.11.2024
- İmam Ali'nin devlet adamlarına nasihatleri / 22.11.2024
- Hz. Peygamber'in davet mektupları / 21.11.2024
- İslam tarihinde ilk fitne / 20.11.2024
- Önce insan denmedikçe... / 19.11.2024
- İnsan hakları konusu / 18.11.2024
- Unutulan kadın / 17.11.2024
- Dünya MEM diyor ya Türkiye? / 16.11.2024
- BTP'nin hayvancılık projeleri / 15.11.2024